Kültür - Sanat Geride kalanların hikayeleri
Paylaş
Geride kalanların hikayeleri

1979 yılında henüz 26 yaşındayken hayatına son veren Breece D'J Pancake’in öyküleri ‘Kışın İlk Günü’ adıyla ilk kez Türkçe’de

Güzin AYAN

“Dumanlı bir yaz havası var. Bir sığırcık sürüsü süzülerek başımın üzerinden geçiyor. Bu ülkede doğdum ve hiçbir zaman ayrılmaya pek hevesli olmadım.”

Geride kalanlar. Amerikalı yazar Breece D'J Pancake’in, Türkçe’ye henüz çevrilen “Kışın İlk Günü”, yıllanmış öyküleri ile bana tekrar tekrar kalanları düşündürdü. Kökleri yeni bir coğrafyaya alışamayacak kadar derinlerde, bir mağara ya da bir fosil gibi katman katman toprak, taş ve tortuya gömülmüşleri.

Bu doğrultuda, on iki öykülük kitabın açılışını, “Trilobitler” yapıyor. Trilobitler, yüzlerce milyon yıllık bir geçmişe sahip sert kabuklu fosilleşmiş hayvanlar. Kamyonetinden inip bize içinde olduğu manzarayı tasvir eden hikaye kahramanı Coley, karşısındaki tepeyle ilgili olarak, bugünkü son ‘pürüzsüz tepecik’ şekline gelebilmesi için milyonlarca yıl geçtiğini hatırlatır. Tepenin dört bir yanında trilobit aradığını ve henüz bulamamış olsa da umudunu yitirmediğini sezdirir.

Coley, babasının ölümünün ardından annesini çiftliği satmamaya ikna etmek ister. Gün boyunca geçmişte bu topraklarda yaşadıklarını hatırlatacak objeler ve insanlar, hafızasını dün ile bugün arasında zikzaklı gidiş gelişlere sürükler. Pancake, bizi capcanlı tasvirleri ve yaşayan diyaloglarıyla henüz ilk hikayeden itibaren kahramanlarıyla aynı havayı soluyacak yakınlığa getirir.

Duygu yüklü yaşam kalıntıları


Gelelim Pancake’in süreklilik temasını en güçlü şekilde aktardığı, Türkçe baskısına adını veren öykü, “Kışın İlk Günü”ne. Hollis, ihtiyar ebeveynleri ile çiftlikte yaşar, erkek kardeşi ise evden ayrılmış, papaz olmuştur. Geçimlerini sağlamak için çiftliğin işleriyle kendisi ilgilenir. Kendini bir mezarda kısılmış gibi hisseder.

Hikaye boyunca artık onlarla yaşamayan erkek kardeşine, gittiği, onu ebeveynlerine ve çiftliğe bakma zorunluluğu ile bıraktığı için öfkelendiğini, bu durumla baş etmekte nasıl zorlandığına tanık oluruz. Breece D'J Pancake, bunun gibi, daha ilk öyküden itibaren yeri gelince madenci küreği yeri gelince arkeolog fırçası oynatarak duygu yüklü yaşam kalıntılarını, kelimelerin bazen hoyrat bazen insaflı darbeleriyle, büyük bir ustalıkla gün yüzüne çıkartıyor.


Sık dokulu bir hikaye


“Tilki Avcıları”, Pancake’in keskin gözlemciliği ve yoğun empati gücüne örnek, ince ve sık dokulu bir başka hikayesi. Pancake’in iyi tanıdığı, ağır işlerde çalışan karakterlerinden Bo, madencilerin takıldığı bir pansiyona gider ve orada çalışan Lucy ile laflar. Onun ilgisini çekecek bir şeyler söyleyebilmeyi ister.

Dinlenmeye değecek bir şeyleri olmamasından yakınırken, Lucy, “Bo, söylediğin ancak karşındakinin anladığı kadardır” cevabını verir. “Tilki Avcıları” farklı görüşlerin sürekli çarpıştığı, gürültülü sahnelere sahip ve Pancake, hikayelerinde herkesi dinlemek istiyor. Ustalığını da burada konuşturuyor. Okuyucunun odağını kaybetmesine izin vermeden, Pancake, kahramanının kişisel yolculuğunu intizamla işliyor.




Kışın İlk Günü
Breece D'J Pancake
Çeviri: Ezgi Kıymaç
Yüz Kitap
190 sayfa


Haberin Devamı