Her şey dahil Antalya hariç abem

İlk defa bir turist rehberi olarak gelmiştim Antalya’ya. Daha sonra da yolum hep kesişti bu güzel şehirle. Bu defa Posta Gazetesi’nin konuk yazarı olarak geldim.

Doksanlı yılların başlarıydı. Körfez Savaşı nedeniyle turistlerin bıçak gibi kesildiği günlerdi. Ortalarda turist görmek neredeyse imkansızdı. O günlerde gelen tek tük turistlerden birisine sormuştum; “Sen nasıl geldin kardeş? “Ben Türkiye’ye değil, Antalya’ya geldim” demişti. Biz nasıl Kazablanka’nın, Kanarya Adaları’nın hangi ülkeye ait olduğunu bilmezsek, onlar da Antalya’yı tam olarak bilmiyordu.

Biliyorsunuz Antalya’ya gelen turistlerin çoğunluğu her şey dahil tatili tercih ederler. Uçaktan inerler, 5 yıldızlı otellere kapanırlar.

O büyük tesislerin arkasındaki ve yüzyılların filtresinden süzülüp gelen o muhteşem kültürün farkına varamazlar. Onlara yörük deseniz peynir zannederler. Bazıları belki 7 Mehmet’i bilir ama Börekçi Tevfik Amca’yı keşfetmeleri mümkün değildir. Tulumbacı Yaşar’da tulumbanın tadına da bakmazlar. Ne sanayideki Şişçi Volkan’ı, ne de Hakkı Baba’yı bilirler. Tamam Antalya turizm, sinema, fuarlar demektir ama Antalya her şeyden önce Antalya’nın kendisidir abem, onu tanımak için beş yıldızın dışına çıkmak lazım.

BİROL GÜVEN