Artun Ünsal

13 Mayıs 2012, Pazar 05:00

Boğaz'da bir İstanbul klasiği

Kandilli Vapur İskelesi’ne komşu Suna’nın Yeri, meze ve balıklı değişmez mönüsü ve sımsıcak müşteri ilişkileriyle, her keseye seslenen, salaş ama özenli bir yer. Bebek ve Rumelihisarı’na bakan enfes manzarası, yıllanmış çınar ağaçlarının serin gölgesi ve hiç dinmeyen oksijen yüklü esintisi de yemekseverlere iyi gelir. Karışık bir mevsim salatası, yanına bir fava ve de patlıcan salatası istedim.

Suna Türksezer Hanım’ın çok nadir boş vaktinde elcağızıyla yaptığı fasulye pilakisine de denk düşersem, kaçırmam ama![[HAFTAYA]] Ara sıcak olarak kalamar tava, tereyağlı karides güveç de var, bense peynirli sigara böreklerinden vazgeçemem... İsterseniz hemen balık sipariş edersiniz. Av yasağının başladığı bu mayıs ayında, tekir (porsiyonu 25 TL), istavrit, gümüş (15 TL). Yılların emektarı garsonların servisi aksamaz. Patronlar Cemal, Yılmaz, İrfan ve İsmail dostlarımız da masalara bizzat servisten ayrı bir keyif alırlar.

İskele Caddesi No:17 Kandilli İstanbul Tel: (0216) 332 32 41.

NEYDİ ET MANGAL

Neydi, yeşil doğa hem de et ve mangal severlere sesleniyor. Şükrü Kaya ve biraderlerinin ortak işlettikleri bu ‘aile kırbahçesi’ne ulaşmak hiç de zor değil. Küçüksu’dan gelirken Ümraniye Carrefour ve Belediye Spor Tesisleri’ne çok yakın. Hava serinse, doğru ahşap lokanta binasına. Ama bu günkü gibi müsaitse, elbette bahçede oturacağız. Yemek dışında, sabahları kahvaltı da var.

Çevrede serbestçe dolaşan tavuk, ördek ve tavşanları izleyip kuş cıvıltılarını dinlerken, karışık salatam geldi. Ardından, nar gibi kızarmış kuzu pirzolası (25 TL). Kırmızı et istemeyenlere ızgara tavuk da var (12 TL). Tatlı olarak sütlaç (5 TL) ve sade kahve ile noktalıyorum. Neydi’de kır düğünlerinin yapıldığı bir yan bahçe daha var. Dahası, isteyene kilo ile et ve yanında bir de mangal veriliyor. Neydi kentin günlük gürültülü telaşına karşı bir panzehir gibi geliyor insana. Eh cep de yanmıyor. Daha ne olsun?

06 Mayıs 2012, Pazar 05:00

Özenli bir İtalyan mutfağı

Geçenlerde, Mövenpick Oteli’nin methini duyduğum İtalyan restaurantı AzzuR’a gittim. AzzuR’un, genç ve güler yüzlü usta başaşçısı Giovanni Terracciano’nun, damağımı şenlendirdiğini itiraf etmeliyim. Önce yumurta sarısı ve irmik unundan ‘ev yapımı’ bir hamur işi ile başladım: Tortelli, bir çeşit İtalyan mantısı; içinde Ricotta peyniri ve kırmızı pancar var.

Üzerine ıspanak ve ada çayı yaprakları serpilmiş. Parmesan ve tereyağla yapılmış, tam kararında ve baymıyan bir sosla, ayrıca birkaç Parmesan dilimciği yerleştirilmiş. Nefis! Ardından fener balığı.[[HAFTAYA]] Sebze garnitür olarak; domates, patlıcan, kabak ve havuç. Basit, hafif ve lezzetli bir tabak. Tatlı olarak; Mascarpone peynirli çikolata mousse ve yanındaki ceviz parçacıklı bir dondurmadan birer kaşık. Pek lezzetliymiş. AzzuR, elbette ucuz bir mekan değil. Kaliteli ve özenli. Ancak, öğlenleri, listeden seeçeceğiniz üç kaptan oluşan, ‘Business Lunch’ mönüsü de var. Adam başı 48 TL. Üstelik, bir adet de meşrubat ikram. Ama, yerine bir kadeh şarap isterseniz, 10 TL daha ödeyeceksiniz. Bir uğrayın derim.

Mövenpick Hotel, Büyükdere Cad. 4.Levent-İstanbul Tel: (0212) 319 29 29.

Çorum Mutfağına Güzelleme

‘Çorum Mutfağına Güzellemeler’ sayesinde, ülke genelinde Güneydoğu, Ege ve Karadeniz mutfaklarına göre daha az tanınan Çorum mutfağının da, leblebisi, Osmancık pirinci, İskilip dolması ve Kargı tulum peyniri dışında da, küçümsenmiyecek özellikleri olduğunu hemen anlıyoruz. Geçmişten günümüze aktarılan yemek becerisi ve damak tadları; çorbasından, aşından, et, sebze ve ot yemeklerinden hamur işlerine, pilavlara, tatlı ve turşularına, bizzat

Çorumlular’ın kendi ağızlarından tarifler ve nefis görsellerle karşımızda. Çorum Valisi Nurullah Çakır ve Metro Marketleri Kültür Yayınları’nın editörü Nilhan Aras’ın özverili iş birliğiyle hazırlanan bu güzel ve geniş kapsamlı eser; turizm, mutfak kültürü ve yöresel ekonomik ve sosyal kalkınma arasında kurulabilecek ilişkilerin önemini de bize somut bir biçimde yansıtıyor.

29 Nisan 2012, Pazar 05:00

Haydarpaşa Gar Lokantası

‘Gözlerinin içine başka hayal girmesin...’ Bantta Zeki Müren’in ölümsüz şarkısı, Haydarpaşa Gar Lokantası’nın işlemeli yüksek tavanlı, duvarları mavi çinili salonundan karşı Kadiköy rıhtımına bakıyoruz ve gerideki tren vagonlarına... Tarihi Gar, eski telaşından uzak yeni projeler nedeniyle geleceği bile sallantıda değil mi? Biz gene de bir zamanlar Ankara yolculuğu öncesinde babamızla annemizle birlikte geldiğimiz bir mekandayız.

Nostalji bu olsa gerek. Asma yaprağında hellim peyniri ızgara, lakerda, iç cevizli zeytin salatası, az az tadalım hele... [[HAFTAYA]]Esat dededen torun Cenk’e, üç kuşaktır burasını Sözübir ailesi işletiyor. Kasada emektar Adil Özdoğan, yılların garsonu Recep Gül ve Ahmet Fırıncı da salonda koşuşturuyor. Ana yemeğim, kuzu şiş; değişmez garnitürü tava patates, pilav, bir dilim domates ve bir de sivri yeşil biberle. Geçmiş günler geçiyor bir şerit gibi. Keyifleniyorum kendimce. Hesap da çok makul.

Haydarpaşa Gar Binası Kadiköyİstanbul Tel: (0216) 337 09 79.

FALAFEL VEGGIE

Fast food tarzı mekanlardan hoşlanıyor, üstelik yeşillik sever ya da vejetaryansanız, mönüsünde et bulunmayan Falafel Veggie tam size göre, City’s AVM’de sizi bekliyor. Özellikle, Mısırlıların pek sevdiği; haşlanmış nohut, kişniş, taze soğan, sarmısak tozu, tuz ve karabiber ile yoğrulup yağda kızartılan sebze topları ‘falafel’i öneririm.

Yuvarlak taze pide içinde, yanında acı yeşil Meksika biberi ya da salsa sosu, tahinli veya hıyar sosuyla geliyor (9 TL). Tezgah arkasında Gürbüz ve Yücel Kür biraderlerden güler yüzlü servis. Genç girişimciler Feryal Zincirkıran ve ortağı Raffi Bey’in bu pırıl pırıl yerinde, dileyen humus, falafel ve mevsim salatasından oluşan vejetaryen tabaktan söyler (11 TL). Fast food ama, sebzeli, düşük kalorili; sonuçta doğal ve sağlıklı.

