Özsel Tortop Detoks metoks hikaye
HABERİ PAYLAŞ

Detoks metoks hikaye

Amy Winehouse’un babası, kızının aşırı detoks yaptığı için öldüğünü söyleyince “detoks” tartışması yeniden gündeme geldi.

Hatırlarsanız sosyetik güzel Ceyla Gölcüklü de pankreas kanserinden hayatını kaybetmiş, ardından “detoks” yaptığı için kanser olduğu söylentisi çıkmıştı.

Söyler misiniz nedir biz kadınların zayıf olma uğruna çektiğimiz çile, ödediğimiz bedeller…

Madem konu zayıf olma takıntısından açıldı, dünyaya 2 kilo 200 gram gelip, ömrü “her daim diyette” geçen biri olarak anlatayım size zayıflama maceralarımı...

Liseye kadar düzenli spor yaptığım için kilo sorunum pek yoktu.

Tıfıl bir çocuktum.

Ne zaman ki sporu bıraktım, kilo almaya başladım.

Üstüne üniversite sınav stresi de eklenince, neredeyse her yere yuvarlanarak giden bir ergen olup çıktım.

Kilo aldıkça her pazartesi rejime girdim, salı günü rejimden çıktım.

O zamanlar tek bir hayalim vardı; 90’ların meşhur buz beyazı Levi’s 501’ini giymek, gömleğimi pantolonumun içine sokabilmek.

Üniversiteyi kazanıp da kampus ortamında sinir zıplatacak derecede zayıf kızları görünce, “Bu böyle gitmez kızım Özsel” deyip zayıflamaya karar verdim.

Ünlü bir profesörün diyet listesini aldım elime, yemin edip uygulamaya karar verdim.

Azimliydim, zayıflayacaktım…

Günlerim dakika bile sektirmeden 6 öğün yemek yiyerek, evin içinde ip atlayarak, mekik çekerek, yağmur çamur demeden bisiklete binerek geçiyordu.

Başlarda vücudum direnç gösterdi, gram bile veremiyordum.

Ama ne olduysa birkaç hafta sonra oldu..

Baskülün ibresi yavaş yavaş daha küçük sayıları gösterir oldu.

Kilo verdikçe hırslanıyor, daha çok spor yapıyordum.

Ve sonuç; 3 ayda 17 kilo!

Boyum 1.66 cm, kilom artık 53’tu.

Pantolonlar üstümden düşüyor, yolda karşılaştığım lise arkadaşlarım bile tanımıyordu. Tanımamalarına bozulduğumda can arkadaşım Beril teselli ediyordu beni: “Evrim geçirdin kızım, nasıl tanısınlar”

Gerçekten zayıf mıydım peki?

Benim dışımdaki herkese göre evet.

Gelgelelim bence hala şişmandım, hala birkaç kilo daha versem hiç fena olmazdı.

Bunun tıp dilindeki adının “beden algılama bozukluğu” olduğunu yıllar sonra öğrendim.

Velhasıl, o günden bugüne pek bir şey değişmedi.

Tamam, belki bir daha o kilolara hiç çıkmadım ama her zaman kilo sorunum olduğunu düşünüp ‘rejim odaklı’ yaşamayı tercih ettim.

İlk arabamın plakası bile bana mesaj veriyordu sanki. 34 RYR...

Yani; Rejim Yap Rejim!

Aslında suç bende değil, bünyemdeydi.

Siz akupunktur iğnelerine rağmen şişmanlayan, iş seyahati için gittiği fakir Afrika ülkesinden 3 kilo alarak dönen kaç kişi tanıyorsunuz?

Hal böyle olunca neler denemedim ki yıllar içinde?.

İsveç diyetini mi anlatayım, lahana çorbası detoksunu mu, Ali Taran ve Zuhal Olcay’ın da uyguladığı Ayurveda detoksunu mu, ‘sarı-kırmızı’ diye bilinen patates-domates suyu diyetini mi?

O halde bugünlük tadında bırakıyor, zayıflama maceralarımı ve doğru yolu bulma hikâyemi tüm detaylarıyla bir sonraki buluşmamıza saklıyorum.
Hoş kalın, aman ha maceralarımı okumadan diyete başlamayın.

Haberin Devamı

YARIN: İSVEÇ DİYETİYLE KOLUM BİLE KALKMADI

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder