Mesut Yar Yıllar kimin için geçer kimin için kalır?
HABERİ PAYLAŞ

Yıllar kimin için geçer kimin için kalır?

Haberin Devamı

Binelim bir zaman kapsülüne “Muhteşem Yüzyıl”a (Star TV) gidelim. Dizi, Star’ın logosunun altında hakikaten muhteşem duruyor. Çünkü neredeyse kanalın garantili tek işi gibi... Neyse. Ne oldu; Şehzade Mustafa (Mehmet Günsur) büyüdü ve serhat şehrinden başkente döndü. Topkapı Sarayı üstüne parlak bir güneş doğdu. Güneşi ilk gören hatun bayıldı. Kısacası zamanında haylazlığıyla dert çektiren velet şimdi yakışıklılığıyla iç çektiriyor. Bu tamam... Peki ya diğerleri?

Bu çocuk böyle serpilip, ergenliğe nokta koyarken o güzelim sakallara bir ak, o pembe yanaklara küçük bir çizgi düşmez mi? Ben diyeyim 10, siz deyin 9 yıllık bir zaman diliminden sonra hâlâ fingirdeşmeler de, ihanetler de entrikalar da mı aynı? Benim bildiğim Hürrem iki mevsim içinde alırdı adamın aklını, onca yıl boşa mı gitti ey ahali?
[[HAFTAYA]]

Yoksa nasıl derler, bir doğum izni alarak, araya bir şehzade daha attırarak entrikalarını “geçici bir süre için hizmet veremiyoruz” kıvamında nadasa mı bıraktı? Heyhat. Bir de efendim neymiş, maaş farkı için ayaklanan bir harem varmış o yıllarda. İyi de İstanbul Menkul Kıymetler Borsası yok, dövizde kur farkı yok, Altın Borsası yok, hepsini bir kenara koy TEFE’li TÜFE’li enflasyon rakamları yok ki saltanat çağında... Ama şu var; Topkapı Sarayı’nı gezenlerin gözünün içine girecek büyüklükte harem ağası sopaları, falakaları. Zamane tazelerinin hiç mi ödü patlamamış? Peh diyelim. Pes etmeyelim ama. Eğleniyoruz işte, fena mı?

Darlanıyorum anne!


Ekranın yoğun gözyaşı içeren kült işlerine iki yeni adayım var. Biri FOX’ta yayınlanan “Var mısın Yok musun” isimli yarışma. Eğlence bekleyişini yerle yeksan ediyor. Her bölümü ayrı bir dram. Bir dönemin Sinan Çetin stüdyosu gibi... Bir diğeri de son zamanlarda ekrana çıkardığı gelin ve damat adaylarıyla TNT’deki “İzdivaç” programı. Orada da metreküpe düşen gözyaşı her bölümde 10 litre kadar... Bir zaman bu iki programı da kafa bulmak, neşeyi yerine getirmek amacıyla izleyen kalabalıklar şimdi ellerinde mendil yeni bir dram bekler oldular... Maşallah öyle de bir damar var ki güzel ülkemde, kesmekle bitmiyor. Nasıl derler, “ağlamak istiyorum sayın seyirciler”...

Ne gerek var?


“Melek” (Star TV) , yayınlandığı kuşaktaki rakipleri gibi magazin meselelerine değil daha gündelik ayrıntılara dokunarak hayatımıza girmişti... Ama birkaç gündür ciddi bir şekilde magazin gündemini ekrana taşıyor. Bunu sunucu Melek Baykal’ın değil yanındaki partnerinin yapıyor olması kuşağın adını temize çıkarmıyor ne yazık ki... Biliyorum, o kuşakta ekran karşısındakiler renkli dünyalarda neler olduğuyla filan yakından ilgili. Belki bu yüzden birçok eli yüzü düzgün iş harcandı gitti ekranda... Ama ne bileyim, “Melek” bir iddiayla çıkıp, öyle de kalacağını vaat etmişti. Şimdi başka bir suya doğru akıyor... Melek Baykal her şeyden önce dostum. Ve ona ilk taşı ben atmalıyım ki, acısa da öldürmesin...

Sultanbeyaz Meydanı!

“Beyaz Show” (Kanal D) hani deyim yerindeyse turistik bir merkez oldu. Türkiye’ye gelen bilumum ünlüler Sultanahmet Meydanı’nı gezer gibi Beyazıt Öztürk’ün stüdyosunu tavaf ediyorlar... Bu akşam mesela dünyanın en sıkı mankenlerinden Ana Beatriz Barros Beyaz’a konuk oluyor. Giriş bileti almadan zahmetsiz bir ziyaret hali bu... Beyazıt Öztürk ve stüdyosu bu gidişle adını Türkiye’de görülmesi gereken 10 mekan içine koyacak. Dur bakalım daha kimleri göreceğiz o meydanda?

Aynı yıllarda çocuk olduk!


Alparslan Kılıç isimli okurumuz 90’lı yılların başından beri biriktirdiği anı koleksiyonunu kendine ait bir internet sitesinde yazılarla sergiliyor... Seksenli yıllardan başlayarak hayatımızdan geçip giden her ayrıntı o sitede var. İyi bir zaman tüneli olmuş kısacası. Ama mesela o değil... Alparslan Kılıç’ın iddiasına göre, “Seksenler” (TRT 1) dizisi sitesindeki malzemeden yararlanılarak yapılmış. En azından bir kaynak olarak kullanıldığını ifade ediyor... Karşılığında basit bir teşekkür beklediğini söylese de yazdıklarından kalbinin kırık olduğu anlaşılıyor. Bunu bir kenara koyun... Alparslan Kılıç’ın teşekkür beklediği yapımcı-yönetmen Birol Güven’i tanırım. Kimsenin kalbini kıracak, kimsenin emeğini sömürecek bir adam filan değildir. Ekranda ve dizilerindeki güler yüzlü hali neyse Birol da bizzat o dur... Eğer iddia edildiği gibi bir esinlenme olduysa Birol bugünden tezi yok diziye teşekkür notunu düşer. Ama yoksa da ben onun adına hepimizin ortak anılarının olduğu yıllar üzerine kendisinin de sıkı yazıları olduğunu hatırlatmak durumunda kalırım... Çünkü kendi yapmayacak kadar mütevazıdır!

Dönenceler üstünde yürürken

“Kuzey Güney”de (Kanal D) aşkın odağı şaşıp, önüne gelen Kuzey’e göç edince hikayenin üçlü sacayağından Cemre taca çıkmıştı... Ama önceki akşam döndü. Üstelik öyle böyle değil. Öykü Karayel oyunculuğu diye bir şeyle tanıştık. İçtenlikli aşk itiraflarıyla Kuzey değil, Batı olsam güneşi benim yakamdan doğururdum açıkçası... Mesele bu, dizi başlangıcında gerçekliğe son derece yakın duran bir aşk hikayesini işliyordu. Şimdi dallanıp budaklandı. Cennet mahallesi döndü cehennem mahallesine... Senaristler önceki akşam sevip de kavuşamayanlar için bir güzellik yaptı. Bu güzelliğin devam etmesini, duyguların bu aksta akmasını istirham ediyoruz efendim. Çünkü böylesi daha hakikatli oluyor...





Sıradaki haber yükleniyor...
holder