Güney Öztürk

22 Nisan 2024, Pazartesi 07:00

Meta'nın yeni yapay zekası

Instagram, Facebook, WhatsApp ve Messenger kullanıcıları, artık bilgi edinmek için Meta’nın en son yapay zekâ asistanıyla desteklenen yeni teknolojisini (Llama 3) kullanabilecek. Geçen hafta itibarıyla Mark Zuckerberg’in sahibi olduğu yukarıda saydığım platformlara akıllı asistan yazılımlarını içeren yeni sürümler gelmeye başladı. İlk aşamada Avustralya, Kanada, Singapur ve ABD’nin de bulunduğu 13 ülkede kullanıma sunulacak. Avrupa Birliği ülkelerinde henüz yok.

Ne anlama geliyor derseniz, Meta’nın ChatGPT ile savaşı asıl şimdi başlıyor denebilir. Yakında arama çubuklarında veya arkadaşlarınızla yaptığınız sohbet çubuklarının yanında bir de akıllı asistan ikonu belirecek. Buraya tıklayıp ‘arkadaşınıza soru soruyormuşçasına yapay zekaya yazılı soru sorup, cevap alabileceksiniz. Mesela hafta sonu hangi konserlerin verileceğini ya da şehirdeki en yeni hamburgerciyi öğrenme konusunda, birini kapatıp başka bir pencere açmadan, Meta AI’den direkt yardım alınabilecek.

Geçen yıl Microsoft, OpenAI’in sahibi olduğu ChatGPT’yi satın alıp, kendi Bing arama motoruna dahil etti. Google ise kendi yapay zekasını Dokümanlar, Gmail ve Google Arama gibi ürünlere entegre etti. Zuckenberg de her ay 4 milyar kişinin kullandığı Meta ürünlerine yapay zekâ eklemekten geri kalmadı. Meta’nın sunduğu akıllı asistanın bir başka özelliği de açık kaynak oluşu. Bu da hemen herkesin altında yatan teknolojiyi açıp bakmasına, geliştirmesine ya da bedava ürün ve hizmet oluşturmasına olanak sağlıyor.

Meta AI (Meta Yapay Zekâ) artık web üzerinden meta.ai adresinden de satışa sunulacak. Meta, başlangıç için modelin iki versiyonunu yayınlıyor; bunlar arasında 8 milyar parametreli bir model ve 70 milyar parametreli daha üst bir model var. (Parametreler, bir yapay zekâ sistemindeki modelin boyutunu ve yeteneklerini ölçmek için kullanılıyor.) Meta, önümüzdeki aylarda çeşitli dillerde konuşma yeteneği de dahil olmak üzere ek yeteneklere sahip daha fazla yapay zekâ modelini piyasaya süreceğini açıkladı.

Şirket 400 milyar parametreden oluşan çok daha büyük bir model üzerinde çalışıyor. Rakibi OpenAI’in geliştirdiği yeni GPT-4’ün boyutu açıklanmadı ancak 1.5 trilyon parametre olduğu tahmin ediliyor. Meta, milyarlarca kullanıcısını yapay zekanın sunduğu tekliflere yönlendirebilirse, şirketin reklam gelirlerine yeni bir model eklenebilir ve potansiyel olarak diğer ücretli hizmetleri de satabilir. İster işletmelerle etkileşimde bulunun, ister bir şeyler yazın, ister bir gezi planlayın; Meta’nın yeni asistanının amacı hayatımızı kolaylaştırmaya yardımcı olmak. Bunu da başaracak gibi görünüyor.

15 Nisan 2024, Pazartesi 07:00

Şu an olan yetenek savaşı

Yapay zekâ konusunu uzun süredir yazıyorum. Ama gerçekten ‘idrak ediliyor mu’ bilemiyorum. Tüm ülkeleri bir telaş almış halde, ‘Yeni nesli bu etkili silahla nasıl donatabiliriz?’ diye... Ama çevremde öyle bir telaş görmüyorum doğrusu. Bu öyle bir yarış ki, uluslar açısından kölelikle, zenginlik arasındaki çizgiyi belirleyecek. Tesla’nın, SpaceX’in, eski adıyla Twitter’ın sahibi dünyanın en zengin adamı Elon Musk, “Tahminimce önümüzdeki yılın sonuna doğru, 2025’te, herhangi bir insandan daha akıllı bir yapay zekâya sahip olacağız” dedi. Musk, yapay zekânın şimdiye kadar gördüğü en hızlı gelişen teknoloji olduğunu ve 5 yıl içinde muhtemelen insanların kolektif zekâsını aşacağını öngörüyor. ABD’nin en büyük bankası JPMorgan Chase’in CEO’su Jamie Dimon ise geçen pazartesi hissedarlarına yazdığı yıllık mektubunda, yapay zekânın son birkaç yüz yıldaki bazı büyük teknolojik icatlar kadar dönüştürücü olabileceğini söyledi. 3.6 trilyon dolarlık varlığı kontrol eden bu ünlü bankacı “Matbaayı, buhar makinesini, elektriği, bilgisayarları, interneti düşünün” diye başladığı mektubunu, “Yapay zekâ, gelecek nesillerin haftada yalnızca 3.5 gün çalışmasına yol açacak” diye bitirdi. Bir sonraki büyük şeyi inşa etmek için yapılan yapay zekâ yarışı, Silikon Vadisi’nde bir yetenek savaşını ateşledi. Teknoloji şirketleri yapay zekâya baş döndürücü bir hızla para akıtıyor. Google İcra Kurulu Başkanı Sundar Pichai, yapay zekânın, ateşin veya elektriğin icadından daha derin olabileceğini söylüyor. Yapay zekânın 10 yıl içinde “Bugünkü mevcut işlerin %80’inin %80’ini” üstleneceğini öngörüyor. Özetle bu teknolojileri benimseyen ülkeler için toplumda çalışma ihtiyacı 25 yıl içinde ortadan kalkacak.

AB DE YARIŞA GİRDİ

Amerika’nın Microsoft, Google, Meta, Amazon, Apple, YouTube gibi devlerine; Çin zamanla Alibaba, Huawei, ByteDance (TikTok) gibi şirketlerle cevap verdi. Avrupa ise bu yarışta anlamlı bir dijital ekonomi üretemedi. Şimdi Fransa öncülüğünde Avrupa Birliği yapay zekâ devriminde yer edinmeye çabalarken, kurulan 15 kişilik komitenin başına da daha 18 ay önce Google’ın Paris’teki DeepMind laboratuvarında yapay zekâ mühendisi olarak çalışan 31 yaşındaki Arthur Mensch’i getirdiler. Fransız otomobil devi Renault ve BNP Paribas da dahil olmak üzere büyük Avrupalı firmalar, AB’nin geliştirdiği teknolojiyi kullanmaya başlıyor. Amerika, Fransa, İngiltere, Çin, Suudi Arabistan ve diğer birçok ülke, küresel tedarik zincirlerinin yanı sıra ticareti ve dış politikayı etkileyen teknolojik bir silahlanma yarışını başlatarak yerel yeteneklerini güçlendirmeye çalışıyor. Tabii tüm ülkelerin amacı, rakip ülkenin teknoloji devi şirketine milyonlarca kişinin yaşamını etkileyecek ‘kural koyucu’ bir alan bırakmamak. Yani kimse rakibinin pazarda kuralları belirleyecek şekilde hâkim konumda olmasını istemiyor. Yapay zekâ konusu ülkelerin stratejik bağımsızlığını etkileyeceğinden, gelişmiş ülkeler nezdinde çok ciddi ele alınıyor. Ancak yapay zekâ aynı zamanda insanlığın geleceğine dair endişelere de yol açıyor. Geçen haftanın başlarında, Japonya’nın en büyük telekomünikasyon şirketi ve ülkenin en büyük gazetesi, yapay zekâ kısıtlanmadığı sürece “en kötü senaryoda demokrasi ve sosyal düzen çökebilir ve savaşlarla sonuçlanabilir” uyarısında bulundu. ABD’li şirketlerin geliştirmekte olduğu yapay zekâ programlarıyla ilgili artan endişelere işaret ederek Japon milletvekillerini yapay zekâyı kısıtlayacak yasa çıkarmaya çağırdı. Yapay zekânın gelişmekte olan ülke ekonomilerini ve genel olarak toplumları nasıl etkileyeceği, bölgeden bölgeye değişkenlik gösterecek. Sonuçlarının olağanüstü olacağı kesin. Umarım Türkiye bu trene atlamakta gecikmez.

08 Nisan 2024, Pazartesi 07:00

Gençler Çin'e mi ABD'ye mi gidiyor?

Araştırmalar, ABD’den önemli sayıda yapay zekâ uzmanının Çin’in gelişen teknoloji ekosistemine çekildiğini ortaya koyuyor. Son 10 yılda binlerce ABD’li araştırmacı, kazançlı iş teklifleri, son teknolojiye erişim ve geniş finansman fırsatlarıyla Çin’e taşındı. Çin, dünyanın en iyi yapay zekâ uzmanlarının neredeyse yarısını yetiştirerek, ABD’yi gölgede bıraktı. ABD ise yapay zekâda gençlerin sadece yüzde 18’ini yetiştirerek iş gücüne katkı sağladı. Bulgular, çok değil 3 yıl önce dünyanın en iyi yeteneklerinin üçte birini yetiştiren Çin’in bu kısacık sürede tam bir sıçrama yaptığını gösteriyor. Amerika ise yerinde sayıyor.

2010’ların büyük bölümünde Amerika, Çin’in en iyi beyinlerinin büyük bir kısmının doktora yapmak için Amerikan üniversitelerine taşınmasından yararlandı. Çoğunluğu da Amerika’da kaldı. Ancak son dönemde, Çin’de kalan Çinli araştırmacıların sayısının artmasıyla bu eğilim de değişmeye başladı. Çin, yapay zekâ eğitimine büyük yatırım yaptığı için bu kadar çok yetenek üretiyor. Pekin, bunu ulusal bir eğitim seferberliğine dönüştürmüş durumda. 2018’den bu yana Çin, lise müfredatına 2 binden fazla, üniversitelerine ise 300’den fazla yapay zekâ programı ekledi.

ÇİN 3 YILDA FARK ATTI

Amerika son zamanlarda ChatGPT gibi sohbet robotlarının insan benzeri yeteneklerle donatılmış yapay zekâ hallerine öncülük ederken, bu programların önemli bir kısmı Çin’de eğitim görmüş gençler tarafından yazılıyor. Aslen Çin’den gelen araştırmacılar, şu anda Amerika’da çalışan en iyi yapay zekâ araştırmacılarının yüzde 38’ini; hasbehas Amerikalılar ise yüzde 37’sini oluşturuyor. 3 yıl önce, Çin›den gelenler, Amerika’da çalışan en iyi yeteneklerin yüzde 27’siydi. Doğma büyüme ABD’li yapay zekâ uzmanı gençler ise sektörün yüzde 31’ni oluşturuyordu. Geçmişte, ABD’li savunma yetkilileri Çin’den gelen yapay zekâ yetenekleri konusunda çok endişeli değillerdi. Çünkü yapay zekâ projelerinin çoğu gizli verilerle ilgili değildi, kısmen de en iyi beyinlere sahip olmanın daha iyi olduğunu düşünüyorlardı.

Ancak geçen ay, Google’da mühendis olan bir Çin vatandaşı, kritik bir mikroçip tasarımı da dahil yapay zekâ teknolojisini gizlice ödeme yapan Pekin’de bir şirkete aktarmaya çalıştı. Araştırmalar halen Amerika’da doktorasını tamamlayan Çinlilerin çoğunun ülkede kaldığını ve ABD’nin yapay zekâ dünyasının küresel merkezi haline gelmesine yardımcı olduğunu söylüyor. Ancak buna rağmen, üç yıl önce dünyanın en iyi yeteneklerinin yüzde 59’una ev sahipliği yapan Amerika’nın bu başarısı şu an yüzde 42’ye gerilemiş vaziyette. Bakalım Pasifik’in iki yakasındaki güç dengesi yapay zekâ ile birlikte nasıl şekillenecek.

25 Mart 2024, Pazartesi 07:00

Putin’in bir sonraki hamlesi

Seçimlerden yüzde 87’lik bir zaferle çıkan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, çeyrek asırlık iktidarını perçinlerken, Avrupa’da yeni bir çatışmanın ayak sesleri de duyulmaya başladı. Yugoslavya’nın kanlı dağılışından 30 yıl sonra, Sırbistan ile Kosova arasındaki etnik çatışmalar yeniden alevleniyor ve satranç masasındaki Putin’in bir sonraki hamlesinin Balkanlar olacağından da kuşku yok. Bu konuda The Wall Street Journal’de yayınlanan bir makale dikkatimi çekti.

