Yaşam Yeni dönem gençlik edebiyatı: Hızlı ve Öfkeli

Yeni dönem gençlik edebiyatı: Hızlı ve Öfkeli

Paylaş
Yeni dönem gençlik edebiyatı: Hızlı ve Öfkeli

İnternetin en çok okunan Türkçe edebiyat ve eleştiri dergisi Sabit Fikir, nisan sayısında, yeni dönem gençlik edebiyatını masaya yatırıyor. Genç okurların değişen dünyasını tüm yönleriyle ele alan bu dosya çalışması, deneyimli haberci Yenal Bilgici'ye ait

Sabit Fikir, son sayısında, yakın zamanda ortaya atılan 'gençlik edebiyatı' kavramını irdeleyen bir kapak konusuyla geliyor. Savaş oyunları, cinsellik, terör, vampirler, zombiler, uyuşturucu gibi sert içerikleri konu edinen yeni dönem gençlik edebiyatı üzerinde yapılan bu tartışma temel olarak iki soru etrafında dönüyor: Bu bir edebi tür sayılabilir mi? Neden bu kadar karanlık veya bu kadar karanlık olmak zorunda mı?

Deneyimli haberci Yenal Bilgici bu dosyada, “Yeni dönem gençlik edebiyatı nasıl bu kadar yaygınlaşabildi?”, “Edebiyat pazarını değiştirecek bir gücü var mı?”, “Gelişmesinde teknolojinin rolü nedir?”, “Okur profilleri nasıl şekilleniyor?” gibi pek çok soruya da yanıt veriyor.

İLK KEZ TİYATRO VE MÜZİK

Sabit Fikir, bu ay ilk kez sanatın diğer alanlarına da bulaşıyor. Sayfalarında ilk kez tiyatro ve müzik yazılarına yer veren Sabit Fikir'de bu ay, Murat Gülsoy, Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar kitabından Seyyar Sahne'nin oyunlaştırdığı Tehlikeli Oyunlar'ı; müzik yazarı Zülâl Kalkandelen ise müzisyen Jarvis Cocker'ın yeni çıkan kitabı Mother, Brother, Lover'ı ele aldı.

Ceren Çıplak ise her ay yaptığı gibi, bu ayki Sabit Fikir'in dosya çalışmasına farklı bir açıdan yaklaştı ve “Sokaktan” adlı köşesinde, “Okuma kültürünün yaşı olur mu?” diye sorarak, sokaktan görüşler aktardı.

“Gölgede Kalanlar” adlı köşesinde Ceyhan Usanmaz ise, dünya çocuk edebiyatının başyapıtları arasında sayılan Pinokyo’nun yazarı Carlo Collodi’nin, Pinokyo'nun gölgesinde kalan yapıtlarını anlatıyor. Öte yandan dergide, A. Ömer Türkeş, Selçuk Uygur, Özgün Uçar, Melisa Kesmez, Ayşe Düzkan, Hayati Roman, küçük İskender ve Aysu Önen gibi pek çok ismin eleştiri yazıları bulunuyor.

Sabit Fikir'de bu ay Mert Tanaydın “Dünyadan” adlı köşesinde istihbarat edebiyatını irdelerken, Hasan Cömert“Edebiyatdışı”nda Ahmet Ümit ile bir röportaj yaptı! Sibel Oral’ın “Ne Varsa Okurum”, Oylum Yılmaz’ın “Sistemden Çıkma Planı 1: Evinizi Yakınız” ve Elif Tanrıyar’ın “Görünmez Bağ” başlıklı yazılarını da Sabit Fikir’in nisan sayısında okumak mümkün.

Idefix ve Prefix'le ücretsiz


Kapak illüstrasyonunu genç çizer Onur Atay'ın yaptığı dergide, edebiyat ve yayıncılık dünyasından haberler ile düşünce özgürlüğü ihlâlleri de yer alıyor.
Yayın yönetmenliğini Elif Bereketli'nin yaptığı Sabit Fikir'in matbu haline Idefix ve Prefix siparişleriyle; dijital versiyonlarına ise Turkcell Dergilik'ten, Idefix Kitaplık uygulamasından ve www.sabitfikir.com adresinden ulaşmak mümkün.

Deneyimli gazeteci Yenal Bilgici'nin hazırladığı Gençlik Edebiyatı dosyasından bir bölüm:

Yeni dönem gençlik edebiyatı: Hızlı ve Öfkeli

İlkin arka sıralardan birisi güldü… Derken birkaç kişi daha; sonra hafif perdeden bir kıkırdama bütün sınıfı dolaştı. Edebiyat öğretmenimiz biraz mahçup, önündeki kitabı yüksek sesle sınıfa okuyan arkadaşımızı durdurdu. “Tamam bırak.” Ardından kararını değiştirdi. “Ya da bir sayfa atla, öyle devam et.” Gülüşmelere mi katılsın, ciddiyetini mi korusun kararsız kalan arkadaşım, nihayet ikinci şıkkı seçerek sayfayı çevirdi ve Ömer Seyfettin’in Bomba’sına, erotik satırlarının bittiği yerden yeniden başladı.

Orta ikinci sınıftaydık. Aklımız “ayıp” şeylere iyi kötü eriyordu. Tabii yetişkinlerin bunları bizim için iyi değil, tamamen kötü olarak değerlendirdiğinin de farkındaydık. Edebiyat derslerinde çoklukla iyiliğin, doğruluğun, erdemin, kahramanlığın övüldüğü metinler okunurdu (herhalde halen öyledir). Sakıncalı yazılarınsa derse girişi zinhar mümkün değildi. Tam da bu yüzden, bir kahramanlık hikayesi niyetine okutulan Bomba, sınıfta bomba gibi patlayınca bu anın keyfini çıkardık ve öğretmenin mahcubiyetini hafızamıza bir güzel kazıdık. Dünya değişiyor. Değiştikçe okuma alışkanlıklarını da değiştiriyor. Ömer Seyfettin’in bile sürpriz haline gelebildiği dönemler geçip gitti. Dün, edebiyat öğretmenlerinin elimizde görse bomba muamelesi yapacağı kitaplar artık bestseller raflarında. Üstelik yetişkinleri değil, doğrudan genç okurları hedef alarak yazılıyorlar.

En popülerleri Alacakaranlık ve Vampir Günlükleri

Savaş oyunları, cinsellik, uyuşturucu, terör gibi sert; vampirler ve zombiler gibi fantastik (ve yine sert) konular bu yeni dönemin favorileri. Günümüz bestseller’larının önemli bir bölümü gençlere yönelik kitaplardan çıkıyor. Stephenie Meyer’in Alacakaranlık serisini hanginiz duymadınız? Ya da Vampir Günlükleri’ni? ABD’yi kasıp kavuran, Suzanne Collins imzalı Açlık Oyunları serisinden halen haberiniz yoksa; emin olun, çok yakında haşır neşir olacaksınız. Serinin ilk kitabından uyarlanan 75 milyon dolar bütçeli film geçtiğimiz ay vizyona girdi.

Yukarıdakiler piyasanın yıldızlarıydı. Daha onlarcası var… Kimisi agresif, kimisi felaket sonrası kurgusu, bazısı daha kıyıda köşede duruyor, bazısının film anlaşması daha yazılırken imzalanmış, gösterim tarihi bekliyor. Sadece bir edebi türden değil gitgide büyüyen bir pazardan bahsediyoruz. Pazarın merkezi, tahmin edersiniz, ABD.

Amerikan Yayımcılar Birliği’nin 2009 rakamlarına göre gençlik edebiyatı alanında, sadece o sene 30 bini aşkın kitap yazıldı. Muazzam bir büyüme söz konusu; zira bundan 15 sene evvel bu rakam sadece 3 bindi. Washington merkezli The Atlantic dergisine göre, yine 2009’da, bu kitapların ticari hacmi 3 milyar doları aştı.

ABD: Bu romanlar edebiyat ürünü değil

Pasta büyük, eh, dolayısıyla sıkıntı da büyük. Gençlerin, önceki kuşakları kıskandıracak bir iştahla bu kitapları tüketmesi bazı yetişkinlerin bir kaşının hemen havaya kalkmasına yol açıyor. Pazarın merkezi ABD demiştik, en yüksek tansiyonlu tartışmalar da, doğaldır, orada yürüyor. İlk ve en kararlı itiraz noktasını tahmin edersiniz: “Bu kitaplar taze zihinler için uygun değil!” İkinci itirazsa cepheden saldırmıyor; arkadan dolanıyor: “Bu romanlar edebiyat ürünü değil, çerçöp, kötü yazılmış, ucuz hikayeler.”

İtirazlara yönelik cevaplara geleceğim; ama öncelikle, özellikle Türkiye açısından halen çözülememiş bir soruna göz atalım. “Yeni dönem” diyoruz; “gençlik edebiyatı” diyoruz; ama tam olarak kimden bahsediyoruz. Kısacası genç kimdir, eserleri nelerdir ve bu eserleri kitabevlerinde hangi raflarda aramamız gerekir? Batı dünyası bu işi yıllar önce hale yola soktu. Mesele, çocuk edebiyatının boyunu aşmıştı ama yetişkin edebiyatının gömleği de gençlere halen bol geliyordu.

Bu yüzden kestirmeye sapıldı; bir ara tür uydurulup adına da hayal gücüne pek başvurmadan “genç-yetişkin” denildi. 15-22 yaş arasında kalanların da hedef kitle olduğu varsayıldı. Sonra da işin gereği yapıldı. Kitabevlerindeki raflar yeniden düzenlendi, internet satış sitelerine yeni etiketler eklendi. Türkiye’de kitaplar çevrilmeye başlansa da, tartışma henüz “bizim çocuk tuhaf bir şeyler okuyor, ama dur bakalım” seviyesinde kaldığı için kafalar karışık; kategoriler eksik. Üstelik yetişkinler “yaklaşan karanlık”tan Batılı akranları kadar şikayetçi değil. Kısacası taşlar yerine yeni yeni oturuyor. Bu işe en çok kafa yoran yayınevlerinden, çocuk ve gençlik kitaplarında uzmanlaşmış Günışığı Kitaplığı, pazardaki bu zorunlu ayrışmayı gördü ve geçen sene bünyesinden genç-yetişkinlere özel yayım yapacak yeni bir marka çıkardı: ON8 Kitap.

Yayın Yönetmeni Müren Beykan’ın ON8’in de yayın çerçevesini çizen gençlik edebiyatı tarifi, yaş grubundaki ayrışmayı iyi tanımlamakla kalmıyor, konuları da bir bir sıralıyor: “Gençlik edebiyatı; Ilk gençlikten ayrı olarak soyut düşünsel kurgular ve yaşamın sert yüzünü ortaya koyan yapıtların yanı sıra kahramanı genç olan edebiyattır. Ergenin baş etmesi güç konuları işleyen, sert sorunlarla ilgili gerçekçi romanlar: Uyuşturucu, depresyon, ırkçılık, taciz vb.. Yani bir anlamda şiddet içeren sorun edebiyatı da denebilir.”

BASIN BÜLTENİ

Haberin Devamı