Elif Yılmaz Türkiye'nin Gündemle İmtihanı
HABERİ PAYLAŞ

Türkiye'nin Gündemle İmtihanı

Özgür ve Lorin 6 aylık ikiz bebeler. Gazetede ve TV’de onları her gördüğümde, dişlerimi sıkıyorum. Yanakları tam ısırmalık veletlerin. Sanki Özgür biraz daha sakin Lorin biraz daha yaramaz gibi, tam benim dişime göre. Bu bebeler niye tv ve gazelerde mi? Çünkü bu iki tatlı velet, devletimizin kötü şöhreti. ‘Analar ağlamasın’ diyen yöneticilerin olduğu bizim memlekette bu bebelerin anası Mülkiye 19 Mayıs’ta cezaevine atılacak. 18.5 ay hapis yatacak.

Mülkiye yalnız girmiyor cezaevine, ikizler de daha bebe olduğu için anneleriyle girecek hapse. Ama içiniz rahat olsun, karar yasal, yüzde yüz organik devlet mahsulü yani, rahat rahat hazmedebiliriz. Tabi niye seni beni cezaevine atmıyor da devlet, durup dururken Mülkiye giriyo hapse di mi! Ha bi kere Mülkiye Kürt. Tamam kızmayın, tabi devlet hiç ayırmaz Türkü Kürtü. Zaten Kürt adının ‘kart kurt’tan geldiğini yıllarca dinlediğimiz topraklarda sınırı aşmayalım. Neyse, Kürtlerin güllük gülistanlık hayatlarının olduğu bu memlekette Mülkiye’nin suçu PKK’lılara kitap götürecek kişiye kitap satmak. Ha, bu arada Mülkiye kitapçıda çalışıyor. Nereye gideceğini biliyor, bilmiyor mevzularına hiç girmiyorum. Bilse n’olur. Kitap bu, bomba değil! Mülkiye “İkizler yürümeye başlasın hapse o zaman gireyim” diye dilekçe verdi devlete, sonucu bekliyoruz. Mülkiye’yi cezaevine sokarsa bu devlet, Özgür ve Lorin’e akılları erdiğinde demokrasi masalını, ilk Başbakan Erdoğan anlatsın! Sonuçta, sandıktan yüzde 45 ile o çıktı. Nasıl fikir! Bu arada canım annem ve annelerin günü kutlu olsun...

***

Haberin Devamı

Guernica kadar kıymetli

Danıştay 6. Dairesi Taksim Yayalaştırma Projesi’ni oy çokluğu ile iptal etti. Etti de noldu? Adaletin kendine müslümanını seven Türkiye’de zaten olan oldu. Gerçi yukarıda gördüğünüz bu şahesere kim kıyabilir ki! 21. Yüzyıl’da Türkiye estetiğini bu kadar iyi anlatan bir eser daha yapılamaz. Kesinlikle Guernica kadar kıymetli. (Not: Guernica ne şimdi yazamıycam kusura bakmayın. Bilmeyen, internette Arif’in golünü arayacağına açsın google’a baksın.) UNESCO’ya başvurup burayı bir kültür mirası olarak acilen tescil ettirmek bir yurttaşlık görevidir.

***

Haberin Devamı

Tüketiciye not

Bu yazıyı okurken soda için

Freedom House, 2014 raporunda Türkiye’yi ‘kısmen basını özgür ülkeler’den ‘özgür olmayan ülkeler’ kategorisine düşürdü. Amma ve lakin bizim hükümet; bu dünyaca saygınlığı tescil edilmiş düşünce kuruluşunun, her an bi lobinin evladı olduğunu ortaya atabilir. Bakanlar ve bazı ‘yazarlar’ şu sıralar harıl harıl Türkiye’de basının ne kadar özgür olduğunu anlatıyor. Şimdi bir de ben deniyeceğim:

1- 40 gazeteci hapiste:

Eeee memleketteki gazeteci sayısını düşünürsek bu ne ki!

2- Gezi olaylarında gazetecilere şiddet:

Yanıt Ziya Paşa’dan gelsin: Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir... Sanatçının aydınlattığı yolda yürüyoruz.

3- Özgürlük olmasa yasadışı tapeleri nasıl yayınlayabilirlerdi?:

Gerçi ana akım tape yayınlamadı sadece tepkileri yayınladı. Yayınlamayı bırak bahsedenler bile meydanlarda açıktan tehdit edildi. Neyse bu kısmı hızla geçelim. Bu kadar doğruculuğa gerek yok. Evet nerde kalmıştık.. Nasıl yayınladılar ama di mi..

Haberin Devamı

4- Gezi süreci ve sonrasında birçok gazeteci işten atıldı:

Başarısızdılar. Mesela ‘havuzda’ yüzemiyorlardı. Tamam, hepsi hükümetin pek hoşlanmayacağı türden kişilerdi ama bu tamamen tesadüf. (Not: Burada soda için)

5- Alo Fatih? Alo Nermin?:

İletişim sektörüyle iletişim halinde olmanın neresi kötü?

6- Başbakan’ın uçağına alınmayan gazeteciler:

Ya kardeşim uçak Başbakan’ın, sana ne?

7- Mesela di mi ben bunları nasıl yazarım özgür olmasam:

İşim bu.. Kesin bilgi.

***

Gurur verdiniz

Gezi olaylarında birçok insanın yaralanıp sığındığı Dolmabahçe Camii vardı hani. İnsanların perişan halini görmezden gelip “Ayakkabılarıyla girip kirlettiler” diye isyan edilen camiden bahsediyorum. İşte o camide yaralılara müdahale eden doktorlar geçen salı sanık olarak yargı önündeydi. Ve şunları söylediler: Bize yaralı olarak gelene suçlu olup olmadığını sormayız. Yaralı kişinin kim olduğunun hiçbir önemi yok. Yaptığımızla da gurur duyuyoruz!” Bu dava insanlığın yargılandığı bir davadır. Bu davada asıl savunma yapması gerekenler de, bu insanları oraya sanık olarak çıkartanlardır!

***

Aklımdaki sorular?

1- Yoksulluk sınırının 3.8 bin lira olduğu memlekette, bakanı 700 bin liralık saat takan partinin halkçılığını sorgulamak cidden AKP seçmeninin hiç aklına gelmiyor mu?

2- Şimdi kolumda o saat var diye düşüneyim... Hmmm karar veremedim. Bakmaya mı kıyamam, takmaya mı kıyamam?

3- Zafer Çağlayan, abdest alırken o saati lavaboda unuttu diyelim. Halktan biri de saati görüp aldı diyelim. Gerçi bi saatin o kadar pahalı olduğunu düşünmez garibim de neyse. Şimdi saati alan hırsız olur di mi?

4- Tapelerden Reza Zarrap’ın hediye ettiği anlaşılan bu saat için Zafer Çağlayan dedi ki “Fatura, alanın üstüne ama garanti belgesinde benim adım var. Parasını ödedim.” Garanti belgesi olayını da saat firması yalanladı. Peki geriye ne kaldı?

5- CHP lideri Kılıçdaroğlu 470 liralık Etro gömlek giydiğinde adamın arkasından atıp tutanlar nasılsınız?

-6 1 Mayıs’ta eyleme katılan gençlerin NB marka ayakkabılarına takılıp, lafı “Böyle emekçi mi olur”a getiren ‘objektif yazar’, “Sandıktan ezilen halk çıktı, seçimi halk kazandı” tespitlerini bu 700 bin liralık saat üzerinden güncelleyecek mi?

Haftanın bir türlü alaka kurulamayan cümlesi

Eski bakan Zafer Çağlayan’ın, kendisi hakkındaki yolsuzluk iddialarına karşı TBMM’de bu hafta savunma yaparken, “Ben 38 yaşında Hacca gittim, defalarca Umre’ye gittim” demesi...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder