Gündem Kahreden tesadüf köye göçü tetikledi! 3 tavukla başladı, şimdiki hali inanılmaz

Kahreden tesadüf köye göçü tetikledi! 3 tavukla başladı, şimdiki hali inanılmaz

Paylaş
Kahreden tesadüf köye göçü tetikledi! 3 tavukla başladı, şimdiki hali inanılmaz

Hayatın değerini ailesini kaybettikten sonra daha çok hissetmeye başlayan Hayrettin Çağrı Ezerer (35) 6 yıl önce soluğu Torosların zirvesinde aldı. Cebine hayallerini ve 250 bin lirasını alarak yola çıkan Ezerer, yeni yaşamını kendi elleri ile sıfırdan inşa etti. Akademik kariyerini bırakarak ürettiği organik ürünlerle hasta kişilere şifa olmaya çalışan Ezerer, hikayesini posta.com.tr’ye anlattı.

İpek ALEMDAR GÖDE / ipek.alemdar@posta.com.tr – Diplomasını ve kariyerini bir kenara bırakarak kendine Torosların zirvesinde yeni bir hayat kuran Hayrettin Çağrı Ezerer, kentten köye göç kararı almasındaki süreci ve yaşadıklarını anlattı. Peş peşe babasını, erkek kardeşini ve en son da annesini kaybeden Ezerer, yaşadığı kayıplar ile birlikte hayatı sorgulamaya başladı. 6 yıl önce Mersin’e dönerek Torosların zirvesinde kendine yeni bir yaşam alanı kuran Ezerer işini, kariyerini bırakarak organik tarım ve hayvancılığa başladı. 3 tavukla macerasına başlayan Ezerer artık siparişlere yetişemez noktaya ulaştı.

Haberin Devamı

“MİLYONLARCA LİRANIN GETİREMEDİĞİ HAZ”

Kentten köye göçmesinde etkili olan faktörleri anlatan Ezerer, “Hayatta elde ettiğim ve mutlu olabileceğimi varsaydım her şeyi elde ettikten sonra asla varsaydım hazları alamadığımı fark ettim. İşte bunların içinde akademik hayat, makam, para, seyahat gibi şeyler var. Sonra küçüklüğüm aklıma geldi her şeyin az ama mutluluğun, sukutun inanılmaz fazla olduğu zamanlar aklıma geldi. Hep bir doğaya kaçış vardı içimde bir yerlerde. Aynı zamanda ekstrim sporlarla ilgileniyordum. Dolayısıyla şehirleri oldum olası pek sevmezdim. Önce babamı kaybettim. Daha sonra bir işletme açtım kendime. Oradan da çok güzel paralar kazanmıştım. Arkasından abimi kaybedince paranın kıymetsizliğini anladım. Ne için yaşıyorduk. Para için mi çalışmak için mi yaşıyorduk. En son annemin ölümü ile de ciddi anlamda madde ve manayı ayrıştırıp bir tercih yapmak istedim. Bundan sonra çalışmak için yaşamamaya karar verdim. Yaşamak için çalışacağım ve keşkesiz bir hayatım olacak” dedi.

Haberin Devamı

“3 TANE TAVUKLA BAŞLADIM”

Karşılaştığı aile ile gelen taleplerin arttığını ifade eden Ezerer, “Aslında ilk yola çıktığımda aklımda organik tarım organik hayvancılık yoktu. Şu anda organik tarım ve hayvancılık yapıyorum. Aynı zamanda ödüllü ürünler üretmiş oluyoruz. Aslında çok farklı hayallerimiz vardı. Yelkencilikle uğraştığım dönemde bir eczacı hanımefendi ve doktor eşi ile tanışmıştım. Hanımefendi son safha karaciğer kanseri olduğunu söyledi. Ben de o dönemde annemi yeni kaybetmiştim. Fazlaca hassasiyetim vardı. O zamanlar sadece 3 tane tavuğum vardı. Ona 6 tane birikmiş organik yumurta hediye etmiştim. Daha sonra telefonlar gelmeye başladı onların çevresinden ve hekimlerden. Daha sonra ürünler için organik sertifikası aldım. Bir anda ‘seyyahınçiftliği’ olmaya başladı” şeklinde konuştu.

