Seyahat Avukatlığı bırakıp tek başına Hindistan'ı dolaşan kadın gezgin! 'Beyaz tenli olduğum için benimle fotoğraf çektiriyorlar'

Avukatlığı bırakıp tek başına Hindistan'ı dolaşan kadın gezgin! 'Beyaz tenli olduğum için benimle fotoğraf çektiriyorlar'

Paylaş
Avukatlığı bırakıp tek başına Hindistan'ı dolaşan kadın gezgin! 'Beyaz tenli olduğum için benimle fotoğraf çektiriyorlar'

Geleceği parlak bir avukat adayıyken, hayalleri uğruna yıllarca dirsek çürüttüğü mesleğinden vazgeçen Nida Özgün, 20 yaşından beri birçok kişinin gitmeye bile cesaret edemediği coğrafyaların kültürünü yakından tanımak isteyen bir seyahat tutkunu. İçindeki özgür kadının plazalara hapsolmasına daha fazla dayanamadığını ifade eden Özgün, çok kısıtlı imkanlarla başladığı sosyal medya macerasına şimdilerde 200 binden fazla takipçiyle devam ediyor ve kendisi gibi zincirlerinden kurtulmak isteyenlere ilham vermenin yollarını arıyor.

Posta.com.tr / Öznur Doğan - İçindeki dünyayı tanıma isteğine daha fazla karşı koyamayarak avukatlığı bırakan Nida Özgün, yaklaşık 5 yıldır birbirinden farklı kültürlere sahip pek çok ülkeyi karış karış geziyor. Son dönemlerde kadın hakları konusunda geri kalmış yerleşimlerin başında gelen Hindistan'ı ziyaret ettiği için bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından tepki ile karşılanan Nida Özgün'e olumsuz yorumlar kadar destek mesajları da yağıyor. ''Kafam nereye eserse oraya gidebileceğim, istediğim anda istediğim yerde olabileceğim bir işim var'' diyen Nida Özgün, kendisi gibi hayalini mesleğe dönüştürmek isteyen insanlara, ''Denemekten bu kadar korkmayın, büyük hayaller kurmaktan çekinmeyin'' sözleriyle seslendi.

Haberin Devamı

25 yaşındaki Nida Özgün, İstanbul'da doğup büyüdü. Hukuk Fakültesi mezunu olan Özgün, bir süre avukatlık mesleğini icra etti ancak içindeki seyahat etme arzusu onun peşini asla bırakmadı. Özgün, ''Herkesin tanıdığı bir gezgin olmadan önce neler yapıyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''İstanbul’un kalabalığında ve pahalılığında tutunmaya çalışırken, bir plazada uğrunda yıllarca emek vermiş olduğum avukatlık mesleğini icra ediyordum. Beyaz yakalıydım, oldukça saygın ve ciddi bir işim vardı. İnsanların genelde böyle işlerin kendilerine göre olmadığını anlamaları yıllar alır ama ben mesleğin başında bu işte mutlu olamayacağımı anlamıştım. Saygınlıkla hayallerimi takas etmem gerekiyordu. Hatta dönemin ekonomik koşulları da göz önünde barındırılınca, düzgün bir maaş alana kadar o işte devam etmem en güzel yıllarıma mal olacaktı."

"İçimde dünyayı görmeye dair bastıramadığım bir istek ve arzu vardı. Tüm hayatımı buna göre şekillendirmem gerekiyordu. Çünkü sıradan insanların dünyasında eğer şanslıysan ancak senede 1-2 kere yurt dışına çıkıp yeni bir ülke görebilirsin. Bunun için alabileceğin maksimum izin süresi bellidir. Bense gezmeyi, yeni yerler yeni kültürler keşfetmeyi o kadar çok seviyordum ki bunun hayatımda sık sık yaptığım bir şey olmasını istiyordum."

"Hayat tarzım olmasını istiyordum. Hayallerim için paradan da, saygınlıktan da, garanticilikten de vazgeçtim. Bunun sonucunda binbir türlü gitgelden sonra avukatlık mesleğimi tamamen geride bırakmaya karar verdim. Bu karardan sonraki kararım daha zordu, çünkü şimdi hangi işten nasıl para kazanacağımı bulmam gerekiyordu.''

Haberin Devamı

''HİNDİSTAN'I TEK BAŞINA DOLAŞAN KADIN GEZGİN OLARAK TANINDIM''

"Başlangıçta bana çok imkansız gelse de bunu hayat tarzı haline getiren, sosyal medyada içerik üreterek hem dünyayı gezen hem de bu işten para kazanan insanlar olduğunu gördüm. Bu kişiler bana ilham verdi. Ve böylece benim hakkında hiçbir şey bilmediğim bir alana yönelip bu bilinmez yola girme serüvenim başladı. Dijital içerik üreticisi ne yapar nasıl yapar tam olarak bilmesem de, istediğim hayatı yaşayan insanların bu işi yaptıklarını biliyordum. Bu yüzden sadece bu işin içine atıldım ve işi yolda öğrendim diyebilirim. Önce sayfamı kurdum. Bir web sitesi kuracak kadar sermayem yoktu, bu yüzden Instagram ücretsiz olması açısından iyi bir başlangıçtı. Bu süreçte ise gezmek hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve daha fazla gezebilmek için seyahat acentelerinde çalıştım. Bu arada avukatlık yapmayıp acentede asgari ücretin altında çalışmayı kabul ettiğimde herkes deli olduğumu düşündü. İstanbul’da yemedim içmedim ve çalışırken para biriktirdim.''

Haberin Devamı

''Gezdiğim yerleri gezdikçe anlattım, sürekli kendimi geliştirmeye çalıştım. Çalışırken gezmeye zaman ayırmak zordu ama şansımı hep zorladım. Dişimden tırnağımdan arttırıp düşük bütçeyle dünyanın ilginç yerlerine gidiyordum. Hostellerde ve paylaşımlı odalarda kalıyordum. Gittiğim ülkeleri gösteriyor, A’dan Z’ye insanlara yaptığım gezileri kendilerinin tura katılmalarına gerek kalmadan, tek başlarına nasıl yapabileceklerini anlatıyordum."

Haberin Devamı

"Bunları yaparak sayfamı büyütmeye çalıştım. İnsanların beni bir gezgin olarak tanıması ise son çalıştığım acentedeki işimden ayrıldıktan sonra oldu. İşimi bırakıp cebimde ne varsa son kuruşuna kadar harcamaya karar verdikten sonra Gürcistan, Hindistan ve Endonezya’ya gittim. Hindistan’ı tek başına dolaşan kadın gezgin olarak tanındım. 5 yıldır dünyayı geziyorum.''

''LİNÇ YEMEK, BU İŞİN BİR PARÇASI''

Genellikle birçok kişi tarafından ürkütücü bulunan coğrafyaları gezmeyi tercih eden Özgün, sosyal medyadaki linç kültürüyle nasıl başa çıktığını anlattı. Kendisine gelen olumsuz yorumları, gün geçtikçe normal karşıladığını belirten genç fenomen, sözlerine şu şekilde devam etti:

Sosyal medyadaki linç kültürünün farkındaydım ama kendim işin içine girmeden önce beni hiç etkileyemeyeceğini düşünüyordum. Kendiyle çok barışık, yaptığı her şeyin arkasında duran, fazlaca özgüvenli biriyim ve açıkçası para kazanıp dünyayı gezdiğim sürece insanların hakkımda söyledikleri şeylerden hiç etkilenmeyeceğimi sanmıştım. Fakat bu böyle olmadı. Bu işin özünde telefonla oldukça zaman geçirmek var; yapılan yorumları okumak ve cevap vermek bu işin bir parçası. Özellikle Türkiye’de olduğum zamanlarda sabah kalkınca ilk yaptığım şey herkes gibi telefona bakmak. Bildirimlerde bir anda size türlü şekillerde hakaret eden birden çok insanın yorumuna maruz kaldığınızda, her ne kadar bunları önemsemeyen biri de olsanız o negatif enerji size geçiyor ve ister istemez sizi etkiliyor. Fakat şu da var ki gün geçtikçe bunu normal karşılamaya başlıyor ve alışıyorsunuz. Örneğin, ilk linç yediğimde tüm yorumları okuyordum ve etkileniyordum. Tüm sayfaların beni paylaşması, insanların türlü yorumlar yapıyor olması, yanlış anlaşılmak gibi şeyler bünyeme büyük bir heyecan yüklüyordu. Şimdiyse o heyecan çok azaldı. Gün geçtikçe bu konuda profesyonelleşiyorum ve linç yemenin bu işin bir parçası olduğunu, hatta kimi zaman işimi iyi yaptığım anlamına geldiğini kabulleniyorum. Bazen kötü yorumlara karşı insanlar beni benden iyi savunuyor, bu da beni çok mutlu ediyor. Ne olursa olsun orada birilerine ilham olabildiğimi biliyorum.

''İNTERNET ORTAMINDA OLUMSUZ ŞEYLER DAHA ÇOK ETKİLEŞİM ALIYOR''

''Sosyal medya fenomeni olmak istiyorsanız insanların hakkınızda kötü yorum yapacak kadar bile sizi umursuyor olmasından güç alıp kendinizi kucaklamalısınız. Çünkü güzel şeylerle veya başarılarınızla duyulmaktansa olumsuz bir haberle anılmanız çok daha kolay. İnternet ortamında olumsuz içerikler veya tartışma yaratan şeyler daha çok etkileşim alıyor. Tabii kadın olmam da bu konuda etkili oldu. İnsanlar erkek gezginlerin Hindistan’ı tek gezmesine bu kadar tepki vermiyorlar. Bir de söylemem gerekir ki benim insanların tercih ettiği veya etmediği yerleri gezmek gibi bir ayrımım yok. Ben tüm dünyayı gezmek ve görmek istiyorum.''

Haberin Devamı

''HİNDİSTAN'LA HİJYEN ANLAYIŞIMIZ FARKLI''

Dünyada turistik ögelerinden çok, toplu tecavüz ve hijyenik olmayan koşullarıyla tanınan Hindistan hakkındaki deneyimlerini de paylaşan Nida Özgün, şu ifadeleri kullandı:

Hindistan şüphesiz ki herkese göre bir yer değil. Ancak dünyayı gezmeyi gerçekten isteyen, farklı kültürlere ilgi duyan ve özellikle de pek çok ülke görmüş insanlar için çok eşsiz bir yer. Gerçek bir gezgin için dünyada gidilebilecek en farklı yerlerden bir tanesi. Eğer dünyayı gezmeyi sadece tatil mantığıyla seviyorsanız, yeni yerler keşfetmek uğruna konforunuzdan vazgeçmeye razı değilseniz Hindistan size göre bir yer değil. Çoğu insana hijyenik gelmeme sebebi hijyen anlayışımızın farklı olması. Bunun da kültürel ve dini bazı sebepleri var. Aslında dünyayı gezmenin en sevdiğim yanlarından biri de bu: oraya gittiğinizde çok da yargılanacak bir durum olmadığını görüyorsunuz çünkü orada doğsaydınız siz de dünyanın en kalabalık ülkesinde aynı hijyen standartlarının içine, aynı dine doğacaktınız ve normaliniz bu olacaktı. O insanlar da sizin benim gibi insanlar ve kendi normalleri var.

''MISIR'DA DAHA TEKİNSİZ HİSSETMİŞTİM''

''Hindistan, dünyanın en kalabalık ülkesi. Toplu tecavüz gibi suçların da istatistiksel olarak daha çok yaşanması mümkün. Bu konudaki gerçeklerle önyargıların çok fazla birbirine karıştığını düşünüyorum. Herkes Hindistan’ı çok tehlikeli görse de ben Mısır’da daha tekinsiz hissetmiştim. Turistik ögeleriyle değil de olumsuz şeylerle tanınmasının, medyanın hoşuna giden bu olduğu için olduğunu düşünüyorum. Zira Hindistan’la ilgili yayınladığım olumlu içerikler etkileşim almak konusunda olumsuz olanların yanına yaklaşamadı bile."

"Bir aylık seyahatimde bir iki kez kendimi tehlikede hissettiğim oldu. Fakat bu gibi şeyleri İstanbul veya New York’ta da yaşamıştım. Yani belirgin şekilde ya burası da tek gezilmezmiş dediğim bir an yaşamadım. Ama bu belki de bu benim gezme tecrübemden kaynaklıdır, o yüzden herkese önermiyorum. Eğer gezme tecrübeniz varsa yapılabilir.''

''HİÇ GÖRMEDİĞİM KADAR SAYGIYI HİNDİSTAN'DA GÖRDÜM''

''Bana mutluluk verense bu kadar farklı bir coğrafyayı tek başıma keşfetmek, birden fazla dinden insanın bir arada uyum içinde yaşadığını görmek oldu. Dünyanın yedi harikasından biri olan Tac Mahal’i gördüm. Trenlerde uyudum, her gün başka rengarenk bir şehrinde uyandım Hindistan’ın. Kitaplarda binlerce kez okusam da aklımda kalmayan şeyleri Hindistan’ı gezerken öğrendim. İnsanın her yerde insan olduğunu, yargıladığımız şeylerden bir doğum yeri uzakta olduğumuzu, herkesin kendi gerçekliğini yaşadığını ve farklı inançların nasıl mümkün nasıl coğrafi bir şey olduğunu ben Hindistan’ı gezerek anladım. Özgüvenim arttı, her şeyi tek başıma yapabileceğimi hissettim. Anlatmak tasvir etmek zor olsa da beni mutlu eden bu oldu. Bu arada yine kültürel sebeplerle, hiçbir coğrafyada görmediğim kadar ilgiyi ve saygıyı yine Hindistan’da gördüm.''

''HERKES HİNDİSTAN'I MEDYADA GÖRDÜĞÜ KADAR TANIYOR''

İnsanların Hindistan'a karşı çok fazla önyargılı olduğunu söyleyen Özgün, Hindistan'ın dünyada yarattığı kötü izlenimi şu sözlerle yorumladı:

Ülkemizden Hindistan’a gezmeye giden insan sayısı da az olduğu için insanlar medyadan gördükleriyle biliyor Hindistan’ı. Dediğim gibi medyada da ilginç, olumsuz ve sıradışı olan şeyler ön planda. Bu yüzden de insanların birçok sabit fikirleri, önyargıları var. Bunları anlatmaya kalktığınızda bazen hatrı sayılır sayıda insan “Hayır ben daha iyi biliyorum.” diyor bana hiç gitmediği halde. Önyargılar gerçeklerin yüzde 1’ini bile zor kapsıyor diyebilirim. İnsanlar sadece Hindistan hakkında değil aslında, yapmadıkları ve denemedikleri birçok şey hakkında önyargılılar. Mesela dünyayı gezmenin bir servete mal olacağına inanıyorlar. Aslında hesaplamıştım; işe arabayla giden bir insanın aylık 280-300 dolar gibi bir maliyeti var aşağı yukarı. Bundan vazgeçip toplu taşıma kullanmakla bile iki ayda bir ülke görmek mümkün. Bu sadece bir örnekti bu arada, demek istediğim öncelikler değiştirilerek sevdiğimiz şeyler uğrunda imkan yaratabiliriz. Hiçbir şey göründüğü kadar imkansız değil. İnsan gerçekten isteyince dünyayı gezebilir, İngilizce bilmeden bile yapabilir bunu eğer interneti varsa.

