Hayat sigortaları ile sağlık sigortaları genelde karıştırılır. Hayat sigortası başka, sağlık sigortası başka bir üründür. Öncelikle buna vurgu yapmak istedim. Hayat sigortası yaşı 50’lerin üzerinde olanların kötü anılarını içerebilir. Bu branşta geçmişte bir takım hatalar yapılmıştı. Enflasyonist ortamda birikimler ne yazık ki bu yatırımı yapanlara hayal kırıklığı yaşatmıştı. Sonrasında yapılan düzenlemeler ile sağlıklı bir yapıya kavuştu. Daha sonrasında Bireysel Emeklilik Sistemi devreye girince “birikim” tarafındaki rolünü BES’e kaptırdı diyebiliriz. Bireyler birikim için BES’e yatırım yapmaya başladılar. BES aslında “sigorta” mantığı ile bir güvence sunmuyor. Sizin birikiminizi değerlendiriyor, başınıza bir şey geldiğinde fonda biriken paranız varislerinize aktarılıyor.
ÇOCUĞUNUZUN EĞİTİMİ GÜVENCEDE Mİ?
Hayat sigortaları ise hem birikim yapmanızı sağlarken hem de riskinizi üstleniyor. Artı olarak vergi avantajı da sunuyor. Dünyada gelişmiş ülkelerde hayat sigortaları çok yaygın. Bunun çeşitli türleri var. Temelinde hayat sigortası olan Eğitim Güvence Sigortası bunun için güzel bir örnek. Çocuğunuzun eğitim hayatını güvence altına almak istiyorsanız bu sigortayı yaptırıyorsunuz. Bu süreçte vefat veya çalışamaz hale gelirseniz, sigorta şirketi çocuğunuzun geri kalan eğitiminin tüm masraflarını karşılıyor. Primler üstleneceğiniz toplam eğitim giderlerine göre değişiyor. Ama karşılaşacağınız risk karşısında ödeyeceğiniz primlerin çok düşük olduğunu söyleyebilirim. Bunu öğrenmek için bir sigorta acentesine başvurmanız yeterli. Ama bizler hayat sigortalarını bankalardan kredi alırken zorla yaptırdığımız için kötü hatırlıyoruz. Toplum olarak kötü beklentileri kendimize yakıştırmayız. Fakat bankadan bir kredi aldınız “kredili hayat sigortası”nı yaptırmak zorundasınız. Banka başka türlü size kredi vermiyor. Bu konuda kendini güvence altına alması nedeniyle bankaya da kızmamak gerekir. Ama banka bu sigortayı kendisinden yaptırmak için sizi zorlarsa, yasal olarak başka bir yerden yaptırma hakkınız var. Ama her şartta kredi istiyorsanız bu sigortayı yaptırmak zorundasınız. Bu arada “bana bir şey olmaz» diyerek bu sigortayı yaptırmak istemeyenlere yüz milyonlarca TL tazminat ödendiğini söyleyebilirim. Banka borcunun geride kalan varislerinize kalmasını istemiyorsanız mutlaka hayat sigortanızı yaptırmalısınız.
Son yılların moda ilgi alanlarından birisi de yatçılık. Öncelikle amatör denizcilik ehliyetinin çok kolay alınabilmesi bu alandaki gelişmeyi tetikledi. Denize ilgi duyan hemen hemen herkes bu belgeyi aldı. Çok kısa eğitim ve bilgilendirmelerle bu belgeler dağıtıldı. Sonrasında iş tekne almaya geldi tabii. “Tekne işi zengin işi” tabiri pek geçerli değil, çünkü bu işe ilgi duyanlar bütçelerine göre tekne bulup aldılar. Asıl sorun ise sonrasında başladı. Tüm dünyada yatçılık için önemli yatırımlar gerçekleşiyor. Bölgelerin ihtiyaçlarına göre marina yatırımları yapılıyor. İşin bu tarafında fiyatlar arz ve talebe göre belirlendiği için ülkemiz açısından da sıkıntılar bu nedenle başladı ne yazık ki.
