Türkiye’nin kültürel miraslarından 7 antik kent

Oldukça verimli topraklar üzerine kurulmuş olan ülkemiz, yüzyıllar boyu pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Hepimizin bildiği üzere de bu dönemlerden kalan kültürel mirasların büyük bir çoğunluğu günümüze kadar ulaşmış ve keşfedilmeyi bekliyor. #öncetürkiyeyikeşfet diyerek yola çıkan Neredekal.com editörleri ise işte bu kültürel miraslar içerisinde yer alan 7 antik kenti sizler için derledi. Hazır olduğunuzda başlayalım, ne de olsa keşfetmenin zamanı yok! Anadolu’nun ilk medeniyetlerinden olan Hititlerin başkenti olan Hattuşaş, Çorum merkeze 82 km uzaklıkta bulunan Boğazkale ilçesinde yer alıyor. 450 yıl boyunca başkentlik görevini sürdüren kent “Bin Tanrılı Şehir” olarak da anılmakta. Yukarı şehir ve aşağı şehir olarak ikiye ayrılan bölgede çok sayıda tapınak ve yaşam alanına rastlamak mümkün. Çatalhöyük’ün tarihi, Neolitik Çağ’dan yani 9 bin yıl önceden bugüne kadar uzanıyor. İnsanlığın yerleşik hayata geçiş zamanlarını anlamak için önemli tarihi kalıntılar barındıran bölge, iki ana höyükten oluşuyor. Neredeyse 2 bin yıl boyunca canlı kalmış bir yerleşim yeri olması ve korunarak bugünlere gelmesi Çatalhöyük’ün değerinin altını çizen özelliklerden. Antik kentte o zamanların şehir ve sosyal hayatına dair pek çok kalıntıyı inceleyebilirsiniz. Ermenistan sınırı üzerinde Orta Çağ mimarisinin önemli örneklerinin bulunduğu Ani tarih sahnesinde Ermenilerden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere kadar birçok millete ev sahipliği yapmış. İpek Yolu üzerinde bir bağlantı noktası olmasının ise zamanın değerli kentleri arasında sayılmasında katkısı büyük. “1001 Kilise Şehri” olarak da anılan Ani’de kilise, manastır ve cami gibi farklı inançların ibadethaneleri bir arada bulunuyor. Efes, kuruluşu M.Ö 6000 yıllarına dayanan antik bir Yunan kenti. İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan şehir kullanıldığı zamanlarda pek çok kez yer değiştirdiği için oldukça geniş bir alana yayılmış halde. Ev sahipliği yaptığı Yunan ve Roma medeniyetleri sayesinde gelişmiş, Asya’daki önemli şehirler arasında yerini almış. Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Artemis Tapınağı’nın kalıntıları, antik kentin sokaklarında gezerken görebileceğiniz görkemli yapılardan sadece bir tanesi. Büyük İskender’in generali Selevkos tarafından M.Ö 300’de Fırat Nehri’nin kıyısında kurulmuş olan Zeugma, sonrasında Kommagene Krallığı’na geçerek krallığın 4 büyük şehri arasında anılmış. Kommagene’den sonra Roma hakimiyeti altına giren kent en zengin yıllarını bu dönemlerde yaşamış. İpek Yolu gibi bir ticaret ağının üzerinde bulunması da elbette bu zenginliğe büyük katkı sağlamış. Mozaikleri ile ünlü olan Zeugma’da bulunan çoğu eser Roma İmparatorluğu’nda sanatın zirve yaptığı yıllara ait. İncelemek isterseniz Zeugma Mozaik Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Dünyaca ünlü Çingene Kız mozaiği de yine burada sergilenen eseler arasında. Myra’da 2009 yılında başlanan kazı çalışmaları buranın antik bir Likya kenti olduğunu ortaya çıkarmış. Aziz Nikolas’ın piskoposluk yaptığı ve aynı isimde bir kilise barındırmış olan şehir, büyük ölçüde ününü buradan alsa da muhteşem bir işçilik ile oyulmuş kaya mezarları es geçmemek gerek. Ne yazık ki kilise günümüze kadar ulaşamadan Arap istilaları sonucu 1034’te yıkılmış. Roma ve Helenistik dönemlerden izler taşıyan tiyatrosu ise sapasağlam bir şekilde ziyaretçilerini bekliyor. Göbeklitepe her ne kadar bir kent olarak anılmasa da tarihe dair bildiklerimizi bundan tam 11 bin sene geriye götüren önemli bir hazine. Bu nedenle kültür mirasları listemizde yer almazsa olmaz. Dünyanın bilinen en eski yapılar topluluğu olan bölgede bulunan dikili taşlar ve üzerlerindeki çeşitli kabartma figürler araştırmacılara buranın bir inanç merkezi olabileceğini düşündürmüş. Etrafında kap kacak, ev gibi yerleşik hayat belirtisi hiçbir kalıntıya rastlanmaması bu düşünceyi güçlendiren şeylerden. Mısır piramitlerinden bile eski olan Göbeklitepe, bakalım daha hangi tarih sahnelerini ortaya çıkaracak. Kaynak: https://neredekal.com/