Mehmet Çiftcioğlu

21 Ocak 2013, Pazartesi 09:07

Pasifik değil Alanya

90’lı yıllar... Bir yaz günü televizyonda ‘Büyük Çarşamba’ adlı film vardı. Vietnam Savaşı öncesi bir grup arkadaşın sörf macerasını anlatan, 1978 yapımı filmi izlediğim günden beri dalga sörfü yapmak istiyordum. Ancak dalga sörfü yapabilmek için okyanusa ihtiyaç olduğu, bu nedenle Türkiye’de yapılamayacağı söyleniyordu.

Yıl 2009... Van’da askerim. Gazetede, Türkiye’de dalga sörfü yapılmaya başladığını okudum. Ufuk Akıncı’nın ekonometri okuyup sektöre atıldıktan sonra hayatta yapmak istediği tek şeyin sörf olduğuna karar vererek Karadeniz kıyısındaki Kocaeli-Kerpe’ye yerleştiğinden söz ediyordu. Bu haberi okuduğumdan sonraki kısa sürede Türkiye’de dalga sörfü hızla gelişti. Şimdi hem Karadeniz’de hem de Akdeniz’deki çeşitli noktalarda dalga sörfü yapılıyor.

Sörf tahtası üretiyorlar

Ufuk Akıncı, Türkiye’nin sertifikalı tek dalga sörfü eğitmeni. Kerpe’ye yerleştikten sonra sörf tahtaları yapmaya başlamış. Karadeniz’in dalga yapısına uygun tahtayı yapabilmek için 10 ay uğraşmış. Bir yandan da dünyanın birçok yerindeki sörf okullarına hayat hikayesini, hayallerini anlatan bir e-mail göndermiş. Ufuk’a yanıt, dünyanın öbür ucundan, Güney Afrika’dan gelmiş. Cape Town’dan Kahuna Surfing Academy, Ufuk’u davet etmiş ve eğitmen sertifikası almasını sağlamış. Daha sonra Ufuk, ortağı Tolga Hadımoğlu ile birlikte Danube markasını yaratmış. Ortaklar, o zamandan beri, Danube Sörf Okulu’nda hem dalga sörfü dersleri veriyor hem de kişiye özel sörf tahtaları üretiyorlar.

Beyaz bir sayfa

Reklamcı Eran Hakim ve tanıtımcı Uras Durmaz ise üniversiteden iki arkadaş. İşlerinden ve hayatın gidişatından duydukları rahatsızlık, onları önce dalga sörfüne, sonra da Alanya’ya atıyor. İlk sörf denemelerinden iki hafta sonra istifa edip Alanya’ya yerleşiyorlar. Bir süre sörf yapıp denge tahtaları imal ediyorlar. Kurdukları Çapasunta markasıyla ürettikleri denge tahtalarını ve longboard kaykayları satıyorlar.

Bir yandan da sörf tahtası yapabilmek için çalışmalarını sürdürüyorlar. Ayrıca ziyaretçilerine Fransa’dan getirdikleri sörf tahtaları ile ülkenin en güzel sahillerinde sörfle tanışma imkanı sunuyorlar. Çapasunta markalı denge tahtaları, geçtiğimiz aylarda pek çok sanatçının çizimi ile birleşti ve ‘Dalgadan Önce’ isimli sergide satışa çıktı.

22 Ekim 2012, Pazartesi 10:02

Forma girmenin en hızlı yolunu buldum

İnsanoğlu yaşam şartları nedeni ile gitgide hareketsizleşiyor. Masabaşı işler, otomobiller ve teknoloji hem konfor sağlıyor hem de eklem ağrıları, kilo problemi gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Bu nedenle her geçen gün daha çok insan soluğu spor salonlarında alıyor. Ancak geniş bir kitle de spor salonlarından beklediği verimi alamıyor.

Daha iyi bir görünüm, yaşam kalitesini artırmak, ağrılardan kurtulmak ve kaslanmak için spor salonlarında saatler harcıyor ama ne yazık ki bir türlü hayalinizdeki fiziğe kavuşamıyorsanız sizin de crossfit’i deneme vaktiniz gelmiş demektir.

Peki crossfit nedir?