''BENİMLE FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK İÇİN SIRAYA GİRİYORLARDI''

Kendisiyle beyaz tenli olduğu için fotoğraf çektirmek isteyen insanlara karşı herhangi bir tedirginlik hissetmediğini belirten genç fenomen, ''Bu olay başıma geldiğinde çok şaşırdım ama endişe duymadım. Bende ilginç olan ne ya da insanlar bunu neden bu kadar ister diye düşündüm. Gerçekten ünlü biri gibi hissettim. Benimle fotoğraf çekilmek için sıraya giriyorlardı ve gerçekten bazen yalvaran gözlerle rica ediyorlardı. Bunu sadece bana da değil diğer turistlere de yapıyorlar. Bunun sebebi Hindistan’da hatrı sayılır çoğunluktaki insanın hiç yurt dışına çıkmamış, kendisinden farklı tipte kimseyi görmemiş olması. Bu yüzden siz onlara ilginç geliyorsunuz ve sizinle fotoğraf çekilmek istiyorlar'' dedi.

''ANNEM GİTMEMEM İÇİN YALVARDI''

 Ailesinin, kadın hakları konusunda geri kalmış coğrafyalara seyahat etmesine ilk etapta karşı çıktığını anlatan Özgün, özellikle annesiyle bu konuda birtakım fikir ayrılıkları yaşadığını belirterek şu ifadeleri kullandı:

Annem, Mısır’a tek gitmemi hiç istememişti, bu konuda epey tartışmıştık. Hindistan konusunda da gitmemem için yalvardı. 'Hasta olurum, yataklara düşerim' dedi. Ona, 'Anne, lütfen bana güven' dedim. 'İyi olacağım, kendime çok dikkat edeceğim, lütfen' dedim, 'Bu benim tek çıkmam gereken bir yolculuk'. Anneme hayatımda böyle karşı geldiğim hiç olmamıştır. Benim annem beni çok özgür, hür iradeli yetiştirdi. Bir şeyleri onaylamadığı nadir olurdu, hiçbir zaman 'izin vermiyorum' lafını kullanmazdı. 'Doğru bulmuyorum ama yine de sen bilirsin' derdi. Ben oturur tartışırdım 'Neden doğru bulmuyorsun?' diye. Günün sonunda onun yapma dediğini yine yapamazdım ama izin vermediği için değil. İçim rahat etmediği için. Son karar hep benim olurdu. Bana hep büyürken 'Sana kendin olma özgürlüğünü verdim, istediğin kişi ol' derdi. Gidene kadar ve gittikten sonra dönene kadar benim için çok endişelendi, çevreden 'Nasıl izin verdin' gibi epey baskı gördü. Ama ben döndükten sonra baya bir rahatladı. 'Biraz alıştım artık bu geziden sonra nereye gitsen daha az endişeleneceğim' diyor.

''BU ŞEHRE, ÖLÜMÜ BEKLEMEYE GELİYORLAR''

Hindistan'ın sıra dışı geleneklerinden biri olan ölü yakma törenlerine de katılan Nida Özgün, ''Varanasi’deki ölü yakım törenlerini izlemek bir insanın yaşayabileceği en farklı deneyimlerden biri. Ölüme yakından bakıyorsunuz, bambaşka bir dini tanıyorsunuz. Hindular için hac niteliğinde bir yer, her yıl binlerce Hindu (hastalar, yaşlılar vs.) bu şehre ölümü beklemeye geliyor. Bu şehirde ölürlerse ruhlarının reenkarnasyondan kurtulacağına ve huzura ereceklerine inanıyorlar. Ölü yakımından sonra ölüye veda etmek için gerçekleştirdikleri bir ritüel var. Tüm şehirde küller uçuşuyor, bu şehre 2 gün ayırmıştım. Tahmin ettiğim kadar zorlanmadım, gitmeye görmeye değerdi. Yine tabii ki söylemem gerekir ki herkesin gezmek isteyeceği bir yer değil. Ancak tüm gezginlerin çok etkilendiği bir yer'' dedi.

''HAKKIMDA EN ÇOK MERAK EDİLEN KONULARDAN BİRİ MADDİYAT''

Sosyal medyada sık sık seyahat tecrübelerine dair bilgilendirici paylaşımlar yapan Nida Özgün, birçok kişinin merak ettiği bütçe konusuna şu sözlerle açıklık getirdi:

''En çok merak edilen konulardan biri bu: maddiyat. Seyahat ederken kazandığım düzenli bir gelirim var fakat buna düzenli demek ne kadar doğru bilmiyorum. Hem de zaten sosyal medyadan para kazanmaya başlamam daha çok yeni, 3-4 aylık bi süreç. Çok rekabet var ve para kazanmak asla sanıldığı kadar kolay değil. Özellikle de gezginler için. Gezginler gerçekten ne kazanıyorsa gezmeye veriyor diyebilirim. En tanınmışlarının bile çoğunun cebine bir şey kalmıyor ama sevdikleri işi yapıyorlar. Benim yaptığım iş biraz gezginlikle influencer’lığın karışımı gibi. Çünkü ben sadece gezmiyorum aynı zamanda insanlara nasıl gezebileceklerini de anlatıyorum, dünyayı görme konusunda ilham oluşturuyorum."

Özgün, ''Hindistan'da günlük harcamalar 10-15 dolar arası değişiyor. Tabii bu turistik olarak gün geçirme maliyeti. Söz konusu rakama konaklama dahil değil, konaklama tercihine göre fiyat oynar'' ifadelerini kullandı.

''AİLEMDE YURT DIŞI KÜLTÜRÜ YOKTU''

Bu zamana kadar yaptığı seyahatler arasında kendisi için en unutulmaz ülkeleri paylaşan Nida Özgün, şunları söyledi:

''Yaptığım yolculuklar arasında en ilginci Hindistan oldu, her şeyiyle muhteşem bir deneyimdi. Yaşadığım hayatın ve sahip olduğum küçücük şeylerin değerini anladığım, her anlamda beni değiştiren ve geliştiren seyahat oldu. İnsanlar boşuna Hindistan’a kendini bulmaya gitmiyormuş. En unutamadığım ise ilk gittiğim ülke olan Amerika ve Kuzey ışıklarını gördüğüm İsveç oldu. Amerika benim ilk yurt dışı seyahatimdi. 20 yaşında ilk kez yurt dışına çıktım. O zamana kadar gezme tutkum hep içimdeydi ama bastırılmıştı ve imkanım yoktu. Ailemde yurt dışı kültürü hiç yoktu. Bir kez lisede öğrenciyken Rusya’ya ücretsiz gidebilmek için bir İngilizce sınavında çok çalışıp birinci olmuştum ama annem küçük olduğum için göndermemişti. Hep içimde kaldı.''

''TÜM AMERİKA'YI 35 GÜN TEK BAŞIMA GEZDİM''

''Amerika benim hayatımı değiştirdi, oraya Work and Travel denen bir üniversite değişim programıyla gitmiştim. Programa ancak öğrenciyseniz katılabiliyorsunuz, Amerika’ya gidip çalışıyorsunuz hem programa verdiğiniz ücreti çıkarıyorsunuz hem de çalışma kısmından sonra dilerseniz Amerika’yı geziyorsunuz. Hem öğrenci için hem Amerika için kazan-kazan bir durum. Amerika hayatımı değiştirdi çünkü hayatımda ilk kez çalıştım, ilk kez tek başıma gezdim. 20 yaşında Amerika’yı 35 gün tek başıma gezdim, muhteşem bir deneyimdi. Yapabildiğimi orada gördüm. İnsanların orada ne kadar kolay para kazandığını gördüm."

"Paranın okumakla eşdeğer olmadığını da orada anlamıştım. Amerika benim okumaya olan hevesimi de biraz kırmıştı ama yine de dönüp okulumu yüksek bir ortalamayla bitirdim. Çünkü gurbette çalışmanın da ayrı zorlukları vardı. İsveç’i de unutulmaz sayma sebebim kuzey ışıklarıydı. Kuzey ışıkları gerçekten hayal eden herkesin görmesini dilediğim fenomen. Işıkları ilk gördüğümde çok değişik duygular yaşamıştım. İçimde doğaya ve dünyaya olan sevgimi en yoğun hissettiren anlardan biriydi.''


