İnci Tulpar Dolar, faiz ve diğerleri...
HABERİ PAYLAŞ

Dolar, faiz ve diğerleri...

Haberin Devamı

Zamanı geldi. Nihayet kendi alanımda bir yazı yazabileceğim günlerdeyiz. Konumuz; ekonomi. Hadi başlayalım: Ülkenin nabzını en iyi İstanbul taksicileri tutar bu memlekette. Futboldan siyasete, toplumsal konulardan ekonomiye, her alanda fikir sahibidir onlar. 17 Aralık’tan beri bindiğim hiçbir taksinin radyosunda musiki çalmıyor. Hepsi bir haber kanalına ayarlı, sürekli siyasi gelişmeleri ve ekonomik verileri dinliyor. Mâlum; akaryakıt zammı, otomobil fiyatları, her türlü maliyet ve kazanç buna bağlı memlekette. Geçen gün bir taksici “Bu iş böyle olmaz, faizi arttırmak gerek” dedi.

Sordum, meslek lisesi motor bölümünden mezunmuş. Ama biliyor işte. Dolar ve faiz denilen iki enstrüman var; aşağı-yukarı yapınca, bir yerde dengeleniyor ekonomi! De olay tam da böyle değil tabii. İşin aslı şu ki; faiz de dolar da mucize araçlar değil. İlk kural, siyasi istikrar ve güven ortamı. Bunların sağlanması için de ‘demokrasilerde uzlaşı kültürü’ dediğimiz, son derece önemli bir araç vardır. İşte bizde asıl eksik olan bu. Para, kavga sevmez. İster Dolar olsun, ister Euro, ister Türk Lirası.

Sakinlik sever, güven ister, skandaldan, kavgadan, yolsuzluktan, yasa ve yürütmenin adaletsizliğinden ürker. 17 Aralık süreci ile başlayan ekonomik istikrarsızlık ortamında, Merkez Bankası geç de olsa, güç de olsa, duruma müdahale etti. Önümüzde zorlu bir süreç var. Faizin artması ile maliyet ve borçlanma oranları artacak, kredi kullanımı azalacak. Tüketim azalacak, dolayısı ile büyüme rakamları olumsuz etkilenecek. En başta inşaat sektörü etkilenecek, ki bu sektör 10 yıldır kimseye nasip olmayan bir vuslat yaşıyordu. Son olarak da en önemli hatamızı vurgulayalım: Biz 10 senedir, üretimimizin ötesinde bir tüketim lüksü yaşadık. Cari açık tam da budur. Böyle bir ekonomik modelin sonsuza kadar işlemesi zaten hayal olurdu. Bugün ödediğimiz maliyet budur. Umalım ki bundan sonra atılacak adımlar büyümeyi desteklemeye, üretimi güçlendirmeye, Türk Lirası ile talep edilen mal ve yatırımları çoğaltmaya yönelik olsun. TL kazanıp TL harcayalım. Hepimize kolay gelsin.

*

Kediler sahnede


Dünyaca ünlü Cats Müzikali, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde sahne almaya başladı. İstanbul turnesi 9 Şubat’a kadar sürecek olan müzikal, gerçek bir şölen. Benim gibi iki Labrador’u olan ve hayatında hep köpekleri tercih etmiş birinde bile, kedilere karşı özel bir saygı oluşmasını sağlıyor.

Hele de müzikal seviyorsunuz ‘Cats’ sizi ziyadesi ile memnun edecek. Ama tema, bir kedi kabilesinin her yıl dolunayda buluşup aralarından birinin yeniden doğmak üzere seçilişini kutlaması... Hikâye verilirken de kabilenin parçası olan çeşitli kedilerin kişilik özellikleri, hayatları, arzuları, müzikal olarak anlatılıyor.

Danslar, mimikler, hatta dekor kedi işi. Sahip olanların çok iyi bildiği gibi kedi, nevi şahsına münhasır bir canlı. Her birinin karakteri, davranışı, duruşu, bakışı değişik. Birbirlerini seviyor ve kolluyorlar ama farklılıklarına ve seçimlerine de saygı gösteriyorlar. Yaşlı bilge kedi ‘Old Deuteronomy’i lider olarak benimsiyorlar ama onlar bir kabile ve şovun bir ‘başrol’ kedisi yok. Yine de çeşitli rollerde öne çıkan ve seyircinin sempatisini kazanan kediler var. Rum Tum Tugger adlı erkek kedi bunlardan biri. Hayalinizde ‘Grease’deki John Travolta ile genç Rod Stewart’ı canlandırırsanız, bu enteresan kedinin tasvirine biraz yaklaşabilirsiniz.

Rum Tum Tugger’ı, Oliver Salive canlandırıyor. Kabileden dışlanmış olan fakat sonra kendisini affettirip yeniden doğuş için seçilen Grizabelle karakteri de aklınızda fazlasıyla yer edecek. Çünkü Joanna Ampil, müthiş bir yorum ortaya koyuyor. Mimikler, danslar, kostümler, özellikle makyajlar ile eşsiz bir görsellik sunan ‘Cats’ aynı zamanda interaktif bir şov. Sahneden inen dansçılar seyirci ile iletişime geçiyor, pati tokuşturuyor, hatta bazıları ile dans ediyor. Bu, Türkiye’de izlediğim ikinci müzikal. İlki ‘Mamma Mia’ idi. O zaman, hem salondan hem turne kadrosundan hoşnut kalmamıştım. ‘Cats’ ise neredeyse yurt dışı ayarında kalitede.

*

Müzikallerin sıralı beğeni listesi

1. Billy Eliot
2. Lion King
3. Cabaret
4. Cats
5. Mary Poppins
6. Mamma Mia


*

Ebeveynin duvar saati


Ünlü İrlandalı oyuncu Liam Neeson ebeveynliği tanımlarken “Ebeveyn olunca, günler uzun ama yıllar çok kısa” demiş. Duyduğum en iyi tanımlama olabilir. Yeni baba olan bir arkadaşım, oğlunun uykusuzluğundan bahsederken “Saatleri saatlere, geceleri gecelere ekledim, boynuma dolanmış kollara bakıyorum. Bir çift kolun insana geceler boyu düşündürdüklerini, hissettirdiklerini ömrüm boyunca hissetmedim” dedi.

Kızı 3 yaşına gelmiş bir arkadaşım “Ah, ne kadar büyüdü” diye sevinerek anlatıyordu yeni gelişmeleri. Onun sevincini kursağında bırakmamak için “Büyümesin, dursun biraz daha!” diyemedim. Hâlbuki hissettiğim tam da bu. Onlara günler uzun geliyor, bana ise yıllar... Çocuklar büyüdükçe, farklı zaman birimi kullanıyoruz sanki. Evde durmuş bir saat görse “Hemen kurun” derdi ninem. Adeta panik ile, her gün saatleri kontrol ederdi. Anlamazdım nedenini. Şimdi anlıyorum galiba. Geçen zaman, büyüyen evlât demek. Saniye saniye emek demek. Eve varacakları saatin yaklaşması demek. Bu yüzdendir saatleri kurmamız.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder