MRauf Ateş Borç çevirme sorun yaratır mı?
HABERİ PAYLAŞ

Borç çevirme sorun yaratır mı?

Haberin Devamı

Türk ekonomisinde 2012’ye yönelik olumsuz beklentilerin kaynağında iki önemli endişe var: Birincisi, en büyük ihracatımızı yaptığımız Avrupa Birliği pazarının küçülmesi, diğeri ise özel sektörün borçlanmada sıkıntı yaşayabileceği endişesi... Dolara gelen talepte, Türkiye’nin borçlanmada sorun yaşayacağı, bu nedenle döviz sıkıntısı yaşayabileceği ve sonucunda da cari açık kaynaklı bir sıkıntıyla karşı karşıya kalabileceği beklentisi etkili oluyor. Son birkaç aydır ‘Bankalar sendikasyonlarını çevirebilecek mi’, ‘Özel sektör borçlanabilecek mi’ sorularıyla gündeme gelen bu konuyu, Koç Holding’in baş ekonomisti Dr. Ahmet Çimenoğlu’ndan, rakamlar eşliğinde dinleme şansım oldu.
[[HAFTAYA]]

Çok önemli saptamalar


Capital ve İş Yatırım tarafından düzenlediğimiz Geniş Açı toplantısında konuşan Dr. Çimenoğlu, sıkıntının var olmakla birlikte, biraz abartıldığını, şu saptamaların altını çizerek paylaştı:

-Ekim 2011 sonu itibarıyla Türkiye’nin toplam uzun vadeli yabancı borç stoku 126.1 milyar dolar. Bunun 90 milyar doları Avrupa kaynaklı.
-Toplam borçlarda önümüzdeki 12 ay içinde vadesi gelecek miktar 135 milyar dolar. Bunun 120-12 milyar dolarını yeniden borçlanmamız gerekiyor.
-Kamu dışarıda tutulursa bankacılığın 65.3 milyar dolar olmak üzere özel sektör aşağı yukarı 115 milyar dolarlık borç çevirecek.
-Bu 115 milyar doların aslında önemli bölümü ‘yeniden çevrilmesi garanti’ olan paralardır. Bunun 12 milyar doları Bahreyn kaynaklı ve aslında Türk bankalarınındır. Hollanda’daki 13 milyar dolarlık borç da yine Türk bankalarına aittir. Rusya, Lüksemburg ve Malta’daki durum da benzerdir.

İlk krizde ne yaşanmıştı?

-2008’de yaşanan krizde Türk özel sektörünün borcu 140 milyar dolardı, 2010’da 116 milyar dolara inmişti. Yani 24 milyar dolar net ödeme yapmıştı. Buna rağmen son derece hızlı büyüdü.
-Şimdi bunun 20 milyar dolarını çeviremedik diyelim. Bu durumda Türkiye’nin büyümesi yüzde 8-9 değil, yüzde 3-4’te kalır. Ancak, borç kaynaklı bir sorun olmaz. Dr. Ahmet Çimenoğlu, özetle, Türk özel sektörü, bankalar dahil, borç ödemekte sıkıntı yaşamaz. 2008’deki krizde bile borçlarını önemli ölçüde yenilemeyi başarmıştı. Şimdi de bunun başarıp, yoluna devam edecektir, diyor. Ben de aynı görüşteyim.

2 TL’nin önemi büyük


Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Ağustos ayında yaptığı açıklamada, piyasalara şu önemli mesajı vermişti: “Dolardan oluşan döviz sepetine göre; Türk Lirası yüzde 5-10 arasında fazla değer kaybetmiştir.” Başkan bu açıklamayı yaptığında dolar 1.77-1.80 aralığındaydı ve yatırım bankalarının hesabı kurun 1.60-1.67 aralığına inmesi gerektiğini gösteriyordu. Bir bölüm bankacıda bunun olabileceğine yönelik inanış olsa da zor diyenlerin sayısı bir hayli fazla idi. Ben de açıkçası Merkez Bankası’nın ‘çizdiği sınıra’ sahip çıkacağını ve TL’deki aşırı değer kaybını önleyeceğini tahmin ediyordum. Çünkü, merkez bankaları ellerini pek fazla göstermezler, gösterdiklerinde de ona sahip çıkarlar. Merkez Bankası’nın bu sözü ve 10 milyar doları bulan alımına rağmen kurun 1.92’ye dayanması, 2012’ye yönelik beklentileri de olumsuzlaştırıyor. Olumsuz tablo çizenlerin birkaç ortak görüşü var:

1. Merkez Bankası’nın rezervleri 6 ayda 10 milyar dolar eridi, bu sürede dolar 1.75’ten 1.90’a geldi.
2. Merkez Bankası’nın müdahaleleri etkisiz kalıyor. Bu, yeni atakları beraberinde getirebilir.
3. Eskiden döviz yükseldikçe vatandaş dolarını bozdurur, döviz tevdiat hesapları gerilerdi. Şimdi durum tersine döndü.
4. Cari açık sorunu çözülmedi, hâlâ döviz rezervlerinden kapatılıyor.

2 TL psikolojik sınır


Ne yazık ki bu konuda böylesine olumsuz bir beklenti ve tablo var. Herkes doların yönünün ne olacağını, biraz da endişeyle takip ediyor. Dolar, TL karşısında değer kaybederken bütün desteklerini kırmış ve 1.13’lere kadar gerilemişti. Şimdi de bütün dirençlerini kırdı, beklentilerin üstünde bir performansla 1.90’lara geldi, hatta bir ara üstüne de çıktı.

Yükselişin uzun süreye yayılması şok etkisi yapmasını engelledi. Ancak, gördüğüm kadarıyla 2 TL psikolojik bir sınır... Bunun aşılması paniğe neden olabilir. Belki, ‘Yükselişin bir kısmı pariteden, dış etkenlerden kaynaklanıyor’ denilebilir. Ama bu 2 TL’nin önemini ortadan kaldırmıyor. Bu nedenle Merkez Bankası’nın, spekülatif ya da dış kaynaklı yükseliş hamlelerini yakından izlemesinde yarar var.

Borusan’ın gecikmeli özrü

Ünlü yönetim uzmanı Prof. Richard Tedlow’un ‘Denial’ (İnkar) adlı harika bir kitabı vardır. Kitapta, yöneticilerin en kritik ve en anlamsız hatalarından birinin ‘inkar’ olduğu örneklerle anlatılır. Borusan Holding’in son bir haftadır yaşananlarla ilgili düzenlediği basın toplantısını duyunca aklıma bu kitap geldi. Dün üst yönetici Agah Uğur’un açıklamalarını izledim. Türkiye’nin en iyi yöneticilerinden biri olan Uğur, özür diledi ve bu kazanın merkezindeki ürün müdürünün istifa ettiğini açıkladı. Bence daha ilk saatte yapılması gereken açıklama, belki de ürün müdürünün ‘inkar’ yoluna gitmesiyle uzadıkça uzadı, şirkete zarar verir noktaya geldi. Ne Borusan ne yöneticileri ne de kurucusu Asım Kocabıyık bunu hak ediyor. Keşke bu kadar uzamasaydı. Ancak, hatanın neresinden dönülürse dönülsün kârdır. Ve bence bu ‘özür’, hem özel hem de kamunun kulağına küpe olsun. En anlamlı özür, zamanında yapılmış olanıdır.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder