Zihin Sağlığı Beden algısı bozulan kişi ikili ilişkilerini de sürdüremiyor! Kadınlar erkeklerden daha erken fark ediyor...

Beden algısı bozulan kişi ikili ilişkilerini de sürdüremiyor! Kadınlar erkeklerden daha erken fark ediyor...

Paylaş
Beden algısı bozulan kişi ikili ilişkilerini de sürdüremiyor! Kadınlar erkeklerden daha erken fark ediyor...

Günümüzde dış görünüm her zamankinden daha önemli hale geldi. Ekranda sürekli kendimizi ve çevremizi "kusursuz" gördüğümüz bu dünyada aynalarla karşılaştığımızda iş değişiyor. Ancak kişinin kendini beğenmeme durumu aşırıya kaçtığında, sürekli kusur olduğuna inandığı fiziksel özelliğinizi düşünüp, bunu gizlemek ve düzeltmek için çaba sarf ettiğinde hayatı alt üst oluyor. Kişi sosyalleşemiyor, normal hayatını sürdüremez duruma geliyor. Buna psikolojide “Beden dismorfik bozukluğu” deniyor. Üstelik araştırmalar gösteriyor ki, beden algısı bozulmuş kişiler ikili ilişkileri sürdürmekte ve hatta evlenmekte bile zorluk yaşıyor.

Selen Serdaroğlu / Posta.com.tr | "Kusursuz güzellik mümkün mü? ya da güzelliğin sırrı "kusursuzlukta" mı? "Filtre çıktı mertlik bozuldu!" diyerek başlamak isterdik ancak konu sadece filtreler değil. Herkesin kendince beğenmediği fiziksel bir özelliği olabilir; kimimiz burnunu, kimi saçını beğenmeyebilir. Erkekler daha kaslı, kadınlar ise daha zayıf görünmek isteyebilir. Bu durum uzmanlar tarafından bir yere kadar normal görülüyor. Ancak kişinin kendini beğenmeme durumu aşırıya kaçtığında, sürekli kusur olduğuna inandığı fiziksel özelliğinizi düşünüp, bunu gizlemek ve düzeltmek için çaba sarf ettiğinde hayatı alt üst oluyor. Kişi sosyalleşemiyor, normal hayatını sürdüremez duruma geliyor. Buna psikolojide “Beden dismorfik bozukluğu” deniyor.

Haberin Devamı

Günümüzde dış görünüm her zamankinden daha önemli hale gelmiş durumda. Evlere kapandığımız pandemi zamanında bile kendimizi sürekli videolarla ifade ettik, belki de her zamankinden daha görünür hale geldik. Ekranda sürekli kendimizi ve çevremizi gördüğümüz bu dünyada da dış görünüm bizim için de çok daha önemli hale geldi.

HER GÜN HER AN "GÜZELLİĞE" MARUZ KALIYORUZ!

Her daim ışıltılı, bakımlı, güzel, kusursuz olmak mümkün değil ama biz telefon ekranlarında ve izlediğimiz dizilerde sürekli bu görüntüye maruz kalıyoruz. Aynada gördüğümüz ise gördüklerimizden başka. Ancak algımız zaman içinde bunun bir filtre estetiği, ekran yüzü doğası olduğunu unutuyor ve bu görünümleri 'olması gereken'miş gibi algılamaya başlıyoruz.

Haberin Devamı

BİR OYUNCU KADAR İYİ GÖRÜNMELİ MİYİZ?

Şu sıralar bir dijital platformdaki dizisi ile gündemde olan; oyunculuğunun yanı sıra fiziksel özellikleri ile ön planda olan; sürekli ekranda göründüğü için her daim formuna dikkat etmesi gereken; saçından makyajına her detayı ile ilgilenmesi işinin bir gereği olan Demet Özdemir'i ele alalım.

Yaptığı iş gereği fiziksel özelliklerinin hiçbir önemi olmayan bir insanın her daim Demet Özdemir gibi görünmesi mümkün değil. Ancak standart bir öğrenci de sade bir vatandaş da sosyal medyada her gün işi bir anlamda iyi de görünmek olan kişilere maruz kalıyor. Üstelik bu bir ekip işi. Hem maddi hem de manevi anlamda ciddi yükleri var. Özdemir sadece sette değil, hayatının kalan kısmında da buna dikkat etmek zorunda. Formunu korumalı, cilt sağlığı için beslenmesine dahi dikkat etmeli.

GÖRÜNÜMÜMÜZLE Mİ PARA KAZANIYORUZ?


İşi sosyal medyada görünür olmak, ilham vermek olan; hayatını buradan kazanan Danla Biliç; fox eye'dan jowline'a, birden fazla estetik müdahale yaptıran "influencer"lardan biri. Ancak yaptırdığı her estetiği gururla söyleyen Biliç, saçma bulduğu her özelliğini de paylaşan, kendi ile rahatça dalga geçen isimlerden. Üstelik işi tamamen kendini görünür kılmakla ilgili. Peki, işi görünür olmakla ilgisi olmayan sade vatandaş neden estetik merkezlerinin kapısında, hiç düşündünüz mü? Cevap, beden algı bozukluğunda...

Haberin Devamı

ALGILARIMIZ BOZULUYOR

Beden Dismorfik Bozukluğu (BDB) temelde herhangi bir fiziksel kusuru olsun ya da olmasın, hafif derece bir fiziksel kusuru olsa bile kişinin dış görünümü ile çok fazla ilgilenmesi, meşgul olması olarak tanımlanıyor. Dismorfofobik insan herhangi bir organının, örneğin burnunun görünümünü kafaya takar; kendini beğenmez, çirkin olduğunu düşünür. Sürekli bununla ilgilenir. Çevresinden bu konu hakkında hiçbir yorum almamasına rağmen herkesin oraya odaklandığını düşünmek gibi algı bozuklukları oluşabilir. Obsesyon, BDB ile birlikte görülür. Hastalık özellikle ergenlik yaşlarında başlar. Bu algı bozukluğu kimi durumlarda kendine zarar vermeye yol açabilir.

PSİKİYATRİ KLİNİĞİ YERİNE ESTETİK CERRAHA BAŞVURUYORLAR

Hastalar, olmayan veya herkes kadar olan "kusurları" için bir psikiyatri kliniği yerine plastik cerrahlara, dermatoloji uzmanlarına başvurur. Çok genç yaşlarda estetik cerrahi müdahaleleri yaptırmaya başlayabilir.

Haberin Devamı

Örneğin, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Güray Yeşiladalı 14-15 yaşındaki ergen bireylerin henüz vücut gelişimlerini tamamlamadan estetik talebinde bulunduklarını söylüyor. Ailelerin bu talepler karşısında çaresiz kaldığını ifade eden Op. Dr. Yeşiladalı, “Aileler çocuklarıyla iletişimi koparmamalı, ihtiyaç duyulduğunda ise psikolojik destek almaktan kaçınılmamalı. Aksi halde küçük yaşlarda gerçek dışı beklentiler, hayal kırıklıklarına ve sağlıklarında geri dönüşü olmayan sorunlara neden olabilir” diyerek aileleri uyarıyor.

SOSYAL MEDYA VE DİZİLERDEKİ KUSURSUZLUK GENEL ALGIMIZI BOZUYOR

Dizilerde fit ve kaslı erkekler ile ince güzel kadınların toplumda bir idealizasyon algısı yarattığını kaydeden Psikolog ve Aile Danışmanı Ebru Özer Özkul da sosyal medyada daha iyi, daha güzel, daha kusursuz, daha mükemmel görünme isteğinin de beden dismorfik bozukluğunu tetiklediğini dile getiriyor.

Psikolog ve Aile Danışmanı Ebru Özer Özkul, beden dismorfik bozukluğunun; kişilerin sosyal yaşantısını olumsuz etkilediğini, hatta kişilerin karşı cinsle sağlıklı iletişim kuramadıkları için evlenemediklerini ya da evliliklerini sürdürmekte güçlük çektiklerini söyledi.

Haberin Devamı

İLİŞKİ KURMAKTA ZORLANIYOR VE HATTA EVLENEMİYORLAR

Özkul, yurt dışında yapılan bir araştırmada; beden dismorfik bozukluğu olan kişilerin yüzde 83’ünün bekar, yüzde 7’sinin boşanmış ve sadece yüzde 10’unun evli olduklarının belirlendiğini ifade etti. Ebru Özer Özkul, Türkiye’de yapılan araştırmalarda da benzer sonuçlarla karşılaşıldığını belirterek, evli hasta oranının bir araştırmada yüzde 26, diğerinde ise yüzde 15 çıktığını bildirdi.

TERAPİ GEREKİYOR, ERKEN FARK EDİLMEZSE TEDAVİ UZUN SÜRÜYOR...

Beden dismorfik bozukluğunu düzeltmek için bilişsel davranışsal terapileri tercih ettiklerini kaydeden Özkul, rahatsızlığın erken fark edildiğinde kolay çözüldüğünü, uzun süre devam ettiğinde ise kişilik haline gelebildiğini ve tedavisinin zorlaştığını söylüyor ve “Beden dismorfik bozukluğu” olan kişilerin bazı davranışları hakkında bilgi verdi.