''ÇOĞU İŞTE 1 SENEMİ BİLE DOLDURAMADIM''

Kendisi gibi hayallerini peşinden koşmayı düşleyenlere seslenen Özgün, sözlerini şöyle noktaladı:

''Hayallerinin peşinden koşmak isteyenlere söylemek istediğim şey şu. Hayat siyah veya beyaz değil. Hayat sağ veya sol değil. Hayatta size sunulan yollardan ve seçeneklerden çok daha fazlası var. Gidilmiş yollardan gitmek zorunda değilsiniz. Ben herkesin tanıdığı bir gezgin olana kadar birden fazla iş denedim. Çoğu işte 1 senemi bile dolduramadım. Başardığım şeyler denediğim şeylerin sadece yüzde 1’iydi. Denemekten bu kadar korkmayın. Hayaller sınırlanacak şeyler değil. Büyük hayaller kurmaktan çekinmeyin, adı üstünde hayal bu. Her şey bir hayal kurmakla başlar. Önce büyük hayaller kurun sonra da önünüzde eğer başaran insan örnekleri varsa bu insanlar bunu başarmak için ne yapmışlar nasıl hayatlar yaşamışlar bunlara bakın."

"Başarılı insanlar farklı konularda farklı şeyler başarsalar da formülleri hep birbirine benzer. Bir hayal kurmaları + bu hayale inanmaları + aksiyon almaları (işte en zor madde bu) + istikrar göstermeleri. Aksiyon almak çok önemli, çoğu insan bir aksiyon bile almadan hayallerinden vazgeçer. Aslında en azından bir aksiyon alıp denemiş olmak bile o konuda olmasa bile başka yolda rahatça ilerleyip başarılı olmanıza yol açabilir. Zaten istikrarlı biçimde aksiyon alırsanız da hayalinize ulaşmamanız imkansız olur. Mesela ben gezgin olmak istediğimde bundan 3 yıl önce Instagram sayfamı açtığımda sadece 3-5 ülke görmüş 22 yaşında bir kızdım. Atı alan Üsküdar’ı geçti gibi gözüküyordu, kendime gezgin demem çoğu insanı güldürebilirdi. Ama yılmadan aynı hedef uğrunda çabalamaya devam ettim. Günümüze geldiğimizde bu hayali kurmamdan sadece 3 yıl sonra kendi şirketini kurmuş, dünyayı gezerek para kazanan, 200 binden fazla takipçiye sahip bir dijital içerik üreticiyim. Bir gezginim. Kendimi gezgin diye tanımladım ve insanlar da beni öyle tanımlayana kadar devam ettim.

''ÜSTÜMDE NE ÇOK GÖRÜNMEZ ZİNCİR VARMIŞ...''

Tanınırlıkta sektörde benden 5-10 sene daha fazla bulunan isimlerle neredeyse aynı seviyeye geldim. Hayatımda ilk kez herkesi karşıma alıp kendimi dinlemem gerekti. Kendi iç sesim beni yine yanıltmadı. Bu ay sonunda Güney Kore, Vietnam, Kamboçya, Tayland ve Japonya’yı gezeceğim uzun bir seyahate çıkıyorum ve dünyayı gezmeye devam ediyorum. Ondan sonrasında ise Güney Amerika'ya tek yön biletim var. İmkanlarım el verdiğince gidebildiğim kadar gideceğim ve gelecek sene tüm Güney ve Latin Amerika'yı gezeceğim. Sevdiğim şeyi işe dönüştürmenin keyfini çıkarıyorum. Kafam nereye eserse oraya gidebileceğim, istediğim anda istediğim yerde olabileceğim bir işim var. Her günümü dünyadaki son günümmüş gibi yaşıyorum. Tekrardan çocuk olmuş gibiyim, üstümde ne çok görünmez zincir varmış. Yaşadığımı hissediyorum. Herkese de keşkelerden ve pişmanlıklardan uzak, diledikleri hayatı anı anına yaşamanın mutluluğunu dilerim.''