“HAYAL KIRIKLIKLARINA YENİLERİ EKLENMEMELİ”

Kırsal yaşamı tam anlamı ile fizibilite etmeden yola çıkmamak gerektiğini ifade eden “Çok iyi fizibiliteler yapmadan ve köyde kırsalda yaşamayı deneyimlemeden kesinlikle yola çıkmayın derim. Gerekirse ilk etapta bir çiftlikte ücretsiz çalışın. Ya da hangi kırsal hayatı tercih ediyorsanız mutlaka deneyimlemeniz lazım. Hiçbir şey gözüktüğü gibi değil. Çok kolay ve keyifli gibi gözüküyor ama şunu söyleyebilirim şu an mesela ellerimi kapatamıyorum ağrıdan sızıdan. Asla çok iyi maddi ve manevi fizibilteler yapmadan böyle bir hayata adım atılmaması gerektiğini düşünüyorum. Yeteri kadar hayal kırıklıkları var dünyada yenilerini de eklememek lazım. Ama bütün bunların yanında şunları da söylemekte fayda var. Herkes her şeyi yapabilir. Herkes hayal ettiği her şeyi elde edip başarabilir hatta daha güzelini de yaşayabilir” dedi.

Haberin Devamı

“ARTIK DAHA FAZLA HİSSEDİYORUM”

Yeni hayatında hayvanlar ve toprağın vefalı olduğunu hatırlatan Ezerer, “Göçle beraber hayatım mükemmelleşti. Daha kaliteli yaşamaya başladım. Bir anda aslında çevremdeki her şey daha da güzelleşmeye başladı. Daha az uyumaya ve daha az yemek yemeye başladım. Ama bunların yanında daha fazla hissetmeye ve daha fazla yaşamaya başladım. Hayvanlar ve toprak çok vefalı. Asla gönlünü kırmıyor. Göç etmeden önceki hayatımda da benzer şeyler yaşıyordum. Şehir, lüks, konfor, AVM’ler hayatımda kesinlikle yoktu zaten. Dağcılık ve ekstrim sporlarla uğraşıyordum. Dolayısıyla hayatımda çok da büyük bir değişim olmadı. Ama artık daha kaliteli yaşadığımı kolaylıkla söyleyebilirim” dedi.

Haberin Devamı

“HEM ELLERİM DONDU HEM DE GÖZLERİM”

Ezerer duyulan haz ile harcanan emek arasında bağlantı olduğunu ifade ederek, "Buradaki hayata başladığımda açıkçası zorlanmadığım hiçbir nokta olmadı diyebilirim. Her şey, her gün her şekilde bir komplikasyonla karşıma çıktı. Çok zor ve meşakkatli bir o yüzden de aslında bu kadar kıymetli bir hayat. Kentte kışın kaloriferle ısınırken çok bir emek harcamıyorsunuz aslında. Dolayısıyla ısınma nimetinin ne kadar değerli bir şey olduğunu anlayamıyorsunuz. Diğer tarafta saatler boyunca odun kırıyorsun, ellerin acıyor her tarafa talaşlar saçılıyor bir sürü şey oluyor ama odunu kuzineye atıp da üzerine çayını, kestaneni koyduktan sonra onun hazzı ve tatmini hayal dahi edilemez. Milyonlar kazanırken asla tatmin etmeyen bir hayattan bir akşam bir şömine ateşinde içilen çayın hazzı çok daha farklı oluyor. Ruhsaldan ziyade somut ve fiziksel zahmetler ısınma, yeme, içme, barınmanın o kadar büyük bir rahmeti oluyor. Kentlerde çalışılan noktalarda bu denklem tam yerine oturmayabilir. Kentlerde çalışılan yerlerde genelde emeklerin karşılığının alınmamasından başkalarını zengin etmekten şikayet edersiniz. Siz sadece yaşayacağınız kadar kazanırsınız sistem böyledir. Bu sistem karşısında da beyninizi ve gönlünüzü kullanamamış olursunuz. Ama diğer türlü bir hayatta denklem çok güzel kurulmuş durumda. Özetle her adım zor ama yeri geliyor ellerimin donduğu gözlerimin de dolduğu anlar da yaşadım. Örneğin ineğimin birine iğne yaparken dizime tekme attı. Zamanında yılan, akrep de soktu bunlar olabilecek şeyler ve bunlar olduğunda ne yapmanız gerektiğine hakim olmanız gerekiyor. Aslında tüm bu sebeplerin durumundan ötürü değeri paha biçilemez oluyor" şeklinde konuştu.

Haberin Devamı

SİPARİŞLERE YETİŞEMİYOR

Ödüllü ürünler ürettiğini belirten Ezerer, "Bu işe başlarken cebimde ortalama 250-300 bin TL gibi bir para vardı. Şu anda burada geçimimi organik tarım ve hayvancılık yaparak sağlıyorum. Tavuklarım var organik yumurta, tavuk çorbası, tavuk suyu vs. üretiyorum. Öte yandan ineklerim var onların sütlerinden peynir, tereyağ ve yoğurt gibi ürünler üretiyorum. Hepsi uluslararası sertifikalı ve ödüllü ürünler" dedi.