BEDEN DİSMORFİK BOZUKLUĞU OLAN KİŞİLERİN ÖZELLİKLERİ

  • Yüzde 93’ü yüz ve baş bölgesinde bir fiziksel özelliğini beğenmiyor.
  • Kusur olduklarını düşündükleri fiziksel özellikleriyle aşırı uğraşıyorlar, bu kusuru gizlemek için kompulsif abartılı, tekrarlayan davranışlarda bulunuyorlar.
  • Sık sık aynada kendilerini kontrol ediyorlar.
  • Kendilerini ideal görünüme, ölçülere getiremediklerinde kişinin sıkıntısı daha da artıyor, depresyona giriyorlar.
  • Yüzde 92’sine başka bir ruhsal bozukluk eşlik ediyor. En sık görüleni depresyon. Sonra obsesif kompulsif bozukluk geliyor. Yüzde 23’ünde intihar düşüncesi gelişiyor. Paranoya ve şizofrene kayan sanrısal davranışlar gösterenler de var
  • Takıntılı oldukları fiziksel durumları ile ilgili dermatolog, estetik cerrah, diyetisyen gibi uzmanların kapısını aşındırıyorlar.
  • Kadınlar beden dismorfik bozukluğunu nispeten erken fark ederken, erkekler davranışlarını normal zannederek çok daha ileri yaşlarda fark edebiliyor.
  • Hastalar “fobik kaçınma” davranışı gösteriyorlar. Yani kendilerini eksik ve kusurlu gördükleri için sosyal ortamlara girmekten kaçınıyorlar. Buna karşın sosyal medyada çok fazla zaman geçiriyorlar. Gerçek hayatta sosyalleşemeyince sosyal medyaya yöneliyorlar.
  • Gerek gerçek hayatta gerekse sosyal medyada beğenmedikleri fiziksel özelliklerini saklama çabası içindeler.
  • Kadınlarda beden ölçüleri ile ilgili takıntılar da çok fazla. Bu hastalarda anoreksiya (düzensiz ve az yeme bozukluğu) gözlemleniyor.
  • Çevredekiler kilolu olmadığını söylese, hatta doktoru diyetisyeni kilosunun normal olduğunu ifade etse bile reddediyorlar.
  • Bazı erkek hastalarda bigoreksiya olarak adlandırılan kaslı vücuda sahip olma takıntısı var. Daha az yağ kütlesine sahip olmayı arzulayıp vücutlarındaki kas kütlesini artırmaya çalışıyorlar. Bunun için spor salonlarında çok zaman geçiriyorlar. Kas yapmak için aşırı yeme şeklinde bir beslenme bozukluğu görülüyor.
  • Ergenlik yaşındaki gençlerde okula gidememe, arkadaşlarıyla görüşmeme gibi aşırıya kaçan davranışlar yoksa bu tür takıntılar daha normal karşılanıyor.
  • Beden dismorfik bozukluğunun ortaya çıkmasında aile ve partnerin etkisi var. Ayrıca mükemmeliyetçi kişiliğe sahip insanlarda daha fazla görülüyor.

YÜZ KİŞİDEN EN AZ 2-3 KİŞİNİN BEDEN ALGISI BOZUK!

Beden Dismorfik Bozukluğu hakkında yapılan çalışmalar, hastalığın toplumda görülme sıklığını yüzde 2-3 olarak gösteriyor. Genç erişkinlerde ve öğrencilerde ise bu oran yüzde 12-13 oranlarına çıkıyor. Rahatsızlığın kadınlarda görülme oranı daha fazla. Epidemiyolojik (*) olarak vakaların büyük kısmının bekar veya boşanmış olduğu görülüyor. Yine işsiz kesimde ise çalışan insanlara göre daha fazla saptanıyor.

İNTİHAR VEYA KENDİNE ZARAR VERME EĞİLİMİ DE VAR!

BDB tanısı konan hastalarda intihar düşüncesi ve denemeleri çok sık ratlanan bir durum. Öyle ki her 3-4 hastadan birinde intihar düşüncesi; her 6-8 hastadan birinde bir veya birden fazla intihar denemesi söz konusu!

Bu anlamda özellikle ağır vakalarda ilaç tedavisine ek olarak psikoterapinin uygulanması gerekiyor. Tüm dünyada bu tedavi yöntemlerinin yalnızca birisi yerine birlikte uygulanması görüşü daha yaygın olarak kabul edilmiş durumda. Zira bilişsel yapılandırma ile hastaların inançlarının düzeltilmesi hedefleniyor. Genelde başta haftada 2 defa olmak üzere haftalık görüşmeler ile psikoterapiye başlanıyor ve en az 12-18 seanslık bir tedavi süresi planlanıyor. Ancak çoğu zaman tedavi 24 haftalık bir terapiye ihtiyaç duyuyor.

(*) Epidemiyoloji: Toplumdaki hastalık, kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirteçleri inceleyen bir tıp bilimi