Ergenlik Çocukların internette geçirdiği süreye denetim şart
Paylaş
Çocukların internette geçirdiği süreye denetim şart

Bedensel ve zihinsel değişimlerin yaşandığı ergenlik döneminde çocuklar bağımsız birey olmaya başlıyor. Cinsiyetini fark etmeye başlayan çocukta ergenlik duygusal, düşünsel, sosyal yansımalarla kendini gösteriyor. Dikkat problemleri ve öğrenme güçlüklerinin yaşandığı ergenlik dönemini Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Meltem Kora anlatıyor.

Hangi yaşları ergenlik olarak kabul ediyoruz?

Çocukların bedensel değişimlerinin de başladığı 12-13 yaşlarından 19-20 yaşlarına kadar geniş bir yaş aralığını ergenlik dönemi olarak değerlendiriyoruz. Ergenliğin ne zaman bittiğine yönelik görüşler ise biraz tartışmalı.

Ergenlikte ne tür değişimler oluyor?

Nörohormonal değişikliklerinin eşlik ettiği birtakım zihinsel değişimler başlıyor. Muhakeme etme, yargılama gibi yüksek mantık becerileri gelişiyor. Bu arada sosyal normlar fark ediliyor. Çocuk ailesine bağlı ama ailesinden bağımsız bir birey olmaya başlıyor. Cinsiyetini, dış görünüşünü fark ediyor, kendisini başkalarıyla karşılaştırıyor. Sosyal ilişkileri gelişiyor. Başkalarının zihninden ne geçtiğini fark etme ve merak etme gibi değişimler oluyor.

Ruhsal anlamda kız ve erkek çocuklarının ergenliğe tepkisi farklı mı?

Evet, farklılıklar var. Kızlar ergenliğe biraz daha erken giriyor. Sosyal olgunlaşmaları da daha erken. Erkek çocuklarında hem biyolojik hem hormonal olarak biraz daha yavaş gelişme izliyoruz. Bunun tabii duygusal, düşünsel, sosyal yansımalarını da görüyoruz.

Size başvuranlar en sık hangi problemlerle geliyor?

Ülkemizde ergenlik sorunları, daha çok lise eğitimine karar vermede ciddi baskılarla kendini gösteriyor. Onun için stres, okul tercihi konusunda tereddütler ve belirsizlik, gelecekle ilgili kaygılar ilk sırada. Ergenlerin bedenleriyle ilgili endişeleri, iyi görünmediklerini sanmaları, kilolu olduklarını düşünmeleri de sık gördüğümüz sorunlardan. Bir de okul baskısının artmasıyla geçmişte fark edilmemiş olan dikkat problemleri, öğrenme güçlükleri bu dönemde daha derinleşebiliyor. Aile içi iletişim sorunları, internet kullanımıyla ilgili ailenin kaygısı ya da ergenin aşırı kullanımı, alkol ve madde kullanımı diğer önemli başlıklar.

Aile içi iletişim sorunlarını biraz açarsak, ne tür problemler yaşanıyor?

Ergenin ve ailenin özelliklerine göre değişiyor ama ergenin içinde bulunduğu arkadaş, okul ortamıyla birlikte değişiklikler başlıyor. Bunlar kimi zaman değer çatışmalarına dönüşüyor, ‘Senin dediğin doğru’, ‘Hayır, benim dediğim doğru’ gibi. İçerik politik, felsefi, toplumsal yaşam kurallarıyla ya da bedensel görünüm, modayla ilgili olabiliyor. Mesela dövme yaptırma konusu aile içinde büyük bir çatışmaya yol açabiliyor. Ailenin kökeni, sosyo-kültürel yapısı ile yetiştirdikleri gencin değer yargıları birbirine uymayabiliyor. Bazı aileler ‘Bu yanlış, doğru değil’ şeklinde sorunu baskıcı biçimde ele almaya çalışıyor. En büyük karmaşa da bu tür ailelerde ortaya çıkıyor. Çünkü çocuk şiddetli biçimde bu çatışma alanından sıyrılmaya çabalıyor, bunu yaparken de isyankar bir yöne savrulabiliyor.

Bedenle ilgili kaygılardan söz ettiniz. Sosyal medyanın da dayattığı bir beden imajının etkisi var sanırım...

Günümüzde sosyal medya, internet kullanımı kaçınılmaz, hatta faydalı. Fakat aileler çocukların interneti ne ölçüde, ne amaçla takip ettiğini mutlaka bilmeli. Çünkü birtakım ciddi tuzakları olabiliyor, internet baskı unsuru haline gelebiliyor. Ya da çocuk, takip ettiği sanatçı, manken, dizi oyuncusunu rol model alabiliyor. Bu da beden imgesinde mükemmellik şablonunun peşine düşmelerine yol açabiliyor. Kız ya da erkek çocuk ayrımı olmadan filtresiz fotoğraf paylaşılmıyor artık. Bunu aşmak, başkalarına benzemek yerine kendi olmanın önemine dikkat çekmek anne-babaların en önemli görevlerinden. Elbette bunları benimsetmek söylendiği kadar kolay değil. Ama çocukla yakın temas içinde olmak anahtar nitelikte yaklaşımlardan.

Tablet, oyun, sosyal medya kullanımı konusunda sınır ne olmalı?

Ailenin tatlı-sert yaklaşması gerekiyor. Burada sert sözcüğünden kastım kesin, kati olmak. Tamamen yasaklamak değil, zaman limitleri belirlemek. Her gün bu mecralara ayrılan süre mutlaka programlanmalı. Denetimsiz, gözetimsiz olmaz. Bazen aileler yanlışa düşüyor. “Ben çocuğuma 2 saat oynama izni verdim, biz geldikten sonra oynadı” diyor ama günün diğer zamanlarını bilmiyor bile. Örneğin çocuk eve 17.00’da gelmiş, kendi başına kalmış ya da evde bakıcı var. Ailenin bu zaman aralığında da geçirilen süreyi ciddiyetle denetim altında tutması önemli. Programa uyduğu zamanları takdir etmek, bazen serbest anlarında ekstra izin vermek yapılabilecekler arasında. Elbette, anne-babanın internette geçirdiği süre de çocuğa örnek olmalı. Eğer kendi yaptığınız bir şeye ‘Hayır, sen yapma’ derseniz tutarlı olmazsınız. Evde ‘elektriksiz gün’ diyebilecekleri zamanlar yaratmaları, bu sürede elektronik cihazlardan uzak kalmaları bir çözüm olabilir.

Sınav stresini azaltmak için öneriler

* Okul, çocuğu geleceğe taşıyan bir köprü. Çocuklar elbette oradan geçecekler. Ama bir denge içinde olmak gerekir; sadece not, sınav sonuçları üzerinden mutluluğu tanımlamayın.

* Güne odaklanın. Çocuğunuzla iletişimi hiç kesmeyin.

* Çocuğunuza başka alanlar tanıyın. Eğlenmek, gülmek, spor, sanat, müzik, edebiyat bu noktada devreye giriyor. Ya da teknoloji gibi başka ilgi alanlarını denge içinde yürütmesini sağlayın. Burada tabii ince bir sınır var, ‘proje çocuk’ beklentisi içinde de olmayın.

* Ev ve okul yaşamıyla ilgili bir düzenin olması önemli, bir program oluşturun. Okula devamsızlık çocuğun ruh sağlığı açısından bir risk faktörü. ‘Bugün okula gitmedi, ne olacak?’ demeden sistemin düzenli yürümesini sağlayın.

Özgür Gökmen ÇELENK / POSTA

Haberin Devamı