14 Nisan 2012, Cumartesi 05:00

'The Hunger' Gayrettepe

İsmini güzel bulmuşlar: The Hunger, İngilizce ‘açlık’ demek... Karnınız acıkınca, günün her saatinde uğrayıp bir şeyler yiyebileceğiniz, burgerci ile et lokantası karışımı modern bir mekan. Paket servisi, ayrıca internetten sipariş de mümkün. Zevkli dekor edilmiş salonun dışında bir de bahçesi var. Listede seçenek çok. Sandviçler, tostlar, dürümler, pardon burada ‘wrap’ diyorlar, salatalar çeşit çeşit... Burgerlerini deneyeyim diyorum. Klasik burger, dana etinden; ayrıca bir dilim kurutulmuş dana eti ‘bacon’u, karamelize soğan, domates dilimi, turşu, burger sosu ve baharatlı patates tava refakatinde (16.5 TL). Göze hoş geliyor, ama etim tıkız, lezzetinde hafif bir düş kırıklığı yaşıyorum.

Buna karşın, müessesenin özel burgeri, ‘The Hunger Burger’ bayağı ilginç: Haşlanıp didiklenmiş sonra da özel sosa yatırılmış dana inciğinden.[[HAFTAYA]] Tombul ekmeği içinde, gene dana bacon dilimi, ayrıca Cheddar peynir dilimi, barbekü sosu, turşu, domates ve baharatlı patates tavadan oluşuyor (19 TL). Farklı bir lezzet! Burger tarzı olmasın derseniz, piliç külbastıdan, bonfile (30 TL), hatta köri soslu dil balığına, liste zengin.

Bir başka hoşluk ise, kuzu şiş; masaya mini mangalda geliyor, hafif pişirilmiş olarak. Sonraki pişme ölçüsünü siz ayarlıyorsunuz kendi zevkinize göre... Kısacası, modern yaşam temposu ve küreselleşen damak tadlarıyla uyumlu bir mekan. Konukların çoğu da genç kuşaktan zaten. Hafif bir öğlen yemeği, ya da iş çıkışı sevdiklerinizle bir şeyler yiyip içmek ve keyifli saatler geçirmek için uygun. The Hunger’in Ataköy Galleria’da bir şubesi var.

Esentepe Yıldız Posta Cad. Müşir Abdullah Sokak No: 38/1 Gayrettepe İstanbul Tel: (0212) 288 32 27.

WANG RESTAURANT

Kentin telaşından uzak, yeşillikler içinde huzur dolu, gerçek aile işletmesi bir Çin Lokantası. İstinye Park’a çok yakın. Güleryüzlü patron Kurban Wang’ın mükemmel Türkçesi sizi şaşırtmasın, bir yaşından beri İstanbul’da yaşıyor. Babasının Taksim Talimhane’de açtığı kentin ilk Çin restoranından beri, o da bizlerden biri. Eşi ve sağ kolu Alev Hanım ve yetişkin iki oğluyla birlikte aile geleneğini Çin’den gelen genç aşçılarıyla, şimdi de burada sürdürüyorlar. Hava müsait, bugün bahçede oturalım. Acılı-ekşili çorbayla başlıyorum. Nefis. Buharda Çin mantısı; kıyması ve sosu içinde. Pek güzel. Listedeki ‘Yan shin pın pın su’ iştah açıcı bir Çin salatası: Çok ince kıyılmış taze fasulye, havuç, kereviz sapı ve yaprakları, sarımısak ve Çin şehriyeli (noodle). Bayıldım! ‘Teppen’ dedikleri demir tabakta dilimlenmiş soğan üzerinde pişmiş dana et sote. Güzel. Zira, buranın baş yemeği Pekin usulü ördek kızartmanın da hatırını sormak istiyorum.

08 Nisan 2012, Pazar 05:00

Fish of North

Gürsel Keleş, Gayrettepe’deki bu cafe restaurant tipi değişik balık lokantasını açalı 5-6 yıl olmuş. Çok öncesi, Ortaköy’deki Carne’nin şefiyken tanıdığım Keleş ile bunca zaman sonra yeniden karşılaşmak hoş. Patron-aşçımızın mekanı saat 11:00-22:00 arası açık. Öğlenleri genelde çevredeki iş yerlerinde çalışanlar, akşamlarıysa balığı bilen konuklar geliyor. Ayrıca, paket servisi de hizmetinizde. Gelelim balıklara: Ağırlıkla Norveç’den ithal donuk balıklar arasında uskumru ve somonun yanı sıra, cod fish (morina/mırlanın büyüğü), halibut (okyanusta tutulan bir çeşit çok büyük pisi balığı) ve iri dil balığı var. Mevsiminde bizim sulardan taze gelen kılıç, kalkan, gerçek deniz levreği, istavrit, mezgit ve hamsi de listede bulunuyor. Balık dışında, dana pirzola ya da tavuk ızgara, hatta sebzeli kuzu güveç de söyliyebilirsiniz.

