Ergenlik ‘Helikopter anne’ yeme bozukluğuna yol açıyor
Paylaş
‘Helikopter anne’ yeme bozukluğuna yol açıyor

Ergenlik dönemi ruhsal hastalıkların başladığı ya da derinleştiği yıllar. İçe kapanma, öfke patlaması, ders başarısında düşme, devamsızlık gibi sorunların bir süredir devam ediyor olması aileleri alarma geçirmeli. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Meltem Kora anlatıyor.

Ergenlik döneminde ruhsal hastalıkların ortaya çıkışında artış oluyor mu?

Bazı problemlerin ortaya çıkması için ergenlikte uygun bir zemin oluyor. Hem biyolojinin getirdiği hormonal değişiklikler hem de sosyal çevrenin katkısıyla bu zemin hazırlanıyor. Ergenlik kalıcı olabilecek kişilik ve ruhsal özelliklerin başladığı yıllar... Örneğin çocukluk çağında fark edilmemiş ya da hafif geçirilmiş depresyon ya da kaygı bozuklukları ergenlikte belirginleşebiliyor. Yine şizofreni, bipolar bozukluk bu dönemde başlıyor. Bir de kişilik problemleri denen, daha önce çocukluk çağı sorunlarıyla karıştırılan ve çocuğa kondurulamayan özellikler de ergenlikte su yüzüne çıkabiliyor. Bu nedenle kimlik çatışması, beden imgesi bozukluğu, okulda ya da aile içi davranış sorunlarını gördüğümüz anda ‘Bunlar geçici mi yoksa ergenliğe ait olabilecek bir çatışma, karmaşa mı, yoksa bir ruhsal bozukluk mu?’ sorusunu iyi ayırt etmek, izlemek zorunda kalabiliyoruz. Bu tür durumlarda psikiyatrist-psikolog desteği, aile içi iletişimi artırmak, çocuğa destekleyici bir eğitim sunmak gibi destek halkaları oluşturmak gerekiyor.

Ruhsal bir hastalık konusunda aileler için uyarıcı belirtiler ne olmalı?

* İçe dönme, odasına kapanma, öfke patlaması... Tabii buradaki ölçüt, bu tür yakınmaların bir-iki gün değil günler, haftalar sürmesi yani huy, mizaç değişiklikleri haline gelmesi. İçe kapanma, dışarıya çıkmak istememe dedik ama burada bir parantez açalım. Bazen çocukların dışarı çıkmak istememesinin sebebi her daim açık bilgisayar, Skype olabilir. İstanbul gibi büyük kentlerde yaşamanın getirdiği bazı sorunlar da var. Örneğin okul arkadaşlarından biri Çamlıca’da diğeri Bostancı’da oturan çocuklar nerede buluşacak? Hal böyleyken oturup online bilgisayar oynuyorlar, birbirleriyle konuşuyorlar. Ama bu tabloyu aşan bir durum varsa, örneğin bilgisayarda kimseyle ilişki kurmadan kendi başına oyun oynuyorsa ya da tersine ailenin tanımadığı yabancı kişilerle ilişki kuruyorsa bir sorun olabilir.

* Dışarıya çıkmak istemede bir artış da sorun işareti olabilir. Karakter değişiklikleri başlamışsa, çocuk çok uyuyorsa, gözleri kızarıksa, dağınık ruh halindeyse, üstü başı duman kokuyorsa bu belirtiler madde kullanımı konusunda aileyi alarme edici olmalı.

* Ders başarısında düşme, artık okula gitmek istememe, devamsızlık üzerinde dikkatli durulması gereken belirtiler.

* Ergenlikte eskiden gözden kaçan problemlerin alevlenmeleri olabiliyor. Öğrenme güçlükleri, dikkat sorunları iyi bir eğitim sisteminde daha küçük yaşlarda kompanse edilebiliyor. Her şeyin nizami, iyi yapılandırıldığı bir eğitim sisteminde hiç sorun yokken liseye başlayan bir gençte, dağınık ve düzensiz bir ortamda öğrenme güçlüğü ya da dikkat bozukluğu belirtileri görünür olarak ortaya çıkabiliyor.

Yeme bozuklukları genellikle ergenlikte mi başlıyor?

Evet, bulimiya nervoza (yemekten sonra kusmanın da yer aldığı) ve anoreksiya nervoza (zayıf bir bedene sahip olmasına rağmen gencin kendini kilolu bulması) kendini ergenlik yıllarında göstermeye başlar. Yeme bozukluklarının ortaya çıkışında sosyal baskıların büyük etkisi var. Mükemmeliyetçi ortamlar, kılı kırk yaran aile ve okul sistemleri çocuğu bu tür sorunlara yatkın hale getirir. ‘Helikopter anne’ diye tanımlanan çok müdahaleci anne tipinin tartışmasız etkisi var. Ben onlara ‘monitör anne’ diyorum. Yani evin içinde devamlı çocuğu izleyen, ‘Ne kadar yemek yedi?’, ‘Uyudu mu, kalktı mı?’, ‘Banyoda ne kadar kaldı?’ diye denetleyen anne modeli... Çocuğu/genci devamlı izlemek, müdahale etmek çocuğun kendi olabilmesini imkansızlaştırıyor. Çocuk/genç de bu sisteme uymak, anneyi memnun etmek için değişime bir karşı bir direnç gibi büyümesini durduruyor, çocuk kalmak istiyor. Bunu da açlık duygusunu engelleyerek yapıyor. ‘Kendimi mutlaka kontrol etmeliyim’, ‘Zayıflık güzelliktir’, ‘Kilolu olmak disiplinsizliktir’ şeklindeki düşünceler egemen oluyor. Bulimiyada da normalde çok kontrollü yeme tutumları, zaman zaman da yemek karşısında kontrolün yitirilmesi, aşırı tıkınma olabiliyor. Çocuk/genç gizli gizli yemek yiyor sonra da gidip kusuyor.

Uyarıcı belirtiler neler?

Anoreksiya nervoza kendini daha kolay belli eder, çocuk/genç çok zayıftır, yemez, buna rağmen kilolu olduğunu düşünür. Bulimiya için ise gizli hastalık denir. Hatta ‘Sadece bir tek tuvaletler bilir’ gibi güzel tanımlamalar vardır. Hakikaten yeme ataklarından sonra kilo kontrolü için çocuk/genç kendini kusturur. Burada tabii bu davranışı öğrenme yoluyla, model alarak kısa bir dönem yapmış olmakla gerçek hastalığı birbirinden ayırt etmek lazım. Çünkü bazen ergenin değişik arayışları olabiliyor, bu da hemen yeme bozukluğu diye yaftalanıyor. Bu da başka sorunları beraberinde getiriyor, çocuk bu kez ‘Bende nasılsa yeme bozukluğu var’ deyip uygun olmayan şeylere yönelebiliyor.

Diyelim ki ailenin yeme bozukluğu konusunda kuşkuları var. Ne yapmalı?

Yeme bozukluğunu mutlaka tıbbi gözle izlemek lazım. Anoreksiya nevrozada psikiyatrist kadar, büyüme gelişme uzmanı da çocuğu takip etmeli. Özellikle de 11-12 yaşında başlayanlarda... Yeme bozukluğu obsesif kompulsif özelliklerle bir arada bulunabilir. Büyüme-gelişme olumsuz etkilenir, adetler hiç başlamaz, dişlerle ilgili sorunlar başlayabilir. Kardiyolojik etkiler olabilir. Yani yememenin getirdiği bir dizi sorun... Bu nedenle ağır formlarda psikiyatrist dışında mutlaka bir diyet uzmanı, metabolizma hastalıkları uzmanı, pediatrist takibi gerekir, bazen hastane yatışı zorunlu olabilir. Bulimiyada bunlar daha azdır çünkü kilo kritik bir eşiğe inmez. Bu nedenle ayaktan tedaviler daha fazladır.

Özgür Gökmen ÇELENK / POSTA

Haberin Devamı