Öncelikle crossfit’te spor salonlarında yapılan gibi,’bir hareketi yapıp, bir süre bekleyip ikinci sete geçme’ gibi bir sistem yok. Hareketleri hiç ara vermeden ve verilen süre içinde en çok tekrara ulaşmaya çalışarak yapmanız gerekiyor. Crossfit programı, yüksek yoğunlukta farklı hareketlerin sürekli tekrarlanması ile vücudu her türlü fiziksel zorlukla baş etmeye hazırlıyor.

Crossfit’teki hareketler fitness salonlarındaki durağan hareketlerden ziyade gündelik hayatta karşılığı olan hareketler. Dolayısıyla çalıştırdığı kas grupları da öyle. Bu sayede crossfit’te sadece kaslanmıyor aynı zamanda dayanıklılığınızı da artırıyorsunuz. Tabii sadece bu da değil. Crossfit insanın, güç, denge, hız, koordinasyon, dayanıklılık, esneklik, devamlı kuvvet, çeviklik ve isabetlilik gibi özelliklerini de büyük bir hızla geliştiriyor.

Youtube’da izlediklerimize benzemiyor

Ben de geçtiğimiz haftaya kadar crossfit’i sadece Youtube videolarından biliyordum. Tesadüfen önünden geçtiğim crossfit salonuna girince ise ‘işte aradığımı buldum’ dedim. Mecidiyeköy’de bulunan Crossfit 1453 salonundan içeri girdiğimde beni Yavuz Şentürk karşıladı. Crossfit hocamız olan Şentürk’ün ‘videolarda izlediklerinize benzemez, bir kez denemeniz lazım’ demesi üzerine saat 20:00’deki derse kardeşimle adımızı yazdırdık.

03 Ekim 2012, Çarşamba 18:45

Bu yazı Türkiye'de dalga sörfü olmaz' diyenler içindir

Salı günü sabah 6 buçukta, biraz da şansımın yardımıyla, Red Bull'dan Mehmet Cavcı ile karşılaştım. Henüz hava karanlıktı ve 'o saatte Ortaköy'de arazi aracıyla bekleyen birisi, olsa olsa Kilyos'a gidiyordur' deyip araçta yer olup olmadığını sordum. Keyifli bir yolculuktan sonra Red Bull'un sponsor olduğu, ilk kez düzenlenen Türkiye Dalga Sörfü Şampiyonası için Kilyos'a vardık.

Önce Kilyos Halk Plajı olarak belirlenen buluşma alanı, dalgaların daha uygun olduğu Gümüşdere Köyü Plajı'na kaydırılmıştı. Sahilde organizasyonu üstlenen Tunç Üçyıldız ve hakemlerden aslen ABD'li ama üç yıldır İstanbullu olan Tim Kovats ile buluştuk.

Şampiyonaya Alanya'dan, ABD'den ve Kerpe'deki Türkiye'nin ilk dalga sörfü okulu Danube'dan toplam 11 yarışmacı katılıyordu. Yarışmacıların ve İspanyol hakemimiz Borj Echeverria'nın da plaja gelmesi ile şampiyonaya start verildi.

İlk etapta 3'er yarışmacı Karadeniz'in dalgalarından puan koparmaya çalıştı. Short board klasmanındaki bu etabın birincileri direkt yarı finale çıktılar. Diğerleri ise yarı finale isimlerini yazdırabilmek için yarışmaya devam etti. Finalde ise Danube'un yarışmacısı, aynı zamanda şampiyonanın tek kadın sörfçüsü Aleyna Hadimoğlu ile TASC (Turkish American Sports Club) üyesi ve şampiyonanın sorumlusu Tunç Üçyıldız karşılaştı.

Şampiyona boyunca sahilde toplanan yaklaşık 20 kişi, puan alan, sörf tahtası üzerinde ayağa kalkan her yarışmacıya alkışlar ve ıslıklarla destek verdi, yarışmacılar zaman zaman birbirlerinin malzemelerini kullandı. Şampiyonaya rekabetten çok dayanışma havası hakimdi.

Short board klasmanında Tunç birinci, Aleyna ikinci, Onat Ersoy ise üçüncü oldu.

Long board'un ustaları ise Alanya'dan çıktı. Alanya Sörf Takımı'ndan Mehmet Özgen birinci, Çağrı Karadağ ikinci, Hayri Yenialp ise üçüncülük ünvanını aldı.

Dalga sörfü 2000 senelik geçmişi olan bir kültür; aynı zamanda kendi hayat tarzını oluşturmuş ender sporlardan da biri. Salı günü Gümüşdere Köyü Plajı'nda toplananlar, yarışmadan çok bu ruhu yaşayabilmek, birbirleri ile tanışmak ve Türkiye için bir ilki gerçekleştirmek için bir aradaydı.

27 Eylül 2012, Perşembe 10:48

Bir avuç insan tarihte yeni bir sayfa açıyor

Bugünlerede Türk spor tarihinde yeni bir sayfa açılıyor. İdeallerinin peşinde koşan bir avuç insan, Karadeniz'den Akdeniz'e dalga sörfünü yayabilmek için çalışıyor. Daha önce İzmit'teki Danube ve Alanya'daki Çapasunta ile Alanya Sörf Takımı'ndan bahsetmiştim. (Yazıya buradan ulaşabilirsiniz) Bu oluşumların yanında bireysel olarak da pek çok kişi dalga sörfü yapıyor.

Kısa sürede dalga sörfüne olan ilgi büyüdü ve bir şampiyona düzenlenmesi aşamasına geldi. Tunç Üçyıldız ve Turkish American Sports Club (TASC)'ın uğraşları, RedBull’un da katkıları ile Türkiye'de ilk kez Dalga Sörfü Şampiyonası düzenleniyor.

1-10 Ekim arasında İstanbul /Kilyos'ta düzenlenecek şampiyonada dereceye giren ilk dört sporcu, ISA Dünya Sörf Şampiyonası'na gitme hakkı kazanacak. Ülkemizin uluslararası arenada temsil edilmesi adına heyecan verici gelişmeler bununla da bitmiyor.

Türkiye, TASC’in ve Spor Bakanlığı’nın çabaları sonucunda Uluslararası Dalga Sörfü Federasyonu (I.S.A)'nun 72. Üyesi ilan edildi. Bu üyelik sayesinde Türkiye, dalga sörfü dünya şampiyonalarında her kategoride temsil edilebilecek. Ayrıca ISA'nın tüm uzantılarında Türkiye'nin tanıtımları yapılacak. Kısacası Türkiye uluslararası platformda 'dalga sörfü yapılabilecek ülkeler' arasına resmen katılmış oldu.

Türkiye, ISA'yı takip eden dünya çapındaki milyonlarca sörfçünün ilgisini çekecek. Bunun turizm, ekonomi ve spora getireceği faydalar ise inanılmaz boyutlarda. Tüm Karadeniz sahili ve Akdeniz’in mavi suları bu spor için büyük potansiyel barındırıyor. Şimdiden gençleri bu sporla tanıştırmak için kolları sıvayan Danube, Çapasunta ve Alanya Sörf Takımı büyük yol katetti.

ABD'de dalga sörfüne başlayan Tunç Üçyıldız da, yurt dışında ve Türkiye'de birçok spor branşında faaliyet gosteren Turkish American Sports Club'da dalga sörfü branşını kurduktan sonra şampiyona için harekete geçiyor. Yaklaşık 12 senedir sörf yapan Üçyıldız, daha kurumsal bir yapı ile sponsor ve devlet desteğini de arkasına alarak şampiyonayı hayata geçiriyor.

Şimdi bütün gözler Ekim ayı başındaki Türkiye’nin ilk dalga sörfü şampiyonasına çevrilmiş durumda. İstanbul /Kilyos plajında düzenlenecek bu adrenalin yüklü şampiyonanın detayları 'www.surfinginturkey.com'da.

Tarihi bir ana tanıklık etmek ve ülkenin ilk sörfçülerini izlemek için plajdaki yerinizi alın.

14 Eylül 2012, Cuma 18:05

Yeni başlayanlar için sezonun en sıcak dans pistleri

İstanbul gece hayatında yenisiniz ya da 'ne zamandır eğlenmiyorum, bu gece nereye gitsem' diye düşünüyorsunuz. İşte 'yeni başlayanlar için Beyoğlu'nun gözde dans pistleri, yeni açılan mekanları ve tavsiyeler'.

Gece eğlenmeye çıkacaksanız gerçekten gece' olmasını bekleyin. Saat 21'de gittiğiniz mekanı saat 01'de tanıyamazsınız. Sıkılıp eğlencenin tavan yaptığı saatlerde yorulmanızı istemeyiz. Bu nedenle 23'ten önce dışarı çıkmak yok.

Zamanlamayı tutturduğumuza göre şimdi nerelere gideceğimize bakalım. Beyoğlu'na çıktıysanız tek mekana takılmayın, mümkün olduğunca gezin.

Gelelim tek gecelik tur programımıza.

Beyoğlu Sıraselviler'deki MiniMüzikhol'ün geçtiğimiz hafta Jacques Renault ile yaptığı açılışı Red Hot Chili Peppers konseri nedeni ile pas geçenler bu hafta kurtlarını dökmeye hazırlanıyor. Kitleye karışmanın tam zamanı.

Bu gece DJ setinin başında ev sahibi 'Başhekim' ve 'AnalogMaster' var. Yarın ise (cumartesi gecesi) Barış K. dans etmek isteyenleri bekliyor olacak. Hiç tereddütsüz kalabalığa karışın derim, dans etmek garanti.

Eğlenmeye çıktığı zaman tek mekana takılıp kalmayan 'gezer-eğlenir' tayfa için MiniMüzikhol'den önce/sonra uğrak yeri Kiki oluyor. Kiki'de bu gece Sarper ve Koray, yarın ise Mabbas müziğin başında olacak.

Yeni açılan iki mekan Wake up Call ve Chunk ise bu sezon eğlencenin dozunu artıracağa benziyor.

20 Haziran 2011, Pazartesi 13:52

Metalin babaları 'Beleş Tepe'yi unutmadı

Maçka'daki Küçükçiftlik Parkı'na vardığımda dışarısı da içerisi kadar kalabalıktı. Alice Cooper sahneden yeni inmiş Slipknot'ı bekleyen sabırsız kalabalık kendilerine yer bulmaya çalışıyordu.

Metal müziğin efsane isimlerini izlemeye gelen kitlenin yaş ortalaması hayli düşüktü. Tabii ki, etrafta Iron Maiden'ı eşleri ile birlikte izlemeye gelen, saçları hafiften ağarmış eski topraklar da vardı ama genel kitleyi liseden yeni mezun ya da üniversitenin ilk yıllarında olan gençler oluşturuyordu.

>> İSTANBUL'DA METAL FIRTINA

Ne kadar şanslı olduklarını düşündüm, çünkü o yaşlarda ben Mersin'de Iron Maiden'ı kasetten dinleyebiliyordum, internet icq'dan ibaretti ve cd lüks sayılıyordu. Ve evet, şimdi benim de saçımda birkaç beyaz tel var.

Iron Maiden'ı önceki gelişlerinde çeşitli nedenlerle izleyememiştim. Önceki konserde Bruce Dickinson'ın olmayışı da tek avuntumdu.

KAOS YARATTILAR

Bunları düşünürken Slipknot sahneye çıktı ve kaos başladı. Sahnede tulumları ve maskeleri ile 8 adam vardı ve tam bir enerji patlaması yaşanıyordu. Grubun iki perküsyonisti Chris Fehn ve Shawn Crahan yerlerinde durmuyordu. Sid Wilson vinç ile yükselen davullara tırmanıp aşağı atlıyor, korumalar seyircilere koşan grubun üyelerini durdurmakta güçlük çekiyordu. Adeta seyircileri grup elemanlarından koruyorlardı. Wait and Bleed, Psychosocial ve Spit It Out gibi şarkılarla konser alanı iyice ısındı.

Bir ara perküsyonistlerden Chris Fehn, sol taraftaki seyircilerin bulunduğu platforma tırmanmaya başladı. Korumalar belinden yakalayıp aşağı indirmeye çalışırken Fehn, kendini bıraktı ve bu sefer de aşağıdaki seyircilerin kollarına düştü. Bir süre ellerin üstünde taşındıktan sonra sahneye dönmeyi başardı. Sahneye çıkmadan da yol üstünde bulduğu bir koli suyu seyirciye fırlatmayı ihmal etmedi.