Son beş yılda yaşanan kaptanlık belgesi ve yat satın alma furyası şimdi yerini “bu tekneleri hangi marinada uygun fiyata yer buluruz”a konusuna evrildi. Çevremdeki arkadaşlarım sürekli bana, bulunduğum bölgelerde teknelerini marinaya koyabilmeleri konusunda yardımcı olup olamayacağımı soruyorlar. Çünkü hem marinalarda yer yok hem de çok pahalı. Nedeni ise yeni marina yapılmaması olarak gösteriliyor. Olan marinalar ise ihale yöntemi ile fahiş fiyatlara gittiği için bu rakamlar tekne sahiplerine yansıtılıyor elbet. Teknelerini Yunanistan’a bağlamaya başladı birçok arkadaşım. Kışın karaya çıkaranlar şimdi indirecekler ama nereye hangi marinada yer bulacakları meçhul. Tekne sahipleri bu dertlerle uğraşıyorlar.
YAT SAHİPLERİNİ BEKLEYEN SORUNLAR
İşin sigorta tarafına gelince, marinada yer bulamayan teknelerin sigorta yaptırması da zor. Tekne sayısı artarken marina sayısı aynı kaldıkça bizi bekleyen en büyük tehlike ise sigortasızlık. Özellikle yaz aylarında Bodrum, Çeşme, Marmaris, Fethiye, Göcek tarafında kıyılar köşe bucak kapılıyor teknesini karaya bağlayan yaz sonuna kadar oradan ayrılmıyor. Her ne olursa olsun sigortasını yaptıranlar tabii ki çoğunlukta. Bunun için tüm sigorta şirketlerinden hizmet alınabilir. Marina fiyatlarına bakıldığında ‘sigorta’ maliyeti çok ucuz da kalıyor denilebilir. Bu konuda sigortacılar şu önerilerde bulunuyorlar. Öncelikle yat sigortası yaptıracaksanız, bu konuda uzman acente ve brokerleri bulun. Tüm bilgilerinizi eksiksiz olarak bildirimde bulunun, olası bir kaza anında da uzman eksperleri tercih edin. Bu arada taksit ile satın aldığınız poliçenin taksitlerini aksattığınızda poliçenin geçersiz olacağını da unutmayın. Kazasız bir deniz sezonu diliyorum.
Şayet yurtdışına çıkıyorsanız Seyahat Sağlık Sigortası’nı yaptırmayı ihmal etmeyin. Bu sigorta poliçesi sizin yurtdışında bulunduğunuz sırada yaşayacağınız tüm sağlık sorunları için önemli bir güvence. Seyahat Sağlık Sigortası hakkındaki genel kanı çok pahalı olduğudur. Ve genellikle vize alınırken zorunlu olarak istenen bir sigorta olduğu için kısa süreli olarak alınır ve sonrasında çıkılan seyahatlerde pek yenileme gereği duyulmaz. Bunun büyük bir risk olduğunu belirtmem gerekiyor. Evet yurtdışına çıkmanın maliyetli olduğu söylenebilir. Ama bu tercihi seçen ve seyahat sağlık sigortasını yaptırmayarak tasarruf ettiğini düşünenlere bir çift lafım olacak. Ülkemiz sağlık turizmi açısından çok tercih edilen bir ülke. Nedeni çok basit. Özel hastanelerimizin kalitesi ve tabii ki hekimlerimizin tecrübesi. Yurtdışından sağlık sorunları için ülkemizi tercih eden yabancı hastaların sayısı hızla artıyor. Hal böyleyken çok basit bir mantıkla biz herhangi bir sebeple yurtdışına çıktığımızda başımıza bir sağlık sorunu gelirse bunun çözümü hepimiz için çok maliyetli olabilir.
POLİÇE TAHMİN EDİLENDEN DAHA UCUZ!
Bu bayram yurtdışındaydım. Bulunduğum ülkede yaşayan yerel rehber şöyle bir not iletti bize. “Bizim gibi ülkelerde sağlık hizmetleri farklı yürüyor. Biz bir acil sağlık sorunumuz için devlet hastanesine gittiğimizde önce aciliyetine bakılıyor. Biz beklemeye başlıyoruz ve ne kadar bekleyeceğimiz belli olmuyor. Daha aciller geldiğinde önümüze geçebiliyor. Uzun bir süre bekleyince elbette soruyoruz. Yetkili kişi ise, “Daha hızlı bir hizmet almak istiyorsanız şu hastaneye…, daha da hızlı bakılsın istiyorsanız şu hastaneye gidin” diyor. Daha da daha da denildiğinde aslında fiyat skalası artıyor. Hele o ülke vatandaşı değilseniz, en pahalı olan sağlık kurumundan hizmet almak zorunda kalabilirsiniz. Şayet Seyahat Sağlık Sigorta’nız yoksa vay halinize. Yurtdışında böyle durumlarla karşılaşan ve mağduriyetleri çözülen binlerce vatandaşımız var. Ne olur bu sigorta poliçesini angarya olarak değil bir ihtiyaç olarak görün. Bir acenteye başvurduğunuzda ne kadar ucuz olduğunu da göreceksiniz.
Öncelikle şunu söylemeliyim. Şayet sigortanı yaptırmışsan olası bir deprem, kaza, sel veya yangında öncelikle hayatta kalmak önemli. Bunun için öncelikle tüm önlemler alınmalı elbet. Şayet hayatta kaldıysan ve sigortalıysan da bırak geri kalanı sigorta şirketi düşünsün. Sigorta şirketinin görevi sizin maddi anlamda mağduriyetinizi önlemek ve yaşadığınız olumsuz durumdan önceki halinize sizi geri döndürebilmek. Geçtiğimiz hafta AXA Türkiye CEO’su Yavuz Ölken›in önerisiyle YouTube kanalı Sigorta Ekranı’ndaki canlı yayınımızı Kahramanmaraş’tan gerçekleştirdik. Yaşanılan felaketten sonra Kahramanmaraş’a ilk kez gittim. Sayın Yavuz Ölken depremin hemen ardından olmak üzere bölgeye birçok ziyaret yapmıştı. Hatta yayın sonrası bölgedeki bir acente dostumuzun iftar davetine katıldı. Sigorta şirketleri hala bölgeden elini çekmiş değil. Hep bölgedeler ve sigortalılarının, acentelerinin yanında olmaya gayret ediyorlar.
HAYAT DEVAM EDİYOR
Benim gördüğüm şehir hâlâ yaralarını sarmaya çalışıyor. Hala GSM operatörleri ve büyük bankalar konteynerlerdeki işyerlerinde vatandaşa hizmet veriyor. Ana caddelerde binalar tekrar inşa ediliyor, otomobiller kadar caddelerde iş makineleri var. Vatandaşların umutlarını yitirmemiş olmamalarını görmem beni mutlu etti. Bu arada acenteler ve vatandaşlarla görüşme fırsatı buldum. İlk andan itibaren DASK’ın ilk can suyunu unutmuş değiller. Çoğu sigorta şirketlerinin ödemeler konusunu hızlandırmak için prosedürlerinin bile dışına çıkarak evrak isteme detayına girmeden hızlıca ödeme yaptıklarını dile getirdiler. Bu çok önemli gerçekten. Bölgede ekonomik sıkıntılar yaşanmasına rağmen sigortalılık oranının artmış olması da sigorta şirketlerinin bu felaketten sınavı geçtiklerinin bir işareti. Bir daha yaşamayız inşallah. Yayını yaptığımız EXPO Bölgesi de süper olmuş. Yenilenmiş suni gölet ve çevresindeki mekânlar gerçekten orada yaşayanlar için bir moral kaynağı olmuş.
Sigorta, yaptıran kişiyi veya kurumu beklenmedik bir nedenle yaşanacak olumsuz durum sonrasında mağduriyetini önlemek için yaptırılır. Kısacası bir güvencedir. Gelişmiş ülkelerde sigortalılık oranı bizdekinden çok çok yüksek. Sistemin sağlıklı işlemesi için öncelikle suiistimale başvurulmaması gerekiyor. Sigorta bir zenginleşme aracı değildir. Fakat ülkemizde bu suiistimaller Allah’tan henüz küçük boyutlarda. Gelişmiş ülkelerde sigortalılık oranı yüksek ama suiistimaller ise bir o kadar büyük boyutlarda. Birçok ülkede bununla baş etmek için özel birimler kuruluyor. Bizde de son yıllarda bu konuda bir artış dikkat çekiyor. Özellikle dinimiz bu haksız kazancı tasvip etmiyor. Sigortayı bir havuz gibi düşünün.
Ödenen primlerle havuz doluyor. Sonrasında da bir kişi hasar gördüğünde onun hasarı ve mağduriyeti diğer kişilerin ödediği primlerle önleniyor. Bazı haksız talepler oluştuğunda ise bunun bir başkasının cebinden para çalmak ile aynı olduğunu unutmamak gerekir. Asıl konuya geleyim. Bu sistemde adaleti sigorta eksperleri sağlıyor. Sigorta bir zenginleşme aracı değil demiştik. Bunu engelleyen kişiler ise sigorta eksperleri. Sigorta eksperleri belirli koşulları tamamlamış ve sonrasında Devletimizin açtığı sınavı kazanarak eksperlik yapmaya hak kazanan kişilerdir. Sigorta eksperi bağımsızdır, sektörde adaleti dağıtan kişidir. Ne sigortalıya, ne de sigortacıya hak geçmemesi için büyük çaba sarf eden kişidir eksper. Ve daha da önemlisi bir olumsuz durumla karşılaşan sigortalının ilk karşılaştığı kişilerden birisidir. Bu çok hassas bir durum. Geçmişte bu davranış hassasiyetine uymayan, olay hakkında sigortalıya sert biçimde hatta suiistimal yapmış gibi sorular soran eksperler için şikayetler duyardık. Bunun azaldığını hatta bittiğini düşünüyorum.
EKSPERLERİMİZE GÜVENİN
Olası bir hasar sonrası Sigorta Bilgi Merkezi’nden dosyanız için otomatik olarak eksper atanıyor. Bu arada eksperin mağduriyetinizi çözmediğini düşünüyorsanız bir başka eksper talep etme hakkınız da var. Ama sigortalı tarafından eksperlere gelen taleplerin de arttığını duyuyorum. Örneğin, bir araç kazası sonrası ön tamponda bir hasar var diyelim, “Sayın eksper, şurada da bir çizik var, bunu da boyatabilir miyiz” diye isteklerde bulunarak araya kaynatmak isteyen de oluyor. Eksperlerimiz hem oto hem oto dışında çok deneyimliler. Olaya baktığında olayı hemen çözüyorlar. Bir yangınsa nasıl çıktığını aşağı yukarı anlayabiliyorlar. Bir araç kazası ise nasıl olduğu hakkında hemen bir fikirleri olabiliyor. Bu nedenle eksperleri yanıltmaya çalışmamak gerekir. Eksperin istediği bilgileri en doğru biçimde kendisine vermeniz sizin açınızdan da oldukça önemli.
Sigorta poliçesi yaptırırken sadece bir güvence satın almıyorsunuz. Aynı zamanda yaşamınız için bir konforu da satın almış oluyorsunuz. Sigorta poliçelerini ne yazık ki hiç birimiz okumuyoruz. Eskiden yazıların küçüklüğünden şikâyetçi olduğumuz için okumadığımızı itiraf ediyorduk. Ama şimdi bu harfler büyüdü. Ayrıca artık poliçeler PDF olarak mail kutumuza, cep telefonlarımıza geliyor. Bunları büyüterek okuma şansımız var elbet. Ama geçmişte arkasına saklandığımız bu gerekçenin doğru olmadığı ortaya çıktı. Şimdi cep telefonlarında dakikalarca vakit geçirebiliyoruz ama bize haklarımızı anlatan bir yazıyı okumak için zaman ayırmıyoruz. Özetle bir göz atmanızı öneriyorum.
ASİSTANS ŞİRKETLERİ SİGORTALILARA KONFOR SUNUYOR
Sigorta şirketlerinin asistans hizmetleri sadece çekici hizmeti olarak biliniyordu. Fakat zaman geçtikçe bunun çok daha fazla konuda sigortalıya bir konfor sağladığı ortaya çıktı. Sigorta endüstrisinde şirketlere ve dolayısıyla sigortalıya hizmet sağlayan en önemli şirketlerinden biri olan Tur Assist Genel Müdürü Timur Selçuk Turan YouTube’da yayın yapan Sigorta Ekranı’ndaki programıma konuk oldu. Söylediği şeyler çok önemli: “Biz sigorta şirketlerinin vitriniyiz, poliçesini satın almış sigortalının hasar anında ilk karşılaştığı veya telefonla ulaştığı yer asistans şirketleri oluyor. Biz işimizi ne kadar iyi yaparsak bu sektöre katma değer olarak yansıyor. Asistans şirketleri bize çok daha fazla ulaşsınlar istiyoruz. Dolayısıyla sigorta poliçesinin değeri çok daha fazla anlaşılacaktır” diyor. Sigorta şirketlerinin asistans şirketleri kanalıyla sigortalılarına ulaştırdığı asistans hizmetleri arasında, çekici hizmetlerinin yanı sıra, ikame araç hizmeti, çilingir, sağlık danışma hizmetleri, kombi, klima temizliği, halı yıkama, araç yıkama gibi birçok hizmet yer alıyor. Sadece poliçeye göz atmanız yeterli. Ya da hizmet aldığınız acentenizden bu konuda bir yönlendirme de isteyebilirsiniz. Her şirkette aynı asistans hizmetleri olmayabilir. Bunun önemli bir ayrıntı olduğunu bilerek şirketinizi seçerken bu hizmetlerin çokluğu tercihinizi belirleyebilir.
Geçtiğimiz hafta içerisinde 6 Şubat depreminin yıldönümüydü. O büyük felaketi hatırladık ve hayatını kaybedenleri andık. Tekrar böyle bir şeyi yaşamamak için dilekte bulunduk. Ama ne yaparsak yapalım deprem bize kendini sürekli hatırlatıyor. Ege Bölgesi beşik gibi sallanıyor. Olası büyük bir depremi en çok hissedecek olanlar Ege Bölgesi’ndeki illerimiz. Uzmanlar sürekli yaşanacak bir deprem için hazırlıklı olmamızı öneriyor. Ve tabii ki en büyük felaket senaryosu, olası İstanbul depremi hepimizi diken üstünde tutmaya devam ediyor. Önlem alıyor muyuz? Elbette beklenen seviyede değil.
DASK BÜYÜK ÇABA İÇERİSİNDE
Olası bir depremde öncelikle hedefimiz canımızı kurtarmak sonrası için mağduriyetimizi engellemenin yolu tabi ki var. Zorunlu Deprem Sigortası, ismen DASK diye bildiğimiz sigorta güvencesi maddi kayıplarımızın önüne geçmek için ilk yapmamız gereken önlem denilebilir. Son yaşanan depremlerde canını kurtarmış ama evi yıkılmış, her şeyini kaybetmiş vatandaşlarımıza DASK neredeyse saatler sonrasında ‘can suyu’ denilebilecek maddi yardımı yaptı. Bu gerçekten çok önemli. Bunu yaşamış bir kişi keşke DASK’ın desteğini anlatsa. Hayatı devam ettirebilmek için bu maddi yardımın önemi büyük. DASK, son depremlerde 40 milyar TL üzerinde tazminat ödedi. Sonrasında güçlü reasürans güvenceleriyle elini güçlendirdi ve olası bir büyük deprem için de tüm hazırlıklarını yaptı. Allah korusun elbette istemeyiz olmasını ama hazırlıklı olma gerçeğini de unutmamalıyız. Bir başka durum ise ülkemizin bir deprem bölgesi olduğu gerçeğine rağmen DASK’ını yaptırmayan büyük bir kesim var. DASK tüm teminatlarını günün şartlarına göre revize etti. Vatandaşın mağdur olmaması için elinden geleni yapıyor. Gerisi biz vatandaşlara kalıyor. Mutlaka DASK poliçemizi yaptırmalıyız, zamanı geldiğinde yenilemeliyiz. Maddi gücümüz varsa da bunun yanı sıra isteğe bağlı ‘Konut’ sigortasını yaptırmalıyız. Böylece maddi açıdan tam bir güvenceye kavuşmuş olacağız.
Sigorta şirketleri öncelikle hasarlı malı sigorta yapmamaya çalışır. Hasta kişiye sağlık sigortası yapmaz, hasarlı aracı kasko yapmamaya çalışır. Bunun için çeşitli önlemler alır. Bazen sağlık sorunu yaşamaya başladığında gidip sağlık sigortası yaptıran kişi sigortası yapılmayınca dert yanar. Çünkü buradaki asıl amaç bundan sonraki sağlık harcamalarını sigorta şirketine karşılatmaktır.
Bu sigorta mantığına aykırı bir tutum. Bunu deneyip sigorta şirketini suçlayan kişilere sigortacıların tek ve basit bir sorusu oluyor. Siz kaza yapmış aracı alır mısınız? Kaza yapılmadan önce gelseydi tabii ki sigorta yaptırılırdı. Son yaşanan yüreğimizi yakan Bolu Kartalkaya’daki yangın felaketinden sonra birçok mesaj aldım. Öncelikle şunu söylemek gerekir. Maddi kayıplar bir şekilde yerine konur. Ama kaybedilen canların telafisi yok. Acımız büyük. Hayatını kaybedenlere başsağlığı, yakınlarına sabır diliyorum. Son yıllarda sigortacıların “önleyici” rolü ön plana çıkmaya başladı.
Sigorta şirketleri, sigorta yapacağı kişi veya kurum ile ilgili olası hasarı önleyecek ön girişimlerde bulunur. Mesela sağlık sigortası ile ilgili olarak, özel sağlık sigortası yaptıran kişilere her yıl check-up hakkı tanınır. Bu da bir önleyici tedbirdir. Sağlık sigortasında erken teşhisin önemini bilmeyen yoktur. Son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle kurum ve işletmeler fabrikalarında, otellerinde, işletmelerinde yenilemelere ve bir takım önlemlere bütçe ayırmıyorlar. Bu nedenle riskli iş kollarındaki tesisler eğer yangın konusunda önlem almamışsa sigortaları yapılmıyor. Önlem alınmasına sigortacılar zorluyor.
İşletmeler ne yapıyor peki? Ya sigorta yaptırmıyor ya da sigorta teminatlarını daraltıp sigortalıy ‘mış’ gibi yapıyorlar. Bolu’daki otel yangınında sigorta kapsamı, sigorta yaptırılmadan önceki risk değerlendirilmesinin yapılıp yapılmadığı konusunda elimizde net bir bilgi yok. Burada sigortacının yükümlülüğü maddi tarafı. Önleyici kısmı ise sigorta bilinci geliştikçe ortaya çıkan bir durum. Bekleyip soruşturmaların sonucunu göreceğiz. Başımız sağ olsun.