Pazar Postası “Çıplak fotoğraf istemek sevişelim demektir!”
Paylaş
“Çıplak fotoğraf istemek sevişelim demektir!”

Ankara'dan İstanbul'a 7 yıl önce transfer olan fotoğrafçı Mehmet Turgut, genç yaşına rağmen büyük sergilere, ödüllere ve çalışmalara sahip. CNN Türk'te 'Falan Filan' adlı yeni bir programa başlayan Turgut, özellikle ünlü isimleri alışkın olmadığımız halleriyle pozlamasıyla dikkat çekiyor.

RÖPORTAJ: CANAN'DAN YILDIZ

Haberin Devamı

* ‘Falan Filan’ CNN Türk’teki yeni programınız...

Program yapmak için riskli bir dönem; haklısın reyting sistemi vs. Ama, bu bende bir alışkanlık oldu; kriz olur ben en çok projemi o zaman yaparım, ya da sergi açarım. Ki cumartesi- pazar dahil!

* Niye tv programı istediniz ki?

Sizin işiniz değil Mehmet Turgut! Televizyonu istemem, fotoğrafçılığı çok kolay yapmamdan çıktı. Bu işi artık o kadar iyi yapmaya başladım ki Canan, artık ders çalışmayı bıraktım. Fotoğrafçılıkla ilgili tembelleşmeyi hissettiğim anda, hadi artık farklı bir şey yapayım dedim.

* CNN Türk’le yollar böyle kesişti o halde!

Hali hazırda bir formatım vardı, kanalla denk geldik evet. Ha ama bak bu heykelcilik de olabilirdi; işin maksadı benim farklı bir alana geçip yeniden çalışmamı sağlamaktı.

Haberin Devamı

* Hoşlandınız mı peki TV’den?

Vallahi ilk programımın konusu ‘korku’ydu, Kerem Cem ve Azra Akın’ı davet ettim. Korku ve ona uygun yaptığımız makyaj sizi şaşırtıyor.

* Program da fotoğrafçılığın uzantısı gibi yani!

Evet, dekoru yaparken ben de katıldım çalışmaya, kendi stüdyom gibi; konuklarıma makyaj yaparken sohbet başlıyor; butik Mehmet Turgut Stüdyosu oldu.

* Zıtlıktan hoşlanıyor olmalıyız!

Doğru! Olmayacak insanları alışkın olmadığımız kılıklara sokmak aslında yaptığım. A46 dergisinde yaptığım işi bir bakıma stüdyoya taşıdım. Kerem Cem’i vampir kılığına soktuk mesela; ne alaka? O ailemizin oğlu, anladın mı?

* Planlı bir şey midir fotoğraf çekmek?

Pek değil; göstermek istediğim şey aslında tam da o. Bir şeyler konuşuyoruz çekim esnasında da; tıpkı fotoğraf stüdyosunda olduğu gibi; ama planlı bir şey olmuyor fotoğraf; o an aklınıza bir şey gelebilir ve çekersiniz.

FOTOŞOP SANDIĞINIZ ASLINDA IŞIK VE MAKYAJ

* Fotoğrafçı mısınız peki? Daha fazlası mı?

Kendime fotoğrafçıyım diyemiyorum ben de. Herkes fotoğraf çekiyor, üzerinde oynuyor, boyuyor. Ama beni bence diğerlerinden ayıran şey; benim o kareler ve çekim için çok daha fazla çalışmamdır.

* Herkes yapıyordur Mehmet, bir biz değil!

Doğru konseptte doğru malzemeleri toparlamak kast ettiğim; ben çok düşünür ve notlar alırım; yani daha çekim olmadan aklımda bitiririm nasıl bir şey olacağını.

Haberin Devamı

* Fotoğrafçılık bu mu sizce? Boyamak, fotoşop?

Evet tam da bu! Günümüzde, çağımızda fotoğraf eyleminin tam da karşılığı bu! Ailem farklı yöntemlerle fotoğraf çekiyordu; benim enstrümanlarım da bu! Fotoğrafçılıkta sonuca giden her yol mübahtır.

* Sahi; 110 senedir fotoğraf çeken bir aileniz var!

Evet, aile mesleği gibi; yapmayanı dövüyorlar. Bak, dedemin zamanında hani puf diye patlayan alüminyum makineler vardı ya; onlar kullanılırmış, babam negatif de, renkli de çekmiş; ben de bu geleneği aldım ve dijitale çevirdim. Hepsi, fotoğrafa ulaşmak için bir araç.

* Ya klasik fotoğrafçılık?

Ona da yanıtım hazır merak etme, geçenlerde İstanbul Modern’in geleneksel gecesindeydim; Ara Güler de oradaydı; yanına koştum, ‘Sen o çocuk değil misin?’ dedi; ‘Benim şimdiye kadarki en iyi fotoğrafımı sen çektin’ diye ekledi. Sergimde onun da bir portresi vardı, onu kast ediyor...

* Bu sizi en iyi fotoğraçı mı yapar peki Turgut?

Haberin Devamı

Çok onore eder elbette, ama en iyi fotoğrafçı yapmaz. Ama Ara Güler gibi bir ekol de bana bir şey söylüyorsa bunda bir şey vardır diye düşünüyorum; babam ya da Ara Güler ‘Oğlum sen ne yapıyorsun? Bu nasıl fotoğrafçılık?’ demiyorsa; o zaman sorun yok demektir!

* Bu kadar oyun, fotoşop niye peki?

Klasik fotoğrafçısın ya sen Canan, yanılıyorsun! Senin fotoşop zannettiğin şeyin büyük yüzdesinin ışık ve makyaj olduğunu biliyor musun peki? Hayko Cepkin’e çektiğim bir fotoğraf vardı groteks makyaj yaptık ona mesela, gün ışığında çektik; daha ne ayrıntılı işler... Ama bir gör; dijital sanırsın; o kadar iyi.

* Prodüksiyon diyorsunuz yani...

E tabii, zamanla ilgili bir şey bu Canan, ne kadar bol ise o; prodüksiyon hazırlık aşaması da ona göre oluyor. Ama sen müdahale edilmemiş işleri tercih ediyorsun, orasını anladık.

* Gerçeğe müdahaleye takığım evet!

50 mm dışında taktığın her objektif o gerçeği kırar zaten! Siyah beyaz keza öyle, başka kullandığın tüm efektler keza. Ya, fotoğrafın kendisinde ‘müdahale’ var; seni üzmek istemem ama zaten; anı pozlamak o gerçeği kırıyor.

Haberin Devamı

* Sizin korkunç şeyler yaparak algı bozma hastalığınız nedir?

Benim yaptıklarımın gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok haklısın. Aslında bir tiyatro sahnesi, bir hikaye kurguluyorum ve onu çekiyorum. Sıfırdan oyun yazıp oyuncular buluyorum buna uygun; hepsi bu.

* İlgi çekmeyi seviyor musunuz?

Ya aslında ‘Falan Filan’da da yapmaya çalıştığım şey; bir şeyler anlatmak istiyorum; ama bunları yaparken de ‘havuç’lar kullanıyorum, okunacak, bakılacak, sanat vs. olan bir şey istiyorum; ama bir yandan da dikkat çekici şeyler yapmak. Aydınlatma hikayesi benimkisi. Kültürel mevzular bazılarının tekelinde kalmış.

* Sizin misyonunuz mu bu peki?

E tabii Canan! Sanat, kültür hep yüksek kesimin tekelinde kalmış bir şey, elitizmin tekelinden çıkarıyorum kültürü, yapmaya çalıştığım şey o. Hep bir ışık saçmaya çalışıyorum; bunlar elit kesimin elinde olduğu için toplumsal sorunları çözemiyoruz, iletişim kuramıyoruz, aile sorunları yaşıyoruz... Bu iş biraz daha iletken olsa, biraz daha iyi olmaz mı durumumuz?

* Aha, dijitalin altından ne çıktı!

Çok gerçek! A46 dergisinde de kaç senedir aynı şeyi yapmaya çalışıyorum, ilgi çekici şeyleri kullanarak kültür, sanat geçirmek karşı tarafa. Daha güzel olur hayat bence öyle. ‘Entellektüel’lerin tekelinde kalınca problemler çözülmüyor Canan.

* Bizdeki fotoğrafçılık nasıl?

İyiyiz, ama bizde yurt dışındaki gibi sergiler, galeriler yok Canan. En büyük eksiğimiz o; bizde fotoğrafçılık resim sanatı gibi algılanmıyor; öyle bir rağbet görmüyor; ama Londra’ya, Paris’e gidince büyük fotoğraf galerilerine özenmemek elde değil. Türkler bu sektörde yok.

* Fotoğrafı neden adamdan saymıyoruz?

Biz fotoğrafçılığı sanattan saymıyoruz mesele o. Tamam ben de fotoğrafçılığın resmin ya da heykelciliğin, yani temel sanatın önüne geçeceğini asla sanmıyorum; hatta fotoğrafçılığı sanattan değil; alternatif sanattan sayıyorum; ama Türk galerisi yok, dünyada bu iş satıyor, burada yok.

"FOTOĞRAFA İKNA EDEMEDİKLERİM OLUYOR"

* Herkesi ikna ediyorsunuzdur fotoğraf için...

Hayır asla öyle değil! Bazen ikna edemediklerim de oluyor! Senin görmediğin duymadıkların var.

* Şeytan tüyü olduğu muhakkak!

Evet, onu ben de düşünüyorum. Nefise Karatay’la konuşuyoruz bir gün; ben yapamam öyle şeyler dedi; lafı bitirdikten bir iki dakika sonra, ‘Senden iyi Elf olur Nefise’ dedim, ‘Sahi aa evet yapalım’ dedi. O ikna kabiliyetim var.

* Rahatlatıyor musunuz pozlayacağınız kişiyi?

Aa, hemen her şeyi anlatıyorum; baştan sona. Sürpriz yok bende Canan, gelen insan neyle karşılaşacağını iyi biliyor; bu yüzden rahat ediyor.

* Çıplak poz isteyen oldu mu hiç?

Bana ki cesaret edemez kimse.

* Çıplak poz istemenin neresi yanlış?

Neresi mi? Çıplak poz isteyen biri kibarca yatalım demek ister; bu anlama gelir bu, ‘Sevişelim mi?’ demektir!

"HER İLİŞKİYE SONSUZA KADAR SÜRECEK GİBİ BAKARIM"

* Magazinin de ilgi odağısınız, ilişkilerinizle...

Dizi, film afişleri, albüm kapakları ya da başka yaptığım işlerin yanında magazin de var evet. Ama ben bunun için ayrıca uğraşmıyorum.

* E, ne oluyor da oluyor?

Ya, mantıklı ol lütfen, sabahın 4’ünde nasıl bir açıklama yaparsın ki zaten? Ayrıca anlamıyorum insanları, ben fotoğrafçıyım; bir fotoğrafçı öteki fotoğrafçıyı neden çeker ki? Ben kendi meslektaşımdan birini asla çekmem!

* Özel ilişkilerinizi saklamak için çabalıyor musunuz?

Hayır, ama adı üzerinde ‘özel ilişki’! Benim birlikte olduğum kızın saçından, başından, adından, boyundan kime ne? Adı üzerinde, bize ait bir şey. İki kişinin arasında, mahrem bir şey; kimseyi ilgilendirmez.

* Anlatmaz mısınız?

Hiçbir zaman, kız arkadaşlarımı anlatmam ki... Bütün yaşadığım ilişkilerime sonsuza kadar gider gibi başlarım; ama bir yerde beynin sinyal verir; ya biterse? O zaman bu yazılanlar, anlattıklarım ne olacak? O yüzden anlatmıyorum.

* Başka sakladığınız bir şeyler olur mu?

Ya her şeyi anlatırım... Serseriliklerim, yanlışlarım, azıtmalarımın hepsini anlatayım, işimi keza... Ama ilişki hayır! İlişkimin görünmek istediğim kadarını İnstagramdan paylaşıyorum, o kadar. En büyük hakkım bu benim.

* Evliliğe nasıl bakıyorsunuz?

Bir kere yaşadım, boşandım. Evlilikten soğumuş değilim ama evliliğin kader olduğunu düşünüyorum. Tevekkül ediyorum, zamanı gelince her şey olur diye düşünüyorum. Ama şu an plan yok, karşıma evlenip çocuk istediğim bir kız çıkarsa olur, ama takvim yaparsan patlar Canan.

* Biri var mı özel hayatınızda?

Evet var, çok iyi gidiyor; çok mutluyum. Ama paylaşım bu kadar sana!

