Özsel Tortop Göz çevreniz sizden acil yardım bekliyor!
HABERİ PAYLAŞ

Göz çevreniz sizden acil yardım bekliyor!

Beni kahreden bu cümle, hafta sonundan beri beynimin içinde yankılanıp duruyor...

Yatıyorum bu cümle, kalkıyorum bu cümle...

Beynime sokan kim?

Ünlü bir kozmetik mağazasının, kirpiklerine rimel tüpünü yedirmiş, porselen makyajlı satış elemanı!
Aslında her şey, her kadını baştan çıkaracak kozmetik ürünleri arasında “Bunu da istiyorum, bunu da, bunu da... Hepsi benim olmalı...” iç sesiyle dolaşırken geldi başıma...

Aradığım bir ürünü bulamayınca yanımdan geçen satış elemanına danışayım dedim...
Haay, danışmaz olaydım!...

Konuyu döndürdü dolaştırdı, bir güzellik uzmanı klişesi olan “Cildiniz için hangi ürünleri kullanıyorsunuz” sorusuna getirdi...

Ardından da yaptığım her şeyin eksik veya yanlış olduğunu bir tokat gibi çarptı yüzüme...

Neymiş efendim, yıllardır makyajımı acı badem sütüyle silmem, ardından gül suyuyla temizlemem yanlışmış...

İyi de, ben kafamdan uydurmuyorum ki, dermatologlar söylüyor... “Pahalı ürünler kullanmanıza gerek yok” diyor, “Acı badem sütü, gül suyu. Nokta”

Yok göz çevresi için öyle her göz kremi kullanılmazmış... Özellikle yaş ilerleyince bunun serumu varmış, maskesi kullanılmalıymış, güneş koruyucusu da olmalıymış falan filan...
Eee, siz değil miydiniz daha 18’imde de kucak dolusu kremi, serumu, maskeyi elime tutuşturup dünya parayı bana bayıltan?

Geç saatte yorgun argın eve geldiğimde makyajı ıslak mendille silmek mi?

Külliyen yanlış...

Ha mendille silmişim, ha silmeden yatmışım hiç fark etmezmiş!

Ben kendimi haklı çıkarmaya çabaladıkça, karşımdaki satış elemanı Dermatoloji Nobel’i almış gibi ezdikçe ezdi beni... Ve beni bayıltan son yumruğu yüzümün ortasına çaktı...

“Biz renkli gözlüler sizlere göre dezavantajlıyız... Gözlerimiz ışığa karşı hassas olduğu için çok kısıyoruz, göz çevremiz çabuk kırışıyor. Bakın sizin cildiniz güzel ve genç... Ama sanırım çok gülmüşsünüz, göz çevreniz sizden acil yardım bekliyor!”

Acil yardım mı bekliyor?

Göz çevrem?

Benden?

Benden çekindi de sana mı açıldı göz çevrem?

Çok mu gülmüşüm?

Evet güldüm, katıla katıla güldüm hem de... Ağlasa mıydım yani?

Allah allah...

Yeni tanıştığım insanlar tarafından her daim yaşımın en az 4-5 yaş daha altında gösterdiğimi duyarak bugünlere gelen ben, cumartesi günü duyduğum bir cümleyle bittim.

Al sana hafta sonu hafta sonu, nur topu gibi bir pazartesi sendromu...

Pazartesi iş çıkışı soluğu yolumun üstündeki alışveriş merkezinde aldım...

Gözüm döndü bir kere, ne yapıp edip S.O.S isteyen göz çevremi kurtaracağım...

Girdim kozmetik mağazasına, anlattım derdimi...

Benzer tepkiler, aynı korkutucu, kışkırtıcı cümleler...

Ve sohbetin sonlarına doğru gelen “Yaşınız kaç” sorusu...

Tam cevap vereceğim, ağzımdan “Sizce kaç gösteriyorum” sorusu kaçıveriyor...

İçimden saniyenin onda biri kadar sürede “İyi halt ettin de sordun kızım Özsel, şimdi kadın 40 derse ne yapacaksın? Girdiğin bunalımdan sittin sene çıkamazsın artık” derken, aldığım cevapla kendime geliyorum..

- Satıcı: 28?

- Ben: Hahaaayt!...

-Satıcı: 23?

-Ben: Hahahaha...

-Satıcı: Aaa bilemedim valla, kaç yaşındasınız?

-Ben: (Ağzım dolu dolu) 36!

-Satıcı: Çooook özür dilerim. Sözlerimi geri alıyorum... Maşallah çok iyi bakmışsınız cildinize. Ama demek ki ne yapıyoruz, cildinizi bu yaşta donduruyoruz. 50’nize bile gelseniz böyle genç gözükeceksiniz.

-Ben: İnşallah inşallah...

Elbette bu sözler, mağazadan servet değerinde beyaz havyar özlü kremlerle çıkmama engel olamıyor...

Ne demiştim?

Gözüm döndü bir kere!

Şimdi yapmam gereken iki şey var galiba...

Eve alarm taktırmak, ardından halden anlayan bir bankadan gençlik kredisi çekmek...

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder