Selcen Doğan Ağakay Dünyanın en başarılı 10 gencinden biri
HABERİ PAYLAŞ

Dünyanın en başarılı 10 gencinden biri

Haberin Devamı

Bazı insanların hayatları, ‘lüks dert’lerimiz olduğunu hatırlatır bize. Kendi dünyalarımıza ‘büyük’ gelen mücadelelerimiz, onların hayatlarına baktığımızda, sıradanlaşır gözümüzde. Şafak Pavey de bu insanlardan biridir kanımca. Birleşmiş Milletler’deki görevi boyunca Cezayir, Sahra, Mısır, Yemen, Lübnan, Suriye, Afganistan, Irak ve İran gibi zor coğrafyalarda bilfiil bulunarak yaptığı insani yardım çalışmaları, üstelik de bunları vücudunun yarısı olmayan genç bir kadın olarak gerçekleştirmesi Pavey’i bu noktaya taşıyan en önemli farklılıklarından biri.

Mülteciler, savaş mağdurları, kadınlar ve çocuklar hakkındaki çalışmalarının yanı sıra, engelli hakları konusunda da hem Türkiye’de hem de dünyada önemli projelere öncülük eden Şafak Pavey’in Birleşmiş Milletler’deki görevinden ayrılarak İstanbul Milletvekili seçilmesi, sadece kendi hayatında değil, TBMM’de de yeni bir sayfa açtı aslında. Şafak Pavey, Türkiye’de yaşayan sekiz buçuk milyon engelliye umut olmakla kalmadı, hepimize üzerinde çalışmamız gereken birçok eksiğimiz olduğunu hatırlattı.

Geçtiğimiz hafta onunla ilgili, gurur duyacağımız yeni bir haber geldi. Şafak Pavey, dünyanın en başarılı 10 gencinden biri seçilmişti. Dünyanın en büyük sivil toplum örgütlerinden JCI-Genç Liderler ve Girişimciler Derneği’nin 1938’den beri düzenlediği Dünyanın En Başarılı On Genci Ödül Programı’nda 2010 Türkiye finalisti olan Pavey, dünyanın en başarılı on genci arasına kabul edildi. Bu ödül hem Pavey için hem de ülkemiz için çok anlamlı tabii ama, esas olan, Pavey gibi insanlara bakarak hem kendi hayatımıza hem de başkalarının hayatlarına anlam katacak işler başarabilmek galiba. İlham alabiliyorsak ne mutlu bize...

Eyvah annem okulda(!)


‘Gönüllü Nöbetçi Veli Projesi’ ile ilgili haberi ilk okuduğumda bir veli olarak memnun oldum önce. Eğitimdeki başarının artırılması, okul giriş ve çıkışlarında güvenliğin artırılması gibi konularda velilerin de katkıda bulunacak olması, özellikle de ev hanımlarının bu projeye yoğun ilgi göstermesini olumlu buldum. Hatta ilk tespitlere göre, gönüllü velilerin okulda görev almaya başlamasıyla suç ve suç işleme eğilimlerinin yüzde 30 civarında azalmış olduğunun görülmesi de önemli bir orandı.

Tuvalet, kantin, bahçe gibi yerlerde ortaya çıkan problemlerin hemen hemen kaybolduğunu bildiriyordu Trabzon’daki üç pilot okulda uygulanan projenin yetkilileri. Bir veli bakış açısıyla -içimdeki korumacı hislerleonayladığım bu proje, neden sonra kendimi bir öğrencinin yerine koyduğumda beni rahatsız etti. Bir an için kendimi o okulda bir öğrenciymiş gibi düşündüm ve kantinden, bahçenin ya da tuvaletin bir köşesinden annemin ya da babamın çıkacak olması ihtimali bana, -zaten kısıtlı olan- ‘özel alan’ımı fazlasıyla daraltan bir uygulama gibi göründü.

Tamam, biz Türk ebeveynler, seviyoruz kontrolü ve neredeyse çocuklarımızın tepesinde yaşamayı ama bari okullarda kendimizden muaf tutsaydık(!) çocuklarımızı. İlla ki birtakım problem yaşanıyor her okulda ama bunları nöbetçi veliler marifetiyle çözmek midir sağlıklı olan, buna pek ikna olamadım aslında. Okullarda kontrol mekanizmalarının artırılması gerekiyorsa artırılsın, suç oranlarını düşürücü önlemler de alınsın tabii ama bunu mümkünse veliler yapmasın ki çocuklar her an enselerinde anne-babalarının nefesini hissetmesin ve zaten kritik olan çocuk-ebeveyn ilişkileri daha da karmaşıklaşıp zorlaşmasın.

Çocuklar, yemekte denge ve obezite


Okul kantinlerinde hamburger, cips, kızarmış yiyecekler ve asitli içeceklerin satışının yasaklanmasına sevinmiştik. Öğrencileri sağlıksız yiyeceklerden uzak tutma ve obeziteyle mücadele konusunda önemli bir adımdı bu. Genelde okul kantinleri bu yasağa uyuyormuş uymasına da, okulların karşısında yer alan pek çok bakkal ve hatta kırtasiyeci, bu yasağı fırsat bilip ekmek arası patates kızartması, sucuk, gazlı ucuz içecek ve cips gibi sağlıksız gıdalar satmaya başlamış.

Öğrenciler, teneffüs zili çaldığında, sağlıksız koşullarda hazırlanan ve içinde ne olduğu belirsiz bu yiyecek ve içecekleri almak için bunları satan kırtasiyecilere ve bakkallara koşuyormuş. Yasaklamak önemli bir adımdı ama yeterli değildi tabii. Zaman içinde öğrencilere bu tür yiyecek ve içecekleri satan kırtasiye ve bakkallara da kısıtlamalar getirilir mi bilemiyorum ama geçenlerde katıldığım bir basın toplantısında, öğrencilere ‘Yemekte Denge’yi öğretmeyi hedefleyen projeyi dinleyince, öğrencilerin bilinçlendirilmesi konusunda ümitlendim.

Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı’nın ilk önemli projesi olan ‘Yemekte Denge’, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürüyecek ve 8-11 yaş ilkokul öğrencilerine dengeli beslenmenin nasıl olması gerektiğini anlatacakmış. 40 pilot okulda 20.000 öğrenciye ulaşması hedeflenen proje kapsamında hem çocukların hem okul çalışanlarının hem de velilerin sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirilmesi öngörülüyormuş. Eh, sağlıksız yiyeceklerden uzak tutmak ve yasaklamalarla bitmiyor işimiz, sağlıklı beslenmenin ne olduğunu da güzelce öğreteceğiz ki, küçük yaşta otursun beslenme alışkanlıklarımız.

HAFTANIN NOTLARI


Oyuncu Doğa Rutkay, twitter’da dövmeli oyuncuları hedef alarak ‘Oyuncu dövmesiz olmalı. İlla ki olacaksa münasip bir yerinde olmalı, görünmemeli. Çünkü oyuncu kendine ait değildir. Saçı, sakalı bile oynadığı role aittir’ diye yazmış. (Bayılıyoruz ucunun bize dokunmayacağını düşündüğümüz konularda ahkam kesmeye ama illa ki dokunuyor işte. Bir oyuncunun nasıl olması gerektiği konusundaki tek kriter dövme olsaydı sorun yoktu tabii de, dövmeye gelene kadar neler var neler! Özel hayat mesela, bir oyuncu yaptığı işlerle değil de genelde özel hayatıyla gündeme geliyorsa ne diyeceğiz? Saç, sakal, dövmeden vazgeçtik, öyle oyuncular var ki, bırakın oynadıkları rollere ait olmayı, özel hayatları dışında herhangi bir rolde görmemişiz)

( 02.10.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır. )

Sıradaki haber yükleniyor...
holder