Dünya 'Esad'in çıkış yolu yok'

'Esad'in çıkış yolu yok'

Paylaş
'Esad'in çıkış yolu yok'

İslam ülkeleri araştırmacısı John Esposito, ''Esad bugün 180 derece dönse ve parlamenter demokrasiden söz etse bile orada kalma imkanı olmayacak, bence çıkış yolu yok'' dedi

''Arap Uyanışı ve Ortadoğu'da Barış'' konferansına katılmak için geldiği İstanbul'da AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Georgetown Üniversitesi El-Velid Araştırma Merkezi Direktörü Öğretim Üyesi John Esposito, Esad'in sadece sahip olduğu ''ateş gücü'' sayesinde yerinde durmadığını, bunda muhalefetin bölünmüşlüğünün de payı olduğunu söyledi.

Esposito, muhalefetin Suriye'deki farklı grupların temsilcilerini bir araya getiren bir koalisyon oluşturamaması halinde, Esad sonrasında da Suriye'de çatışmanın süreceğini savundu.

''Suriye'deki Alevilerin, Hristiyanlar'ın, hatta pek çok Müslüman'ın ''militan Müslümanlar'' karşısında duyduğu korku son derece sahih''diyen Esposito şöyle devam etti: ''Hepimiz biliyoruz ki militan Müslümanlar'ın en büyük kurbanı azınlıklardan ziyade aslında ana akım Müslümanlardır. Uluslararası toplum da Suriye'de muhalefete silah verme konusunda temkinli. Çünkü bu silahları kimin alacağını, bu silahlarla ne yapılacağını bilmiyor.''

-'Esad'in kalma imkanı yok''-

Esposito, Saddam'ın da İran'a karşı silahlandırıldığını ancak savaştan sonra bu silahları kendi halkına karşı kullandığını savundu. Esad'in yönetimde kalma şansının olmadığına işaret eden Esposito, ''Esad bugün 180 derece dönse ve parlamenter demokrasiden söz etse bile orada kalma imkanı olmayacak. Tabanı ortada. Ne kadar oy almayı umabilir ki? Bence çıkış yolu yok'' dedi.

-Hristiyan kartı-

Irak ve Suriye gibi otoriter rejimlerin, ''ülkelerindeki Hristiyanlar üzerine oynadıklarını, bu halklara iyi davranarak Batı'nın desteğini aldıklarını'' savunan Esposito, ''Saddam döneminde Irak'ta Hristiyanlar pek çok Müslüman'dan daha iyi durumdaydı. Bu Saddam'ın taktiğiydi. Aynı şey Mısır ve Suriye için de geçerli. Esad de bugün bu kartı oynuyor'' diye konuştu. John Esposito, Suriye'de ortaya çıkan ''Aleviler dışarı, Hristiyanlar Lübnan'a'' yönündeki sloganların bu grupları Esad rejiminin kucağına ittiğini kaydetti. Muhalefetin sadece küçük bir kısmının, belki yüzde 20'sinin böyle düşündüğünü ifade eden Esposito, bu küçük grubun sesinin çok çıktığını, bunun da insanları korkuttuğunu söyledi.

-Devrimlerin başarısı devrimcileri de şaşırttı-

''Arap uyanışı'' diye adlandırılan halk hareketlerini de değerlendiren Esposito, ''Arap uyanışı kaçınılmaz bir şeydi. Sadece, kimse bu kadar yakında olacağını beklemiyordu'' dedi. Arap dünyasında bazı rejimlerin ''güvenlik devleti/muhaberat devleti'' niteliğinde olduğunu belirten Esposito, ''Bu rejimler, genellikle ABD ve AB'nin de desteğini alıyordu. Batı bu rejimlerden heyecan duymuyordu belki ama petrole erişim ve İsrail'in güvenliği gibi insan haklarından daha önemli görülen meseleler vardı'' diye konuştu. Halk hareketlerinin başarısının bu hareketlere katılan aktivistleri bile şaşırtmış olabileceğini bildiren Esposito, ''Evet, sosyal medyada rejim eleştiriliyordu ama Mübarek'i, hem de bu kadar hızlı bir biçimde devirebileceklerine inandıklarını sanmıyorum. Batılı güçler de bunu beklemiyordu''diye konuştu.


-''Ülkeyi kim yönetecek''-

Mısır, Tunus ve Libya gibi ülkelerde devrilen liderlerin en az 30 yıldır iktidarda olduklarını hatırlatan Esposito, ''Tahrir Meydanı'ndaki gösterilerde Mübarek ile onun döneminde görev yapmış ABD başkanlarının resimlerini içeren pankartları yan yana görmek, benim gibi tarihi bilen biri için bile sarsıcı oldu. Bu, bütün o ülkelerde başka lider tanımamış nesiller demektir. Ve bunun ima ettiği bütün sınırlamalar, kısıtlamalar da dikkate alınmalıdır'' dedi. Halk hareketlerinin otoriter rejimleri devirdiği ülkelerde bugün ''ülkeyi kim yönetecek?'' sorusunun gündeme geldiğine dikkati çeken John Esposito, ''Şimdi derin kültürel, dini duyarlılıklar ve farklılıklar gündeme gelecek. Egolar da ortaya çıkacak. Bu hareketlerin içindeki insanlar siyasete girecek ve 'ben ben ben' demeye başlayacak. Bunu, İslami hareketlerde de göreceğiz'' diye konuştu.

-''Güçlü kurumlar yok''-

Esposito, devrim yaşanan ülkelerdeki İslami grupların da başka grupların da ülkeyi yönetmeye hazır olmadıklarının görüldüğünü savundu. Mısır'da da Tunus'ta da ''asıl zaafın bu ülkelerin şimdiye kadar ek otoriter rejimlerle yönetilmelerinden kaynaklandığını'' kaydeden Esposito, şöyle devam etti: ''Güçlü kurumları yok. Güçlü siyasi parti, güçlü sivil toplum kuruluşu, güçlü insan hakları örgütleri yok. Bu durum Mısır'da seçimlerde de görüldü. Amiyane tabirle, önüne gelen parti kurup seçime girdi. Bu İslamcılar için bir avantaj oldu. Çünkü bu irili ufaklı partilerin ne parası, ne de örgütlenme deneyimi vardı.''

-Kilit mesele ''çoğulculuk''-

Devrimlerden sonra Ortadoğu'da ''kilit meselenin çoğulculuk'' olduğunu ifade eden Esposito, şunları söyledi: ''Arap coğrafyasında bu zor. Çünkü siyasi çoğulculuğun yer almadığı, dini çoğulculuğun ise ancak kısıtlı bir biçimde yer aldığı uzun bir geçmiş var. Daha önce böyle sorunları olmayan ülkelerde bile sorunlar yaşanmaya başladı. Bugün İslam dünyasına baktığınızda, çok etnikli ve çok dinli ülkelerde sorunlar artıyor. Bu sorunları suiistimal etmek isteyenler de.''

AA

Haberin Devamı