"POPÜLER OLMAK İÇİN UĞRAŞMADIĞIM İÇİN ÇOK POPÜLERİM"

* Neden bu kadar popülersiniz?

Popüler olmak için uğraşmadığım için çok popülerim, tanınıyorum, sadece işimi yapıyorum da ondan!

* Deniz Akkaya’nın sizi ünlü çevresine soktuğu anlatılır...

Bu şehir efsanelerine de bayılıyorum! Yok öyle bir şey, Deniz’in beni ünlü çevresine soktuğu, parlattığı bir şehir efsanesidir, kendisi de duysa güler, yok öyle bir şey.

* E nasıl oldu?

Bak hayatım, ben 7 senedir İstanbul’dayım, ondan önce de 10 sene bir Ankara var, onlarca fotoğraf çektim, sergi açtım, kültür sanat dergilerinde vardım; biz o sayfaları maalesef pek görmüyoruz. O çevrede zaten tanınıyordum; üniversitelerde anfiler doluyordu. Senin bahsettiğin gibi değil o iş.

* Ünlüler? İstediğiniz bir nokta değil miydi?

İstediğim ya da istemediğim bir şey gibi bakmıyorum meseleye. Hayat beni buraya getirdi o kadar. Ha, birikimimi, fotoğrafçılık anlayışımı ünlülere uygulayınca; o iş birden gazetelerin birinci sayfalarına, magazin eklerine taşındı hepsi bu. Ankara’daki de Mehmet, buradaki de Mehmet.

* Zor biri misiniz arkadaşlık konusunda?

Evet! Arkadaşım değilse bünyem kaldırmaz o ünlüyü, biri sadece ünlü, ismi var diye arkadaş olamam. Sadece ünlü arkadaşlarım olsun! Ben bu fikre çok karşıyım, yalnızca çevre biraz oraya dönüyor; yapacak bir şey yok.

* Arkadaşlarınız da çektiğiniz fotoğraflar gibi farklı mıdır?

E içlerinde mekan sahibi olan da var, sanatçı olan da; ya da Kerem Cem gibi şarkı söyleyen de. Renkliler evet, ama kendi aralarında da iyi anlaşır benim arkadaşlarım; onları da bir araya ben getiriyorum; ama zıt kutuplar normalde; biri Kral FM, biri Rock FM ama bir masada bir araya getiriyorum. Kral’cıyla Rock’çı birleşiyor bende.

* Sade bir çocuksunuz, enteresan!

Hiçbir zaman göründüğümden başka bir adam olmadım ki! Her zaman buydum, sonradan evcilleşmiş biri değilim.

* Yalnızlık peki?

Sever misiniz kendi başına olmayı? Hayır asla! Yalnızlıktan nefret ederim! Sıkılırım çok! Düşünmek için yalnız kalayım diyenlerden değilim.

* Zor biri misiniz? Geçimsiz ya da?

Hayır asla, zor biri değilim; geçimsiz değilim... Sadece çok hareketli olduğum için zor biri olabiliyorum bazen o kadar! Hiç bitmiyor enerjim.

BENİ İSTANBULA GÖMERLER

* Olmazsa olmazlarınız var mı?

İlla kendi stüdyom olacak Canan, kendi ekipmanım olacak illa! Kendi malzemelerimi de kullandırmam. Gece aklıma acayip bir fikir gelir, mutlaka hemen çekmek isterim. Cebimde stüdyomun anahtarı mutlaka olacak.

* Tuhaf şeyler pozluyorsunuz, deli misiniz aslında?

Kendine deli diyen bir deli gördün mü? (Kahkaha atıyor) tabii ki, normal insan işi mi bu? Elbette!

* Adam olmayan bir çocukmuşsunuz, şimdi gurur duyuyorlar mı sizinle?

Bilmem, gurur duyuyorlardır herhalde. Bizde o tip şeyler konuşulmaz genellikle mesafeli bir ilişkimiz var. Benim öyle bir ailem var ki, hani oğlumuz adam olsun gibi bir ihtiyaç duyduklarını sanmıyorum.

* Belirgin bir düzen var mı ailenizde?

Evet, herkes çalışır bizde, herkes çalışmayı sever. En önemli şey bizde işe yaramak, çalışmaktır. Ben de onu yapıyorum.