Kültür - Sanat Ne güzel şeydi umut
Paylaş
Ne güzel şeydi umut

Oya Baydar, yeni romanı ‘Yolun Sonundaki Ev’de yüz yıllık bir geçmişe bakıyor ve yitip gidenlerin arasından umut devşirmeye çalışıyor

Ayşen GÜVEN
aysenimsi@gmail.com


Oya Baydar, Can Yayınları’ndan çıkan son romanı “Yolun Sonundaki Ev”de, özlemle umutlu zamanlara tebessüm eden bir anıt inşa ediyor. Mor salkımlı bir ev, çatısı altında hane temsilcisi kadınlar ve o evin, o kadınların biraz anılarında biraz şahitliğinde anlatılan yüz yıl. Umut edecek mecali kalmayan kuşağın yeni gelenin umuduna duyduğu ihtiyaç.

1913’te bir suikastla kuyruğu birbirine dolanan hikâyeleri, 1960’lı yıllarda mor salkımla sarmalanacak olan “güzel komşuların”; iyiliğin, dayanışmanın, kentsel dönüşüm ve düzenin yıkımı altında kalmadığı zamanlarda bir evde topluyor Oya Baydar. Elbette araya falçata darbeleri atılıyor. 60’lara gelene kadar biriken acı ve utanç yükü, kuşaktan kuşağa aktarılan bir lanet gibi okunuyor romanda. Yüzleşmeden unutulan her suç bir sonraki kuşağın çağına düşecek kara lekenin mürekkebi oluyor.

DAHA KAÇ KUŞAK UMUDUNU YİTİRECEK

Kendine ait bir kronoloji çiziyor o falçata darbelerinin tarihleriyle yazar. “Yolun Sonundaki Ev”de, Baydar, Sur ve Cizre’de yaşananlara bırakıyor sonu, aynada tek tek yüzümüzdeki o falçata izlerine işaret ediyor böylece. 1915’in diyetidir mor salkımlı evin torunlarının Sur’da aldığı yara, diye geçiyor içinizden. Sahi umarım geçiyor, geçmiyorsa fena! Yoksa daha kaç kuşak yolun başındaki “güzel günler beklentisini, gelecek umudunu” yolun sonunda yitirmiş olacak?

Oya Baydar bu romanında da tarihi sıkıcı anlatımından ve yalancı coşkusundan kurtarıyor. Edebiyatla döşüyor coşkudan ziyade riyakâr tarihi. Güzel şeyler de olduğunu hatırlatıyor, özlemler depreşiyor. Kentsel dönüşümden önce başlayan toplu

Göz yaşartan burun direğinde sızlamalar yani. Nostaljik ajitasyona ihtiyacı yok bu romanın, eksilenleri sayıyor, yerine koyacak bir şeyler arıyor, kalabilenlere sahip çıkıyor.

Belki yolun sonunda birkaç kuşağın nefesi tükendiyse de romandaki torun “Umut” bugün için de gelecek için de umut! Oya Baydar’ın da umudu bana kalırsa. Yeni gelenler de mor salkımlı evler yapar, birbirimiz için “güzel komşular” olur belki, gizli umudumuz.

HİÇBİR KAPIYI AÇAMAYAN KİLİT

Goya’nın Son Portresi hakkında John Berger’in yazdıkları roman boyunca beni bırakmıyor: “Unutulan, affedilmiş demektir. Zihne nakşolan affetmez”. Oya Baydar da “Bireysel tarihlerimiz en fazla dört kuşaklık bir zincir. Her kuşakta birkaç halkası kopuyor. Sonunda bunca yaşanmışlıktan geriye ağır, paslı bir kilit kalıyor. Anahtarı olmayan, hiçbir kapıyı açmayan bir kilit” yazıyor bu kitapta.

Yolun Sonundaki Ev
Oya Baydar
Can Yayınları
272 sayfa


Haberin Devamı