Hakan Çelik

19 Mart 2024, Salı 07:00

Seçime doğru

Türkiye’de pek çok ile gidiyorum, İstanbul’da ilçeleri geziyorum. Herkesin en fazla merak ettiği soru “İstanbul’u kim kazanacak?” Elbette Ankara, İzmir, Antalya ve diğer büyük şehirlerdeki durum da önemli ama İstanbul nüfusu, ekonomiye katkısı ve daha başka birçok parametre nedeniyle Türkiye genelinde çok belirleyici bir sonuç verecek. Bu seçime sadece İstanbul odaklı bakan seçmenler kadar ülke siyasetindeki gelişmeleri değerlendiren ve tutumlarını buna göre şekillendirecek olanlar da var.

İttifakların durumu da belirleyici faktörler arasında. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin 31 Mart seçimindeki adayı Ekrem İmamoğlu ile AK Parti’nin adayı Murat Kurum arasında büyük rekabet yaşanıyor. Nefes kesen yarış son günlere kadar devam edecek. Zira henüz kararını vermemiş olan seçmen kitlesinin sayısı az değil. DEM’in aday çıkarması İmamoğlu’ndan fazla bir oy götürmeyecek gibi görünüyor. İzlenimim, DEM seçmenlerinin tabanda bir İstanbul ittifakına ve CHP’ye yakın oldukları yönünde. İYİ Parti önceki seçimlerde yakaladığı rüzgârı devam ettiremiyor. Saadet de öyle. DEVA ve Gelecek Partileri sonuçlara etki edecek bir varlık gösteremiyor. Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin kişisel ağırlığı var ancak İstanbul adayı Berk Hacıgüzeller yeterince tanınmıyor. CHP’nin İstanbul’da etkili olabilecek ağır topları Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın oldukları gerekçesiyle Özgür Özel cenahı tarafından dışlandıklarını savunuyor.

Ekrem İmamoğlu da gördüğüm kadarıyla küskün, kırgın veya dışlanmış isimleri kazanmak ve beraber yürümek konusunda çok istekli görünmüyor. Halbuki Mustafa Sarıgül, Gürsel Tekin gibi güçlü isimler İstanbul’da CHP kampanyasına ciddi katkı sağlayabilirdi. CHP’li ilçe belediye başkanlarının çoğu, geride bıraktığımız dönemde kapalı bir kitleyle iletişim sürdürdü. Kültür-sanat etkinlikleri, çoğunlukla belli topluluklar için düzenlendi. Gördüğüm kadarıyla bir tür yankı odasının içine hapsoldular. İstanbul’daki CHP’li başkanların daha kucaklayıcı olacaklarını umuyordum. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ı bir istisna olarak görüyorum. Proje ve çalışmalarının yanı sıra iletişime de önem verdi.

AK PARTİ CEPHESİ

AK Parti İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, cumartesi sabahı CNN Türk’te canlı yayın konuğum oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla seçimden bir hafta önceki 24 Mart’ta düzenlenecek büyük İstanbul mitingi için yoğun çalıştıklarını anlattı. Erdoğan yerel yönetim ve teşkilatlara “Kapı kapı dolaşın” talimatı vermişti.

İstanbul’da 29 ilçe, AK Partili belediyeler tarafından yönetiliyor. Benim değerlendirmeme göre; Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir, Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu, Eyüpsultan Belediye Başkanı Deniz Köken, Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı ve Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy çalışmaları, projelerinin yanı sıra etkili iletişimleriyle Murat Kurum’un kampanyasına ciddi katkı sağlıyorlar. Saydığım isimleri sahada çok sık görüyorum, ekipleriyle birlikte canla başla çalışıyorlar. AK Partili başkanlar tarafından yönetilen diğer ilçeler Çatalca, Çekmeköy, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kâğıthane, Pendik, Sultangazi, Şile ve Ümraniye Belediyesi’nin çalışmaları hakkında henüz yeterince fikir edinemedim.

14 Mart 2024, Perşembe 07:00

“Gittiğim her yerde sempati görüyorum”

Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu 31 Mart yerel seçimlerinde Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Kadıköy ilçesi adayı oldu. Maçoğlu, belediye gelirleri ve harcamalardaki şeffaflığı, özgün politika ve uygulamalarıyla halkın desteğini kazanmış bir isim. Tarımın güçlendirilmesi, farklı alanlarda üretimin canlandırılması, kadın ve hayvan hakları konusunda da özgün projeler geliştirmişti. TKP Kadıköy Belediye Başkanı adayı Maçoğlu ile ilçenin gözde semti Moda’da Idea Cafe’de adaylık kararını ve neler yapmayı hedeflediğini konuştuk. 

Tunceli’de sevilen bir başkan olmuştunuz, Kadıköy’den adaylık kararını nasıl aldınız?

Doğu’da görev yaparken de insanlar bana ‘gidip biraz büyükşehirde kendinizi neden göstermiyorsunuz’ diyorlardı. Bazıları da bizi ‘küçük şehir dışında başka bir yerde aday olun’ diye teşvik ediyordu. Ben de programlarımızın sadece belli bir bölgeyi değil dünyanın herhangi bir yerleşim birimini yönetmeye yetecek birikim ve unsurlara sahip olduğunu anlatıyordum. Bu süreç böyle gelişti ancak kesinlikle kişisel bir karar değildir, kolektif olarak alınmıştır. Sosyalist Meclisler Federasyonu üyesi ve TKP’nin adayı olarak seçime giriyorum ama arkamda çok sayıda siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve gönüllü örgütü bulunuyor. İzmir, Ankara, Muğla, Bursa, Antalya gibi yerlerden de adaylığım konuşulmuştu fakat büyük desteği Kadıköy seçeneği aldı. Benim ayrıca Kadıköy ile güçlü bağlarım var. Burada sosyalistler olarak mücadele siyaseti veriyoruz, kooperatiflerimiz var. Kadıköy bizi iyi takip ediyor. Burası bütün din ve inançların bir arada yaşadığı çok zengin bir yer. Bu tecrübeyi ülkeye göstermek istiyoruz.

CHP’nin güçlü olduğu, hatta kalesi olarak görülen bir yerden aday olmanız bazı sol seçmenlerin eleştirisine neden oldu.

Kadıköy sol partilerin yüzde 76-78 oy aldığı bir yer. Ben sokakları gezerken ‘o parti bu aday’ gibi bir tartışma yürütmüyor. Gidiyorum, insanların kapısını çalıyorum, sorunlarını dinliyorum. Muhafazakâr seçmenlerden çok fazla insan bana destek vereceğini söylüyor. Halkımızın vicdanına güveniyorum. Gittiğim her yerde sempati ve güler yüz görüyorum. Anketlerde CHP ile yüksek çıkıyoruz, durum bıçak sırtı görünüyor. Bu da Kadıköy’ün kimsenin kalesi olmadığını gösteriyor.

CHP’den nasıl bir farkınız olacak?

Kamucu bir anlayışı öngörüyoruz. İhale yapmıyoruz, belediye eliyle işleri yürütüyoruz. Kamuya ait bütçeyi hesap verebilir şekilde harcamak, ekolojiden insanların sağlıklı beslenme ve eğitim hakkına kadar bir dizi parametrede böyle yaklaşacağız. Elbette CHP’nin de başarılı politikaları var ama biz pek çok konuda ayrışıyoruz. Kararları bireysel almıyoruz.

12 Mart 2024, Salı 07:00

Hedef gelişmişlikte ilk 10 arasında girmek

Yemin ederek göreve başlamak birçok seviyede liderler ve yöneticiler için Anglosakson ülkelerinde bir gelenektir. Sözlerini tutacaklarına dair bir belge olarak kamuoyuyla paylaşırlar ve bunun arkasında dururlar. Sözlerini tutmazlarsa yine halkın önünde bununla hesaplaşacaklarını taahhüt ederler. Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’nün yeni döneme dair hedef ve programlarını açıkladığı etkinlikten bazı notlar aldım. Özlü’nün “Gerçek Belediyecilik Yemini” adını taşıyan belge aynen şöyle:

“Doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayacağıma, hemşehrilerimiz arasında hiçbir ayrım yapmayacağıma, Anayasa ve yasalardan ayrılmayacağıma, kamu kaynaklarını namusum ve şerefim bilerek amacı dışında harcanmasına göz yummayacağıma, dezavantajlı kesimleri gözeteceğime, sosyal politikaları güçlendireceğime, belediye hizmetlerinin gecikmeden ve kaliteli şekilde icrası için azami gayret sarf edeceğime, belediye hizmetleri karşısında herkesin eşit olduğu gerçeğinden hareketle adaletten şaşmayacağıma, emaneti hakkıyla ve layıkıyla taşıyacağıma, milletim, hemşehrilerim ve tarih önünde namusum, şerefim ve kutsal kitabımız üzerine yemin ederim.” Özlü’nün yukarıdaki bu sözü ve yemini şeffaflık, dürüstlük adına çok önemli bir davranış. İcraatların sözde değil özde doğruluğunu test etmek için de açık ve net bir belge. Faruk Özlü, yerel yöneticiler için başucu eseri olması gereken “Belediyeciliğin Esasları” isimli kitabında bu ilkelerin nasıl hayata geçirileceğini tek tek anlatıyor.

Belediyecilik faaliyetleri ve yerel yönetimleri ilgilendiren çalışmalarda liyakatla hareket eden, kayırmacılığa prim vermeyen saygın bir isim. Bakan Özlü daha önce AK Parti kabinesinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak görev yaptığı dönemde de bu ilkelerle politikalar üretmişti. Düzce’de bu dönem hava kirliliğiyle mücadele, Kurugöl Turizm Projesi, Kuzey Spor Kampüsü, GES Enerji Üretim Merkezi için kollar sıvanmış. Düzce Deprem Master Planı, Mobilya Kent, Konuralp Antik Kenti Restorasyonu, Atık Su Arıtma Tesisleri de yakında tamamlanacak. Bölgenin turizm potansiyelini açığa çıkaracak proje ve yatırımlar benim dikkatimi çekiyor. Zira konum olarak İstanbul ve Ankara’nın ortasında yer alan şehrin sadece önünden geçilen bir güzergâh olmayıp konaklama ve ziyaret noktası haline dönüştürülmesiyle bölgenin kalkınmasına önemli fayda sağlanmış olacak.

Düzce’de, “Batı Karadeniz’in Efes’i” olarak bilinen Prusias ad Hypium Antik Kenti ile Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma çok sayıda tarihi eserin bulunduğu Konuralp bölgesi “kentsel arkeolojik sit alanı” ilan edilmişti. Faruk Özlü’nün girişimiyle Marmara ve Batı Karadeniz bölgesindeki tek antik kent durumundaki Konuralp’in turizme kazandırılmasıyla bölge ekonomisine ciddi bir hareketlilik kazandırılacak. Özlü’nün önemli diğer projeleri arasında Alzheimer Bakım Merkezi, Engelli Dostu Yapılar, Bisiklet Yolları, dere ve göllerin korunması, orman varlıklarına sahip çıkılması var. Bu çalışmaların tamamlanmasıyla Düzce sadece Marmara ve Batı Karadeniz arasında değil Türkiye çapında yaşam kalitesi en yüksek 10 şehir arasına yerleşmeyi hedefliyor.

09 Mart 2024, Cumartesi 07:00

Sıfır Atık projesinde büyük yol aldılar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın liderlik ettiği ve geniş kitlelerce benimsenmesi için büyük çaba harcadığı “Sıfır Atık” projesinde bugüne kadar ciddi yol alındı. Geçen yıl bu zamanlarda Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de doğanın korunması yönünde faaliyetlerini anlattığı ve dünyaya çağrı yaptığı konuşmayı Genel Kurul salonunda takip etmiştim. Evrende yaşanabilir durumda olduğunu bildiğimiz tek gezegen olan Dünya, bu kadar büyük afetler ve iklim krizleriyle karşı karşıya iken insanın kendi eliyle verdiği zararların en aza indirilmesi tek çare. Karşılaştığımız risklerin büyüklüğü düşünülünce bu meseleler, önümüzdeki yerel seçimin ana temalarından biri olmalı. Fakat yine âdeta bir genel seçim havasına girdiğimiz için çok az kişinin, çevre başlığına konsantre olduğunu görüyorum. Halbuki turizmden tarım ve hayvancılığa kadar her alanda sürdürülebilirlik, bu gelişmelerle ilgili. Türkiye’de yerel yönetimler düzeyinde bu konuların en yakından takip edildiği yerlerin başında İstanbul’un Başakşehir ilçesi geliyor. Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu göreve geldiği ilk günden itibaren bu alanda çalışıyor, proje üretiyor. Gayretlerinin sonucu olarak Başakşehir “Sıfır Atık” fikrinin ete kemiğe büründüğü yer haline gelmiş. Atılan adımların sonuçlarını görmek üzere Başkan Kartoğlu’nun davetiyle dün Başakşehir’e gittim. Emlak Konut Fuat Sezgin İlkokulu’nda öğrenciler, öğretmenler ve yöneticilerle bir araya geldim. Başakşehir’de bilim ve teknoloji konularının sevdirilmesi ve takip edilmesi amacıyla kurulan Living Lab’e ait robotun gösterisini izledim. Başkan Kartoğlu’nun tasarladığı maskotlar, müzik ve danslarıyla çocukları eğlendirdi. Öğrenciler de geri dönüşümlü malzemeler kullanarak yaptıkları kıyafetlerle mini defile gerçekleştirdi.

Başkan Kartoğlu sohbetimizde bu dönem, kentsel dönüşüm, sıfır atık ve gençlere dönük çalışmaları en önemli üç öncelik olarak gördüklerini anlattı. “Sıfır Atık” konusunda da şu somut çalışmaları yapmışlar:

* İstanbul ortalamasında günlük kişi başına 1.2 kilogram atık ve çöp üretilirken bu oran Başakşehir’de 0.69 gramda kalmış.
* 17 farklı türdeki atıkların toplandığı ‘1. Sınıf Atık Getirme Merkezi’ ile ambalaj atıklarının ayrıştırılması ve tekrar ekonomiye kazandırılmasını sağlayan iki ambalaj atığı ayrıştırma tesisi kurulmuş.
* 7’li Mobil Atık Getirme İstasyonları, 30 farklı noktada konumlandırılmış.
* 453 site ve apartman, 360 işletme, 36 sanayi sitesi ve 110 okula sıfır atık sistemi kurulmuş.

07 Mart 2024, Perşembe 07:00

ABD ile yaraları sarma dönemi

Amerika Birleşik Devletleri- Türkiye ilişkilerinde uzun süredir çok sıkıntı var. İki ülke arasında her şeyden önce güven ilişkisi zedelenmiş durumda. Ankara, Washington’ın bir dizi konuda verdiği sözleri tutacağına inanmıyor. ABD’deki bazı çevreler ise Türkiye’nin geçmişteki gibi yakın bir müttefik olmadığı görüşünde. İlişkileri zehirleyen en ciddi olay ABD’nin PKK uzantılarına verdiği destek.

Özellikle sınırlarımızın ötesinde cereyan eden yakın ilişki, Türkiye açısından bir beka sorunu yaratıyor. ABD, PKK uzantılarını DEAŞ ile mücadelede ortak olarak konumlandırmaya devam ederken Ankara’nın toprak bütünlüğüyle ilgili endişelerine yeterince kulak vermiyor. 15 Temmuz darbe sürecinde Amerika’nın aldığı ikircikli tavrı, FETÖ mensuplarını kollayıcı yaklaşımı ve Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki dengeli tutumu iki ülkeyi uzaklaştıran diğer bazı hususlar arasında yer aldı. Bununla birlikte içinden geçtiğimiz süreçte her iki ülkede de ilişkileri onarma yönünde bir irade mevcut.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yoğun çaba içinde. Ankara’daki ABD Büyükelçisi Jeff Flake de ABD Kongresi dahil bu alanlarda gelişme olması için uğraşıyor. Türkiye’nin yeni atanan deneyimli ve saygın Washington Büyükelçisi Sedat Önal’ın da önümüzdeki dönemde bu sürece ciddi katkı vermesi bekleniyor. İşte böyle bir dönemde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bugün Washington’da kritik temaslarına başlıyor. Diplomatik kaynaklardan edindiğim bilgiler ışığında görüşmelerin çerçevesini ve Türkiye’nin yaklaşımını şöyle sıralamak istiyorum:

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ABD’li mevkidaşı Antony Blinken’ın daveti üzerine 7-8 Mart 2024 tarihlerinde ABD’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirecek. Ziyaret sırasında 7. Türkiye-ABD Stratejik Mekanizma toplantısı düzenlenecek. Washington ziyaretinde, Senato üyeleriyle temaslarda bulunması ve Biden’ın Milli Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile görüşmesi bekleniyor. Ayrıca düşünce kuruluşlarının etkinliklerine katılacak.

Hakan Fidan, ABD tarafıyla yapacağı görüşmelerde FETÖ ve PKK-YPG ile mücadelede Türkiye’nin beklentilerini iletecek.

Savunma sanayii alanında atılması gereken adımlar, F-16 programına ilişkin sürecin sağlıklı bir şekilde ilerletilmesi, F-35 programında ilgili prosedürlerin tamamlanması, CAATSA yaptırımlarından çıkarılma talebi ve ortak savunma sanayii projelerinde ilerleme sağlanması beklentisi gündemde.

NATO Vilnius Zirvesi’nde alınan kararlar gereği, müttefikler arasındaki savunma sanayii kısıtlamalarının tüm ülkeler arasında kaldırılması gerekiyor. NATO’nun güney sınırlarının güvenliği açısından bu husus önemli.

05 Mart 2024, Salı 07:00

THY Avustralya'da yıldızlar gibi karşılandı

Türkiye’nin dünyadaki en güçlü markası Türk Hava Yolları (THY) başarı çizgisini giderek yukarı taşıyor. İkram hizmetlerinden güvenlik seviyesi ve sunduğu diğer seçeneklere kadar küresel havacılığın birinci liginde yer alan THY, uçuş ağıyla da en üst seviyedeki konumunu güçlendiriyor.

Dünyanın en fazla ülkesine uçan havayolu Türk Hava Yolları (THY), Avustralya kıtasındaki ilk nokta olarak Melbourne şehrini uçuş ağına ekledi. İstanbul’dan Pasifik’in bu en uzak coğrafyasına doğru müthiş güçlü bir Türkiye rüzgârı esmeye başladı. 130 ülkedeki 346. varış noktası olan Melbourne’e 1 Mart 2024 tarihi itibarıyla haftada 3 sefer düzenlemeye başlayan bayrak taşıyıcı, her yıl binlerce ziyaretçiyi İstanbul-Melbourne güzergâhında uçurarak her iki ülkenin turizm ve ticaret hacimlerine katkı sağlayacak.

Singapur aktarmalı düzenlenecek seferler ile Türk Hava Yolları, Melbourne Havalimanı’na uçuş gerçekleştiren tek Avrupalı havayolu olma özelliğine de sahip olacak. Singapur aktarmalı ilk Melbourne seferine ben de THY’nin davetiyle katıldım. Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Enver İskurt, Yönetim Kurulu Üyeleri, CFO Doç. Dr. Murat Şeker, Dr. Melih Şükrü Ecertaş, Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Olmuştur, Satış Başkanı Mahmut Yayla, Satış Başkan Yardımcısı Ümit Develi, Kurumsal İletişim Başkanı Rafet Fatih Özgür, DEİK Türkiye-Avustralya İş Konseyi Başkanı Steven Young, Sivil Havacılık Genel Müdürü Prof. Dr. Kemal Yüksek, Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ve THY Basın Müşaviri Yahya Üstün uçuştaydı.

Basın Müşavirliği ve Kurumsal İletişim Başkanlığı ekipleri seyahat süresince mükemmel bir organizasyona imza attı. Kuyruk tescili TC-LJF olan “Ortaköy” ismini taşıyan Boeing 777-300 tipindeki geniş gövdeli uçakla İstanbul Havalimanı’ndan gecikme olmadan havalandık. Melbourne seferimiz, uçakların rotalarının izlenebildiği Flight Radar 24 uygulamasında en fazla takip edilen uçuş oldu.

Teknik ve planlama açısından kusursuz bir uçuşla Avustralya’nın Melbourne şehrine ulaştık. İstanbul Singapur ayağı yaklaşık 11,5 saat, Singapur-Melbourne uçuşu da 7,5 saat sürdü. Singapur’da 1,5 saatlik konma sırasında yakıt ikmali ve uçağın temizlenmesinin ardından biletlerini Singapur’a kadar alan bazı yolcular Changi Havalimanı’nda indiler, oradan Melbourne’e gitmek üzere binen yolcuların yerlerini almasıyla tekrar havalandık. Notlarımı aktarmak istiyorum: 

Melbourne şehrine düzenlenen ilk uçuşuna bilet satın alan yolcuların yanında THY’nin davetlisi olarak Avustralyalı sosyal medya fenomenleri ve Türk basın mensupları da katıldı. 

Yeme-içme ve ikram hizmetleriyle THY’nin başarısında önemli katkısı bulunan Turkish Do&Co bu uçuş için özel mönü hazırlamış. Sevimli grafikleri ve bir hediye içeren yemek kartları uçuşta dağıtıldı. Yemekler ve kabin ekibinin sunumları her zamanki gibi birinci sınıftı. 

02 Mart 2024, Cumartesi 07:00

Putin'nin tehdidi ciddiye alınmalı

Rusya-Ukrayna savaşında tam iki yıl geride kaldı. Ukrayna’da büyük bir yıkım var. Şu ana kadar her iki ülkenin de onbinlerce askeri hayatını kaybetti.

Kiev hükümetine barış görüşmeleri için masaya oturması yönünde baskı gelirken yakında savaşın biteceğine dair bir tahmin de yapılamıyor. Analiz ve senaryolar havalarda uçuşuyor. Avrupa ve genel olarak Batı, bu aşamadan sonra Ukrayna’nın savaşın net galibi olacağına artık ihtimal vermiyor ancak Rusya’nın zaferini ilan etmesi de Batı ittifakının topyekün kaybı olarak görülüyor.

İşte bu aşamada Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan çok konuşulan ve tansiyonu yükselten bir çıkış geldi. Macron, Ukrayna’ya asker göndermek de dahil hiçbir ihtimalin gözardı edilmemesi gerektiğini söyledi.

Birleşik Krallık, Almanya gibi ülkeler Fransa’nın bu çıkışına destek vermedi. Zira ben Macron’un da bu tutumunu pek devam ettirebileceğini sanmıyorum. Yakında “Asker göndermenin çözüm olmadığını düşünüyorum” gibi ilave şeyler söyleyerek yaklaşımını netleştirmek isteyecektir.

Rusya Devlet Başkanı Putin, Batılı ülkelerin asker gönderme seçeneği üzerinde ilerlemesi halinde nükleer savaş riskinin gündeme gelebileceğini ısrarla söylüyor.

Putin konuşmasında sahip oldukları hipersonik uçaklar ve insansız denizaltılara da işaret etti. Amerikalı bazı stratejistler Rusya’nın elindeki füzelerle uzaydaki uyduları vurup Batı’nın iletişim kaynaklarını sekteye uğratma ihtimalinden endişe duyuyor.

RİSK BÜYÜK

29 Şubat 2024, Perşembe 07:00

Muharrem İnce'den önemli açıklamalar

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, CNN Türk’te canlı yayın konuğum oldu. Çok izlenen bir yayın gerçekleştirdik, birçok konuda ilginç şeyler söyledi. Önemli uyarılar getirdi. İnce, uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) en etkili profillerinden biri olan, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak yarışan ancak yaşadığı sorunlardan sonra partisinden ayrılarak siyaset yolculuğuna devam eden bir isim.

Muharrem İnce, muhalefetin yöntemleri yanlış diyerek “2 tane oy alacağım diye PKK, FETÖ terör örgütüne selam verirseniz halk hesap sorar. İstanbul’u alacağım derken Türkiye’yi kaybedersiniz” ifadesini kullandı. İnce, Milli Muharip Uçak KAAN ile gurur duyduğunu, Togg ve uzaya astronot gönderilmesi gibi girişimleri de desteklediğini ifade etti. İnce’nin hangi açıklamaları yaptığını özetle aktarmak istiyorum:

Çok tecrübeli bir siyasetçisiniz fakat bugüne kadar yeterince anlaşılamadığınızı düşünüyor musunuz?

Ben 2018’de meydanlarda ‘kuantum’ dedim, ‘nano teknoloji’ dedim, ‘uzay madenciliği’ dedim. İlk kez meydanlarda ‘matematik’ diyen siyasetçi benim bu ülkede. Şimdi de diyorum ki; iklim değişikliğini konuşalım, küresel ısınmayı konuşalım, güneş pillerini konuşalım. Bunları konuşmamız gerekirken çok boş işlerle uğraşıyoruz.

Peki Cumhurbaşkanlığı seçimi?

Kısaca özetleyeyim. İktidar şöyle diyordu; mülakatı kaldıracağım. 9 ay geçti, mülakat kalktı mı? Hayır. Peki muhalefet ne diyordu? Yüzde 60 ile kazanıyoruz. Muharrem İnce kenara çekil… İktidarda tehdit dili var. Muhalefette de şu var; Bize oy vermezseniz AKP kazanır. İkisi de tehdit ediyor…

Muhalefetin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?