MRauf Ateş Murat Ülker'in Godiva takibi aslında 2002'de başlamış!
HABERİ PAYLAŞ

Murat Ülker'in Godiva takibi aslında 2002'de başlamış!

Haberin Devamı

Yıldız Holding’in 2008’deki Godiva alımı sırasında projenin içindeki tüm ekip çok yorulmuştu. Aralarında Atilla Kurama, Burak Elmas ve Nurtaç Ziyal’in de bulunduğu ekip, seyahatler bir yana, gece gündüz çalışmışlardı. Kurama’nın o günleri hatırlarken söylediği gibi, ‘Murat Ülker proje içindeki ekibi çok çalıştırmış, adeta nefes aldırmamıştı.’ Ancak, 23 Aralık 2007’de satış tamamlanıp kamuoyuna açıklandığında bütün ekip rahat nefes alabilmişti. Yasal işlemler tamamlanıp, devir işlemi de sona erince, Atilla Kurama, patronu Murat Ülker’den bir telefon aldı. Ülker, ‘Sana bir şey göstermek istiyorum, gelir misin?’ diyordu.

[[HAFTAYA]]

Patronun elindeki rapor

Atilla Kurama yanına gittiğinde Murat Ülker’in elinde bir rapor tuttuğunu gördü. Patronun gülümseyerek bakması Kurama’yı iyice meraklandırmıştı. Eline aldığında biraz daha şaşırdı: ‘Raporu elime aldığımda bir yatırım bankası tarafından hazırlandığını gördüm. Kapakta Godiva adını gördüm ve incelemeye başladım. Sonra bunun Godiva’nın nasıl satın alınabileceğini analiz eden bir rapor olduğunu anladım. Üstelik raporun çeşitli yerlerinde Murat Ülker’in el yazısıyla çeşitli notlar da alınmıştı. Yani daha 2002’de bu konuya ilgi duymuş ve raporu ayrıntılı okumuştu.’ Raporu biraz da şaşırarak kendisine verdiğinde patronu Kurama’ya, raporun üstündeki 2002 tarihini bir daha gösterecek ve ekleyecekti: “Bak ben bu işle aslında kaç yılından bu yana uğraşıyorum.” Atilla Kurama, Murat Ülker’in bir anlamda, ‘Sizi çok çalıştırdım ve yordum. Satınalmayı büyük bir başarıyla tamamladınız. Ama ben de bu işi 2002’den bu yana izliyordum’ mesajını vermek istediğini söylüyor.

Fatih Sultan Mehmet’ten yönetim kurulu üyeliği dersi!

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiği dönemi izleyen yıllarda kendi adını yaşatmak amacıyla bir cami yaptırmak istemişti. Yeni caminin Ayasofya’dan daha görkemli/uzun olmasını arzu ediyordu. Bunu, camiyi inşa etmesini istediği Mimar Murat’a da iletmişti. Bir süre sonra caminin yapımını ziyaret eder ve Mimar Murat’ın emrini yerine getirmediğini, minaresini ve oturduğu yeri biraz küçülttüğünü görür. Mimar Murat’ın kendine göre nedenleri vardır, depreme bu şekilde daha dayanıklı olacağını düşünmüştür. Ama bu gerekçe Fatih’i ikna etmez ve ‘Ben size Ayasofya’dan daha görkemli cami yapmanızı emretmiştir’ der. Ardından dan Mimar Murat’a sorar: ‘Hangi kolunla bu camiyi küçülttün?’

Kadı’nın kararına uydu

Mimarın gösterdiği kol, Fatih’in emriyle kesilir. Mimar Murat, Padişah’ı Kadı’ya şikayet eder ve davacı olur. Dava günü Fatih Sultan Mehmet, padişah işaretleri ve kıyafetleriyle Kadı’nın huzuruna gider. Mimar, ‘Buraya padişah olarak değil, vatandaş gibi girmeliydiniz’ diye itiraz eder. Kadı da bunun üzerine, ‘Ayak çıplak, normal kıyafetle davaya girmesini’ ister. Sonra her iki taraf da dinlenir. Sonunda Kadı, Padişah’ı suçlu bulur ve aynı kolunun kesilmesine karar verir. Fatih de, ‘Şeriatın kestiği kol acımaz’ diyerek kolunu uzatır. Bunun üzerine Kadı, ‘Padişahımız, işte şimdi yeni devlet olduk’ diye konuşur ve ekler: ‘Kendi yazdığınız kurallara uydunuz.’ Bu söz üzerine Mimar Murat da davasından vazgeçer ve ‘O kol devlet için gereklidir’ der.

Sancak’ı etkileyen anekdot


Bu tarihi olayı Hedef Alliance Grup Bakanı Ethem Sancak, ‘Yarının Yönetim Kurulu Üyeleri’ adlı programda yaptığı konuşmada anlattı. O da Nedim Gürsel’in ‘Boğazkesen’ romanından aktarmıştı. Dinleyicilerin, ‘Yönetim kurulu üyeliğiyle bunun ne alakası var?’ demelerine izin vermeden, aslında bunun tam da yönetim kurullarının işleyişiyle ilgili olduğunu ekledi: ‘Şirketler de kendi yazdıkları kurallara uymak zorundadırlar. Yönetim kurulları oluşur ve işlerken yazılan kurallara uyulursa, şirketler daha başarılı olurlar. Bunu Osmanlı, yüzyıllar önce ortaya koymuştu.’ Ethem Sancak, kendi yönetim kurulunda da aynı sistemi uyguladıklarını, ‘Yazılı olana’ hoşuna gitmese bile uyduklarını ekledi.

Altın tutkusu hız keser mi?

Dünya Altın Konseyi’nin (World Gold Council) yeni bir raporu yayınlandı. Yılın 3’üncü üç ayına ait bu raporda, dünyada altın talebinin, özellikle yatırım kaynaklı olarak artmaya devam ettiğine dikkat çekiliyor. Son 1 yıllık artışın, yüksek fiyat düzeyine rağmen yüzde 6’yı bulmasına özellikle dikkat çekiliyor. Raporda benim dikkatimi çeken Türkiye’ye ait rakamlar oldu. Türkiye’de talep bu dönemde ciddi şekilde artmış. Ancak esas artış, mücevherat kaynaklı değil, külçe ve Cumhuriyet, yarım, çeyrek gibi yatırım amaçlı araçlarda gerçekleşmiş.

Altına net 5.5 milyar dolar


Rakamlara bakıyorum, 3’üncü üç ayda yatırım amaçlı altın talebi ton bazında 2010’daki düzeyi olan 26 tondan 52.6’ya yükselmiş. Parasal olarak bakıldığında ise 640 milyon dolardan 1.4 milyar dolara çıkmış. Yani bu üç ayda vatandaşın talebinde 800 milyon dolarlık talep artışı olmuş. Bu rakama son 12 ay olarak bakıldığında ise vatandaşın yatırım amaçlı Cumhuriyet, çeyrek, yarım ve külçe talebinde ‘Net artış’ neredeyse 5.5 milyar dolara yaklaşmış. Hakikaten müthiş bir rakam, vatandaşın altın tutkusunu açıkça ortaya koyuyor. 1 yıllık talep 7 milyar dolara yaklaşmış.

Peki ilgi devam edecek mi?

Türk vatandaşının altına ve dövize ilgisi arada bir ‘sıcaklığını’ kaybetse de hep devam ediyor. Sanıyorum altına yönelik yüksek talep, ekonomideki bu hava sürdüğü müddetçe hız kesmeyecek gibi görünüyor. Son 3 aylık rakamlar elimizde... Son üç ayı da görünce trend hakkında fikrimiz olacak. Ancak, izlediğim kadarıyla vatandaşın altından vazgeçme, kâr realizasyonu yapma gibi bir eğilimi yok... Zaten yatırım uzmanları da ‘Altını satın’ diye bir görüş birliği içinde değiller... Benim de izlediğim önemli analistler, şu sıralar 1700’ler civarında seyreden altının, 2 binlere yönelik yeniden atak yapabileceğine inanıyorlar.


Sıradaki haber yükleniyor...
holder