Putin, Doğu’ya genişleme iştahından vazgeçmeyen NATO’yu, daha doğrusu ABD’yi, zayıflatma ve Rusya’yı tarihsel sınırlarına geri döndürmek konusunda samimi açıklamalar yapıyor. Rus birlikleri Ukrayna’da kayıplar vermesine rağmen işgal ettiği topraklarda (Kırım dahil ülkenin yüzde 22’sinde) tutunuyor. Hal böyleyken, Moskova’nın kıtanın başka yerlerinde sorun çıkartarak kazanacağı çok şey var.

Doğru bölgesel kriz, Kremlin’e silah ticareti ve arabuluculuk yoluyla yerel nüfuz kazanma fırsatı verirken, dikkatleri Ukrayna’dan uzaklaştırıp Rusya’ya Batılı liderler üzerinde avantaj sağlayabilir. Balkanlar; daha açık konuşmak gerekirse NATO üyesi olmayan Bosna-Hersek ve Kosova mükemmel bir aday. Tıpkı Moskova’nın ‘Rus dünyası’ olarak adlandırdığı bölgeye hâkim olmaya çalışması gibi, Sırbistan da uzun süredir ‘Sırp dünyasını’ birleştirme çağrısında bulunuyor. 1998’de Sırplar Kosova’yı işgal etmiş, etnik Arnavutları öldürmüştü. NATO sayesinde 1999’da bu işgal son bulmuştu.

SIRPLAR BAHANE ARIYOR

Binlerce NATO askeri hâlâ barış gücü olarak Kosova’da kalsa da gerilim yüksek. Sırbistan’ın milliyetçi Cumhurbaşkanı Aleksander Vuciç, ülkesinde iktidarını ve hakimiyetini pekiştiriyor ve Rusya’nın desteğiyle Kosova’da olay çıkartmak için fırsat kolluyor. Geçen yıl denedi, yaptı da...

Sırbistan her an askeri bir işgal başlatabilir. Zaten harekete geçmek için bir bahane bulmaya istekli görünüyor. Geçen ay Sırbistan, Kosova’nın Sırp dinarını para birimi olarak yasaklamasının etnik temizlik anlamına geldiğini söyledi. Önceki gün ise Vuciç, Moskova’daki terör saldırısıyla ilintili, ABD ve İngiltere’nin konser salonundaki silahlı saldırıyı önceden bildiğini, bunun hesaplanamaz sonuçları olduğunu ifade etti. Olası bir çatışma kolaylıkla NATO üyesi olan komşu Kuzey Makedonya’ya sıçrar. Rusya ve Çin de bu savaşa hem silah hem de paralı asker yollar. Kosova bölgedeki tek barut fıçısı değil. Bosna-Hersek de çöküşün eşiğinde.

Rusya’dan emir alan Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik, yarı özerk bölgesi Sırp Cumhuriyeti’nin ülkeden ayrılacağı tehdidinde bulundu. Bu durum önümüzdeki aylarda, 100 binden fazla insanın katledildiği 1992-95 Bosna Savaşı’na benzer bir etnik savaşı yeniden alevlendirebilir. Zaten gençler de ümidi kesmiş, yaklaşan savaşın ayak seslerini duyabiliyor. Bosna-Hersek’te 18-29 yaş arasındaki gençlerin yüzde 47’si (269 bin kişi) ülkeyi terk etme planı yapıyor. Gençler arası işsizlik yüzde 34. Her yıl vasıflı 55 bin Boşnak kaçıp, başka ülkelerde hayat kuruyor. 3 milyon nüfuslu Bosna-Hersek’in 2070 yılına kadar nüfusunun 1.6 milyonun altına düşeceği tahmin ediliyor. Özetle Putin, NATO’nun kararsız, daha doğrusu isteksiz, en doğrusu etkisiz kalacağından hareketle, bir sonraki hamle olarak Balkanlarda yeni bir cephe açacak. Bölgeye ordu göndermesine de gerek kalmayacak. Peki Türkiye, buna hazırlıklı mı?

18 Mart 2024, Pazartesi 07:00

Siyasette işe yarayan yol

Kutuplaştırma stratejisi denilince hafızam en çok İngiltere’nin iktidarda en uzun kalan ismi, Demir Leydi lakaplı Başbakanı Margaret Thatcher’a kadar uzanıyor. Thatcher 1970’lerin ortalarında siyaset arenasına çıktığında daha önceleri kimse, onun gibi bir politikacı görmemişti. Aristokratların, iş adamlarının partisi Muhafazakâr Parti’de, erkeklerin dünyasında, orta sınıfa mensup, bir manavın kızı olmakla gurur duyan bir kadın başkan seçilmişti. Giyim kuşamı bir politikacıdan çok bir ev kadınına benziyordu.

Zaten kabinesini de zaman zaman evinde yemek masası çevresinde toplar, önlük takıp fırında et pişirip kendi elleriyle masaya getirirken ülke meselelerini konuşan biriydi. Ancak uzlaşmacı, sakin, entelektüel, karizmatik, kibar konuşan rakiplerinin karşısında doğrudan onlara saldıran tarzıyla derhal göze çarpıyordu. Tam bir savaşçıydı. Önce ülkede tüm girişimciliği yok ettiğini düşündüğü ve İngiliz ekonomisinin çöküşünden sorumlu tuttuğu köhnemiş solcu İşçi Partisi’ne saldırdı. Ardından müttefiki ABD’nin bile yumuşadığı, Batı’nın ‘uzlaşalım’ dediği dönemde Gorbaçov’lu Sovyetler Birliği’ni sert dille eleştirdi. Sonrasında kamu sendikalarının çoğu greve gidince hepsini solcu olmakla suçlayıp, tek kuruş vermedi.

1982’de Arjantin’i yöneten cunta, halkın dikkatini ülkenin sorunlarından uzaklaştırmak için İngiltere’ye ait ama Arjantin’in de tarihsel iddiaları olan Falkland Adaları’nı işgal ettiğinde, Thatcher donanmayı hiç tereddüt etmeden, 8 bin mil ötedeki Falkland Adaları’na gönderdi. Ana muhalefetteki İşçi Partisi böylesine gereksiz ve pahalı bir savaşa giriştiği için Thatcher’a saldırdı. Hatta kendi partisi bile topa tuttu. Ama Thatcher’ın inatçılığı ve cesareti, onu halkın gönlünde giderek yüceltti. Ve Falkland Adaları’nı geri aldıklarında, tüm ekonomik sosyal sorunlar unutuldu. Thatcher her seçimden zaferle çıktı.

MERKEZDEN KAÇINDI

Neydi sırrı? Dışarıdan biri olarak partiye gelmiş ama çevresindeki diğer erkek politikacılar gibi sisteme ‘uyum’ sağlamamış, kimliğini, farklılığını, halkın gözüne çarpan özelliklerini yitirmemişti. İçgüdüsel olarak dışarıda kalmayı tercih etmişti. Bir erkek ordusunun karşısındaki tek kadındı. Düşmanları ile arasındaki farkı kalın çizgilerle çekerdi: Sosyalistler, Korkaklar, Arjantinliler...

Merkeze kayıp uzlaşmak istemedi. Rakiplerinizle uzlaşan, barışçıl bir yol çizerseniz, kim olduğunuzu unutur, herkesle birlikte merkeze gömülürsünüz. Tam tersine bir savaşçı, dış düşmanların kendisini çepeçevre sardığı, sürekli çarpışan biri oldu. Yarattığı ‘hayali’ düşmanlar Thatcher’ı daima kararlı, güçlü ve özverili gösterdi. Meydanlarda kendinden daha popüler olan politikacı yok muydu? Elbette vardı ama o, bunu gelip geçici, uçucu buldu. Haklı da çıktı. Sandık günü geldiğinde halk, sevimli popüler isimden çok, devlet yönetiminde baskın bir varlığın, ehil bir elin cazibesine kapılıyordu. Thatcher, cesur ve çoğu zaman ürkütücü konuşmalarıyla halka akşam haberlerinde sürekli tartışılacak bir konu veriyordu. Düşmanlıkları körüklerdi.

Çünkü biliyordu ki, düşman olmazsa, savaş da olmaz ve savaşın olmadığı yerde zafer kazanma şansı da bulunmaz. En büyüğüne saldırın, dokunulmaz olan tabuları yıkın ki, yenilgi ya da zaferiniz de o kadar şanlı olsun. Demir Leydi’nin bu stratejisi, birçoklarına ilham verdi. Bugün ABD’de yeniden başkanlığa yürüyen Trump’a baktığımda da farklı bir şey görmüyorum.

11 Mart 2024, Pazartesi 07:00

Yapay zeka iş ilanları

Bilgi güçtür. Yapay zekâ, kuantum bilgisayarlar ve sanal gerçeklik gibi yeni teknolojiler, bilgiyi oluşturma, erişme ve kullanma yöntemlerimizi artırıyor. Bu, hepimizin özellikle de bu teknolojiyi kontrol edenlerin daha güçlü hale gelmesini sağlıyor.

Denetimsiz: Güçlü Yeni Teknolojiler Tarafından Kontrol Edilen Bir Dünyada Gezinmek ve Etkilemek kitabının (Unsupervised: Navigating and Influencing a World Controlled by Powerful New Technologies) yazarı Daniel Doll Steinberg geçen hafta İstanbul’da bir konferanstaydı.

Steinberg, “Gelecek için en yüksek güce sahip ilk teknoloji AI olacak. İkincisi kuantum bilgisayarlar. Kuantum bilgisayar bir noktada çok önemli hale gelecek. CEO’ların buna hazırlıklı olması gerekiyor” diyor ve ekliyor: “Kuantum, blockchain, metaverse, digital twin teknolojileri geleceği şekillendirmede önemli. Ancak risk şu ki büyük teknolojiler birkaç kişinin elinde, denetim ve gözetim olmadan ve sadece onların vizyonları etrafında yönetiliyor.” Yazar özetle ‘Bu teknolojiler çığır açıcı oldukları kadar, yıkıcı teknolojiler de olabilir’ diye uyarıyor.

20 BİN DOLAR FAZLA MAAŞ

Bu bağlamda geçen hafta The Wall Street Journal’de çıkan bir haber dikkatimi çekti. Haber, teknoloji devlerinin yapay zekâ (AI) üzerine işe alım ilanları vermeye başladığını ve bu yeteneğe haiz olanlara normalin üzerinde ücret ödediğini yazıyordu. Aslında pandeminin başında firmalarda işe alım çılgınlığı başladı. Ardından COVID sonrası bu çılgınlık yerini işten çıkarmalara, maliyet kısmaya bıraktı ve halen de sürüyor.

Ancak buna rağmen yapay zekâ ile ilgili pozisyonlara nitelikli eleman aranması hız kesmedi. AI ile ilgili iş ilanları 2002 yılı aralık ayında ChatGPT’nin piyasaya girişiyle birlikte bugün yüzde 42 artmış. İş arama platformu Indeed’e veri analisti ilanları geçen yıl yüzde 30, yazılım mühendisi ilanları yüzde 33 düşerken; yapay zekâ ilanları sadece bir ayda yüzde 15 artış göstermiş.

Yani yapay zekâ ile yazılım mühendisliği ilanları zıt yönde hareket ediyor. Amazon, yapay zekâ da dahil olmak üzere tüm iş alanlarında değişen öncelikleri gerekçe göstererek son aylarda birçok alanda işten çıkarma kararı aldı. Google’ın çatı şirketi Alphabet (Alfabe) bir yandan harcamaları kısırken bir yandan da kaynakları yapay zekâdaki gelişmelere yönlendirmek için çalışıyor.

Bu yıl yaklaşık 12 bin kişiyi işten çıkarmayı planlayan UPS, yapay zekâ ve makine öğrenimi araçlarının kullanımını artırıyor. Ve geçen hafta Apple, 10 yıl süren bir elektrikli otomobil projesini terk etti. O bölümde çalışan 2 bin kişiden nitelikli olanları yapay zekâ üzerinde çalışmak üzere yeniden görevlendirecek. Nvidia, Meta (Facebook) gibi şirketler de aynı şekilde...