Erhan Altunay Engin Ege'nin ardından...
HABERİ PAYLAŞ

Engin Ege'nin ardından...

TRT İstanbul Radyosu’nda program yaptığım yıllarda “Radyoevi”ne gitmek tarifsiz bir heyecan yaratırdı. Yıllarca bir elektronik aletten sesini duyduğunuz insanların seslerinin ve çaldığı müziklerinin orada kaldığına inanırdım hep.

Bugün artık aramızda olmayan ünlü ses sanatçılarının okudukları şarkılar mutlaka duvarların bir yerine sinmiştir diye düşünür; Aykut Sporel ya da Engin Arman gibi ustaların anonsları bir yerlerde çınlıyordur diye hayal ederdim.

Radyoyu radyo yapan çok özel isimler vardı kuşkusuz. Belki çoğunu sık sık anmayız ama isimleri geçtiğinde birden o eski günlere döneriz.

Haberin Devamı

Şubat ayına gelmeden, İstanbul Radyosu’nun sembol isimlerinden birinin yaşama veda ettiğini öğrendik.

Yıllarca TRT İstanbul Radyosu Tango Orkestrası’nda akordeon ve piyano sanatçısı olarak çalışan; Necdet Koyutürk ve Fehmi Ege’den sonra uzun yıllar orkestra şefiği görevini sürdüren Engin Ege yaşama veda etti.

Engin Ege’nin vefatını haber alınca gözümün önünden o unutulmaz “Radyo Günleri” geçti. Radyo yayınlarının başlamasından itibaren kimler gelip kimler geçti. Artık bir devrin kapandığı hissediliyor.

Aklıma batı müziği “neşriyatları” ve radyonun tarihi geldi bir anda…

Batı müziğine olan ilgi, Osmanlı döneminde sadece saraya kadar girebilen klasik müzik ve opera ile kalmamış, operetler ve kantolarla yayılmıştı. İşgal döneminde ise İstanbul’a gelen caz toplulukları olmuş ve halk arasında “Arap Cazı” diye adlandırılmıştı. 1970’lere kadar, sahneye çıkan topluluklar için “caz geldi” deyimi de bu zamanlardan kalmadır.

Arjantin’de çıkan tango ise, Avrupa’da, özellikle de Fransa’da popülerleşirken yurdumuza da gelmişti. Hem tango topluluklarının yurdumuzu ziyaret etmesi hem de gelişen plak endüstrisi ile taş plakların yaygınlaşması özellikle toplumun belli kesimlerinde bir tango tutkusunun doğmasına neden olmuştu. Matos Rodriguez’in ünlü bestesi La Cumparsita’nın Türk düğünlerinde bu kadar popüler olması da bu zamanlara kadar gider.

Ancak tango bizde bir dans müziği olduğu kadar aynı zamanda bir de şarkı formu olarak popüler olmuştu. Türkçe söylenen tangolar bir anda bestecilerini ve doğal olarak Afife Hanım, Seyyan Hanım gibi ilk tango şarkıcılarını bir anda meşhur etmişti.

Haberin Devamı

İlk tango şarkıları, aynen Sezen Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu’nun “aranjman” çalışmaları gibi, üzerine Türkçe sözler yazılan yabancı tangolardı. Bu arada İzcaz gibi ilk orkestralar da kurulmuştu.

29 Ekim 1925 tarihi Ankara’da Cumhuriyet balolarının başlangıç tarihidir. “Alafranga” dansların süslediği bu balolarda ve daha sonra dönemin en popüler mekânı olacak Ankara Palas’ta, caz topluluklarının çaldığı melodiler arasında tango hep popülerdir ve Atatürk bizzat dansa kalkarak dans etmektedir. Atatürk’ün ünlü tango topluluklardan Eduardo Bianco topluluğunu dinlediği Cemal Granda’nın anılarında da vardır.

İlk Türkçe sözlü özgün tango ise 1928 yılında Necip Celal Andel tarafından yazılan “Mazi” olarak kabul edilir. Andel’in yanı sıra Fehmi Ege ve Necdet Koyutürk de önemli tango bestecileri olarak ortaya çıkar.

Türkiye’de ilk radyo yayını 6 Mayıs 1927'de İstanbul’da başlamıştı. O zamanlar İstanbul Radyosu Sirkeci'deki Büyük Postane binasında idi; hatta bodrum katında bir yer tahsis edilmişti.

Haberin Devamı

Tabii o günlerde çoğu kimsenin evinde radyo yoktu, radyo sahibi olabilenler, cızırtıların ve tiz seslerin arasında yabancı radyo kanallarını yakalamaya çalışıyordu. İlk radyo yayını tam bir şenlik olmuştu. Radyosu olmayanlar için postane binasının üzeri hoparlörlerle donatılmış; meraklı kalabalıklar radyo “neşriyatını” sokakta dinlemişti.

Radyonun getirdiği “modernleşme” kendini batı müziği neşriyatlarında da gösterdi.

Modernleşmenin bir tür sembolü olan tango, radyolarda da çok sık yer almaya başlamıştı. İstanbul Radyosu düzenli tango neşriyatı için bir Tango Orkestrası kurulmuştu… Ve bu orkestra bir şefini daha, Engin Ege’yi kaybetti.

Engin Ege’nin vefatı ile bir dönem daha kapanırken, tango melodilerinin eşlik ettiği anılarla adeta o günlere döndüm. Çeşitli radyolarda ve TRT İstanbul Radyosu’nda hazırladığım tango dolu programlara, “hocamız”, İstanbul beyefendisi, kendisi de bir zamanlar İstanbul Radyosu’nda tango programları hazırlamış olan Fehmi Akgün’ün sohbetleri karıştı.

Mazi kalbimde bir yaradır…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder