Pazar Postası Saraydaki kalbi kırık hayalet
Paylaş
Saraydaki kalbi kırık hayalet

Beyoğlu'ndaki Hollanda Sarayı'nda 1700'lerin başında unutulmaz bir aşk yaşandı

Büyükelçi Cornelis Calkoen ile Beyaz Gül isimli kölenin gizli aşkı kederli bitti. Ama Beyaz Gül’ün ruhu halen sarayda yaşıyor ve bu saray ‘hayaletli’ olarak anılıyor.

Haberin Devamı

Hollanda Başkonsolosluğu binası veya diğer adıyla Hollanda Sarayı 1714‘te Jacobus Collie isimli bir tüccar tarafından yaptırıldı. Jacobus Collie’nin ölümünden sonra binayı, yeni Hollanda Büyükelçisi Cornelis Calkoen satın aldı. Daha otuz yaşında genç bir diplomat olan Cornelis Calkoen şehre yeni gelmişti. Hollandalı zengin ve soylu bir ailenin gelecek vaat eden, zeki ve hassas oğluydu.

Hazırlayan:Mehmet Çelik

mehmet.celik@posta.com.tr

LALE DEVRİ ÇOCUKLARI

Lale Devri zamanıydı. Osmanlı İmparatorluğu ruhen toparlanıyor, savaşların yarattığı ekonomik sıkıntıları aşmaya çalışıyordu. Cornelis Calkoen aylarca III. Ahmet’in huzuruna çıkmayı bekledi. Başarılı büyükelçi Cornelis Calkoen, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile iyi anlaşıyordu. Saraya kabul edildiği gün yanında getirdiği diplomatik mektup ile birlikte padişaha üç metre uzunluğunda bir teleskop, göz alıcı kristal bir dolap ve çok değerli kumaşlardan üretilmiş elbiseler gibi, o devirde çok nadir bulunur hediyeler sundu.

Haberin Devamı

KÖLEYE AŞIK BÜYÜKELÇİ

Beyoğlu’ndaki Hollanda Sarayı’nda, onlarca kişinin hizmet ettiği davetler veriyor, ülkesinin yararına anlaşmalar yapıyordu. Saraydaki kadın hizmetçilerden biri çok dikkat çekiciydi. Çarpıcı güzelliği dillere destan olan Çerkez asıllı bir köleydi, adı da tenine vurgu yapar gibi Beyaz Gül olarak konulmuştu. Büyükelçinin sarayında tam olarak ne görev yaptığı bilinmiyor. Ancak Cornelis Calkoen’in oda hizmetçisi olabileceği tahmin ediliyor. Aralarında doğan gizli aşk, gizli kalması gereken bir sevdaydı. Yakıcıydı ve etkileri uzun zamana yayılacaktı.

AYRILIK ACISI

Cornelis Calkoen’in, İstanbul’daki görevi bitince Hollanda’ya gitmek zorunda kaldı. Beyaz Gül ise tek başına sarayda kaldı. Büyükelçinin Beyaz Gül’ü yanında götürmeyi istediği ancak bunun diplomatik bir sıkıntı yaratmadan mümkün olmadığı anlatılanlar arasında. Ama Beyaz Gül bunları bilmiyor ve ayrılık acısına dayanamıyordu. Yemekten içmekten kesildi, yüzü hiç gülmedi. Kimi kaynağa göre bir hafta, kimine göre üç ay sonra kederinden öldü. Beyaz Gül’ün hayaletinin o tarihten bu yana bir zamanlar çok mutlu olduğu sarayda gezindiği ve büyükelçiyi aradığı söyleniyor.

Haberin Devamı

ELÇİNİN ÖLÜMÜ

Beyaz Gül’ün öldüğünü haber alan Cornelis Calkoen ise ömrünün geri kalan kısmında hiç evlenmedi. Dresden’de, Sakson Sarayı’nda çalıştı, ardından Polonya’ya elçi olarak yollandı. Ömrünün son günlerinde İstanbul’a ve burada bıraktığı hatıralara dönmeyi çok istedi. Uzun uğraşlar sonucu İstanbul’a yine elçi olarak atanmayı başardı. Ancak 1764’te tekrar İstanbul’a gelmek üzere yola çıktığında bilinmeyen bir hastalıktan öldü.

Kafile geri döndü ve efsanevi aşkın bu son kahramanı Amsterdam’a gömüldü. Elçilik görevlileri ise bu aşkı unutmadı. 2002’de yapılan restorasyon sonrası Beyaz Gül’ün hatırasına Hollanda Sarayı’nın arka bahçesine inen merdivenin başındaki heykelin hemen üzerinde Hollandaca, İngilizce ve Türkçe olarak şöyle bir açıklama bulunuyor:

“Hollanda Sarayı’nın 18’inci Yüzyıl başlarından bu yana Beyaz Gül tarafından ziyaret edildiği rivayet ediliyor. Beyaz Gül, 1727-1744 yılları arasında İstanbul’da görevli, bekar Büyükelçi Cornelis Calkoen’in güzel sevgilisiydi. Beyaz Gül, Calkoen’in Dresden’e tayininden sonra kalbi kırık öldü. Hollanda Sarayı’nın sakinleri onun hayaletini o günden beri gördüler ve varlığını hissettiler. Bu heykel Beyaz Gül’ün anısınadır.”

Haberin Devamı

GÖREVLİ HAYALET

Bugün heykelin olduğu yerin çevresi Hollanda’dan getirilen lalelerle süslü. İstanbul’da görev yapan hemen her başkonsolos eşi, bir kez de olsa Beyaz Gül’ü hissettiğini söylüyor. Eski başkonsoloslardan birinin eşi, merdivenlerden düşerken birdenbire bir el tarafından destek gördüğünü ve ölümle sonuçlanabilecek büyük bir kazayı bu şekilde atlattığını anlatıyor.

Beyaz ipekli elbiselere bürünen bir kadının sarayın avlusunda gezindiği rivayetler arasında. Eski başkonsoloslardan Jan Giesen’in eşi Corrie Giesen de Beyaz Gül’ün varlığını hissedenlerden biri. Sık sık kapıların ve pencerelerin kendiliğinden kapandığını, odalardan geceleri hışırtılar duyduklarını, saraydaki tabloların zaman zaman değiştiğini anlatan Corrie Giesen, hayaletten hiç korkmadığını, hatta sarayda yaşadıkları dönemde tıpkı diğer çalışanlar gibi Beyaz Gül ile birlikte yaşamaya alıştıklarını söylüyor.

Haberin Devamı

SAHNEDEKİ AŞK

Tarihe geçen bu aşk, romanlardan sonra tiyatro sahnesine de taşındı. Sirkeci’deki 540 yıllık tarihi binada hizmet veren Hocapaşa Dans Tiyatrosu bu aşk öyküsünü ‘Beyaz Gül’ adıyla ve 30 kişilik dans grubuyla sahneledi.

(29.09.2013 tarihli Posta Karnaval ekinden alınmıştır.)