Ekonomi Çiftçilik anlayışı değişti! Beyaz yakalı çiftçiler

Çiftçilik anlayışı değişti! Beyaz yakalı çiftçiler

Paylaş
Çiftçilik anlayışı değişti! Beyaz yakalı çiftçiler

Devlet tarafından yapılan destekler ile birlikte üretim bilinci, yerli ve organik ürün üretimi yeniden şekillenmeye başladı. Maliyetler, küçük üreticileri zorlarken; bu alanda işletmesini kurup büyüyen, beyaz yakalılar dikkat çekiyor.

Milliyet'ten Duygu Erdoğan'ın yazısı... Bir beyaz yakalı geçmişi olan, ya da başka bir profesyonel işinden tarım işletmesi sahipliğine giden güçlü markaların gelişimine odaklanıyoruz. Tamamen yerli ya da organik üretim olarak oldukça zor bir yolu seçen bu markalar, düşünülenin aksine büyüyor ve kendilerine sistemin içinde çok önemli bir yer edinebiliyor.

Haberin Devamı

Organik üretim bilinci toplum tarafından halen istenilen düzeyde değil. Ancak özellikle pandemi süreci, bu algıyı biraz daha kuvvetlendirdi.

Belli bir gelir düzeyinde olan tüketiciler, organik üretimin peşinden gitmeye başladı. Yerelleşme ise ülkelerin gıda güvenliği açısından çok önemli. Bu kapsamda oldukça verimli topraklara sahip Türkiye, hemen her ürünün yetiştirilmesine imkan tanıyor.

Türkiye’de seracılıkta uzun zamandır yerli Bombus arısı kullanılıyor. Mevsimin çok sıcak ve çok soğuk olmadığı dönemlerde seralara salınan ve doğal ömrü 6-8 hafta olan bu arılar ürünlerin döllenmesini sağlıyor. Hakan Tayfun Aydın, Antalya’da 2004 yılında kurduğu firmasıyla Türkiye’de yerli olarak bu arıları geliştirmeye başlıyor. Aydın, arılara ilişkin şunları söylüyor:

Haberin Devamı

“Bombus arısı, seralarda yüzde 90-95 domateste, ardından ise biber, çilek, patlıcan gibi örtü altı ürünlerde kullanılıyor. Son zamanlarda meyve bahçelerinde de kullanım sağladık. Bu arıların bulunduğu ortamda ilaç kullanımına dikkat edilmesi gerektiği için sebzede ilaç kalıntısı konusunda faydası oluyor. Bunun normalde alternatifi hormondu. Şimdi doğal oluyor.”

KATMA DEĞERLİ VE ORGANİK ÜRÜN ATAĞI

Gürsel Tonbul, 25 yıldır Kuşadası Aydın bölgesinde organik tarım yapıyor. Sadece organik tarım yapmakla kalmıyor; bu modeli topluma anlatmak, ürünlerini tanıtmak, sürdürülebilir bir sistem için mücadele etmekle uğraşıyor.

Taze sebze meyve üretimini katma değerli mamul ürün haline getirmek amacıyla çıktığı bu yolu büyüten, önemli bir iş gücü oluşturan Tonbul, asıl olarak turizm işiyle uğraşırken, Antalyalı üreticilik yapan dede ve anneannesinden öğrendiklerini şimdi kendi tarımsal işletmesinde uyguluyor. Tek farkı, büyük ailesinin yaptığı doğal üretimi artık kendisi organik olarak daha ileri bir boyuta taşımış olması. 2 bin dekara yakın alanda üretim yaptıklarını anlatan Gürsel Tonbul, hikayesiyle ilgili şunları ifade ediyor:

“Taze üründe ciddi ürün kayıpları olabiliyor, ürünler ziyan olmasın diye katma değerli mamul ürün için yola çıktık. 300’ün üzerinde sertifikalı ürünümüz, kadın atölyemiz tarafından üretiliyor. Zeytin ve zeytinyağı üretiyoruz.”

Haberin Devamı

İLAÇ KULLANILMIYOR

Mevsimine göre 70-80 ila 120-130 kişi arasında istihdam oluşturduklarını anlatan Gürsel Tonbul, kadın istihdamına ise özellikle katkı sunduklarını belirtiyor. Tonbul, ‘zehir’ olarak tanımladığı tarım ilaçları kullanılmadan, her aşaması denetlenen organik üretimin güvenilir gıda için önemini vurguluyor.

Babası ve amcasının emeklilik macerasının büyük bir yatırıma dönüştüğünü anlatan Haşimcan Yazıcıoğlu, beyaz yakalı olarak başladığı iş hayatında şimdi 2 bin dönüm ceviz bahçesinin operasyonlarını yürütüyor. Edirne Uzunköprü’de giderek büyüyen bahçe için Yazıcıoğlu, şu bilgileri paylaştı:

“Avrupa’nın en yüksek kapasiteye sahip ceviz işleme tesisini hayata geçirdik. Cevizi dalından sofranıza hiç el değmeden topluyor, işliyor, gönderiyor. Bunu yaparken, ağaçlardan yeşil kabuğuyla topladığımız cevizlerin her aşamasından faydalanıyoruz. Yeşilleri ayırıp kurutup azot olarak kullanıyoruz.”

Haberin Devamı

Burçin Karababa, ziraat yüksek mühendisi olan babasının işi dışında tarımla ilgisi olmayan bir beyaz yakalı. İş hayatının stresinden dolayı Kemer’e yerleşip dalış eğitmeni olan Karababa’nın hayatı 2000’de doğan kızı ile bir kez daha değişiyor. Karababa, hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Alerjik bünyeli bir çocuk olduğu için tamamen organik beslenmesi gerektiği söylendi. 2002 yıllarında bugünkü gibi organik reyonlar olmadığından sebzeleri terasımda yetiştirmek için organik yetiştiriciliği araştırmaya başladım. 50 adet solucan ile evsel atıklarımı organik gübreye dönüştürerek organik tohumlar kullanmak sureti ile balkon bahçeciliğine başladım.”

Bu başlangıç şimdi Manisa’da 21 dekar alanda kurulu 6 bin 500 metrekarelik kapalı alana sahip Türkiye’nin en büyük solucan gübresi işletmesi haline geldi.