Balık çorbasını es geçip, tencerede ‘Belçika usulü’, doğranmış soğan, tereyağı, az sirke ve beyaz şarapla hazırlanan, kabuğuyla midyeler eklenip, üzerine maydanoz, kekik ve defne serpilen, ‘moules mariniere’ ile başlıyorum; [[HAFTAYA]]Avrupa’dan ithal bu küçük boy midyeler gerçekten nefis! Mevsim yeşillikleri ve ızgara karidesli salatamın hem rengi hem de lezzeti güzel. Sıra geldi ana yemeğime: Halibut. Kılçıksız file eti ızgara edilmiş, yanında sosu ve tava patatesi. Pek güzel. Dileyen, İngiliz tarzı ‘fish and chips’den gider: Galeta ununa benzer ama farklı, özel kaplama malzemesine bulanıp tavada kızartılmış löp cod balığı da iyi. İtalyan usulü, deniz mahsullü risottolar ve makarnalar da listede. Tatlıya yerim kalmadı. Teşekkürler Gürsel Usta!

Yıldızposta Cad. No:46 Gayrettepe-İstanbul Tel: (0212) 213 07 94.

KUZGUNCUK ASUDE

Ahmet Duru’nun Kuzguncuk’taki yılların lokantası Asude, ev yemekleriyle ünlüdür. Benim indimde etli kuru fasulyesinin yeri ve lezzeti bambaşkadır. Zaman ne kadar çabuk geçiyor: Ahmet Kaptan’ın mutfakta harikalar yaratan eşi Selma Hanım kendini torun bakmaya hasredeli nerdeyse yedi yıl geçti... Ama, mutfak nöbetini alan Hülya Çağlar’ın yaptığı kuru fasulye de nefaset geleneğini başarıyla sürdürüyor. Gerek tencerede klasik kuru gerekse piyazda, yassı ‘dermason fasulye’nin tadını her fasulye cinsi veremez. Asude’nin ‘kuru’su da dermasondan. Bu lezzetli fasulye, Erzincan’ın bir köyünden çuvalla özel geliyormuş. Sırrı ise, sulak değil bol güneş alan kıraç tarlalarda yetiştirilmesinde.

Bu yüzden de adı ‘kurak yer köylü fasulyesi’. Az dana kuşbaşı, domates ve sivri biberle tencerede ağır ağır pişen ve helmeleşen bu fasulye (porsiyonu 7 TL) gerçek bir ziyafet!. Ha bu arada, buranın nohudunun da hakkını yemiyelim. Asude’nin öteki etli sebzeli tencere yemekleri, pilav ve zeytinyağlıları dışında, cumartesi de ev yapımı taze mantı günü. Muhakkak deneyin. Pazar dışında her gün saat 08:00-19:00 arası açık. İcadiye Cad. Perihan Abla Sokak No:4 Kuzguncukİstanbul Tel: (0216) 334 44 14.

01 Nisan 2012, Pazar 05:00

Doygun fırın cafe

Çok eskilerde İstanbul’da ekmek fırından alınmaz, at arabalı veya eşekli dağıtıcılarla kapınıza getirilirdi. Sonraları doğrudan fırından alımlar başladı. Derken, bakkallarda ve şimdilerde süper marketlerde de ekmek satılır oldu. Belediye ekmek fabrikalarında üretilen ekmekler çıktı. Simit sarayları açıldı. Modern yaşam temposuna uygun son bir yenilikse, ‘fırın cafe’ler... Göztepe minibüs yolu üzerinde, Marmara Üniversitesi Kampüsü hizasındaki Doygun da bunlardan biri. Hem fırın, hem cafe hem de lokanta. Merkez fabrikada hijyenik ortamda üretilen dondurulmuş hamur ekmekler getiriliyor, önce çözülüp sonra özel dolaplarda yeniden mayalandırılıyor, ardından elektrikli taş fırınlarda pişiriliyor. Ekmekler çeşit çeşit: Buğday unu, çavdar, keten tohumlu, tam buğday, çok tahıllı, zeytinli ya da cevizli tava ekmekleri.

Tercih size kalmış. Alman çavdar ekmeği, tahıllı tava ekmeği, kepekli ekmek, baget... [[HAFTAYA]]Fiyatlar da iyi, örneğin, 440 gr. beyaz tava ekmeği 2.5, 540 gr. saf kepek ekmeği 2, 590 gr. köy ekmeği 3.75.Lezzetleri hiç fena değil. Doğrusu, köy ekmeğini daha kalın kabuklu ve içini biraz daha tok isterdim... Mekan geniş, önünde terası, yanda çocuk parkı bile var. Ailecek veya arkadaşlarla oturup çay (2-4 TL), kahve (3.5-4.5 TL), yanında sandviç, pasta ya da kurabiye söyleyebilirsiniz. Salatalar, makarnalar (10-12 TL), burger, dürüm, güveçte kuru fasulye, et sote, kiremitte köfte (13 TL), piliç ızgara(10 TL) ve daha birçok çeşit yemek de sizleri bekler. Fırın cafeler sadece ekmek satmıyor, aynı zamanda makul fiyatlarla bir şeyler yiyip içmeye ve hoşça vakit geçirmeye de olanak sağlıyor.

Fahrettin Kerim Gökay Cad. No:118/A Feneryolu Kadiköy-İstanbul Tel: (0216) 565 22 44.

PADİŞAH SOFRASI

Şişli Adliyesine komşu, Padişah Sofrası’nı daha ilk açıldığı günlerden bilirim. Sahipleri el değiştirse de, mutfağı hep aynı kaldı. Haftanın 7 günü, sabahtan gecenin 03’üne dek açık. Paket servisi var. Buranın esas oğlanı közde kuzu çevirmedir. Ayrıca bıldırcın, piliç çevirme ve kuzu kelle de her daim hazırdır. Cızır cızır pişen etlerin hafif dumanlı görüntüsü ve hoş kokusu iştahı azdırır hani... Şiş kebabı, pirzola, döner, köfte, piliç şiş ya da kanat da bulunur. Padişah sofrası zamana uyar; ton balıklı ya da beyaz peynirli salatalardan zeytinyağlılara, çiğ köfteye, acılı ezmeye, künefeden profiterole liste zengin. Ben her zamanki gibi, kuzu çevirmeden gideyim. Kiloyla alırsanız 85, porsiyon isterseniz 26 TL.

Yanında iç pilav, tava patates, domates ve biberli garnitürü. Kuzu çevirmem lezzetli, iç pilavı bugün biraz zayıf kalsa da. Yerim olaydı, nar gibi kızarmış bıldırcının (çifti 16 TL) da tadına bakmak isterdim, bir dahaki sefere. Tatlıyı es geçip, sade kahveyle noktalayayım yemeğimi. Padişah’ın güler yüzlü emektar ustaları, garsonları, yeni patronlarıyla birlikte, her zamanki gibi özenle çalışıyor. Her kesime seslenen fiyatlar da makul hani: Lahmacun 3, günün çorbası 4, kelle paça çorba 8, zeytinyağlı yaprak sarma 5, piliç kanat 13, kuzu şiş dürüm 12.5, İskender döner 16 TL mesela.

25 Mart 2012, Pazar 05:00

Nişantaşı'nın yeni İtalyan'ı

Adını pizza ve makarnadan alan PiPa, Mimar Mahmut Anlar’ın elinden çıkan mükemmel bir mekan! Girişi özel karanlık camlı, ‘bilen gelsin’ gibisine. Ama, içeri girince, Nişantaşı’nda sanki bir vahadasınız. Huzurlu ve şık! Nefis bir bar ve yeşille çevrili kış bahçesini gerçekten görmelisiniz. Haftanın yedi günü açık. PiPa’nın yöneticiliğini W Hotel’den tanıdığımız İnci İnan yapıyor. İşini seven ve iyi yapan birisiyle yeniden karşılaşmak hoş. Limon kabuğu ve karanfille aromatize edilmiş buz gibi ikram votkasının ardından, hafif bir şeyler yiyelim diyoruz.

Domatesli, İtalya’dan ithal manda sütü Mozzarella peynirli, fesleğenli pizzamız mükemmel! [[HAFTAYA]]Ardından, ev yapımı makarna, Pappardello Posilipo’nun tadına bakıyoruz. Geniş şerit taze erişte kıvamında, içinde karides, midye ve porcini mantarı parçaları var, kiraz domates ve fesleğen eklenmiş. Sunuş harika, ama lezzeti biraz eksik kalmış gibi.

PiPa, şık ve özenli bir mekan, fiyatlar da ona göre. Ama, akıllı seçimlerle, örneğin bir kocaman pizza ve bir kadeh şarapla, cebi pek yormadan çıkabilirsiniz. Listeye göz atarsak: Başlangıçlar (17-29), pizzalar (25-34), iki kişilik şarküteri tabağı (56), makarnalar (28-32), Risottolar (32-34 TL). Servise gelince, kusursuz, dinamik ve güler yüzlü. Bir uğrayın derim.

Süleyman Nazif Sok. Şebnem Hanım Apt. No: 7/B Nişantaşı-İstanbul Tel: (0212) 225 74 72.

ŞİŞLİ BALIKÇISI

Rahmetli anneannem bir zamanlar Şişli Hasat Sokak’ta oturmuştu, arada bir geçer geçmişi yad ederim. Son nostalji turumda, Şişli Balıkçısı ile tanıştım: Aslen Elazığlı sempatik Harun Kılıç ve biraderlerinin tezgahı çok zengin; kalkandan (75) fener balığından (25) kılıça, kırlangıca, sinarite (60), hakiki deniz levreğinden lipsosa (35 TL), hatta istiridyeye yok yok... Tabi, orta direğin sevgilisi ‘küçük güzeller’ sardalya (5), istavrit (8), hamsi (10), mezgit (15) ve tekirler (20-35 TL) de görücüye çıkmış.

18 Mart 2012, Pazar 04:00

Esnaf lokantasının kralı

Şişli’deki Erenoğlu’ya uzun süredir uğramamıştım; bir öğle vakti patronlardan Eyüp Güngör’den sıcak karşılama, ortağı Erdoğan Betik’e de selam söyledik. Masamıza geçtik ve yılların emektarı Süleyman Kav’ın güler yüzlü ve usta servisiyle hasret giderdik. Günün çorbası şehriyeli tavuk: İdare eder, meyanesi biraz yoğun. Etli karalahana sarma ise, pek güzel. Semizotundan da tadımlık gidiyoruz, hoş.

Kıymalı pırasaya bayıldım; pırasa körpecik, tadı tuzu yerinde... Zeytinyağlı taze enginar da göz ediyor, ama bir dahaki sefere diyelim. Patlıcanlı kuzu islim kebabı, çömlek kebabı, tas kebabı, fırın makarna ve elbette, etli kuru fasulye ve pilav gibi ‘klasikler’ de her zamanki gibi nöbette. Ne çare, yerimiz dar; az pilav ve erik kompostosu ile bu keyifli yemeğimize son verelim. Erenoğlu, pazar hariç her gün sabah erkenden akşam 5’e dek açık. Fiyatlar ise el yakmaz: Çorbalar 3, sebze yemekleri 6, et yemekleri 11, adam başı ortalama 15-22 TL arası. Köklü bir esnaf lokantasının bildik sıcak ortamı da cabası.

Abide-i Hürriyet Cad. Reha Yurdakul Sokak No: 2 Şişli-İstanbul Tel: (0212) 247 98 55

Anavarza’nın krem balı

Yurdum insanı öteden beri bala düşkündür. Dahası, doğrudan tanıdığımız ve güvendiğimiz üreticilerden aldığımız geleneksel, ayrıca ‘organik’, petek ya da süzme balların yanı sıra; süpermarketlerde görücüye çıkan ürünler de son yıllarda ülkemizdeki balcılığın da gerek çeşit, gerek kalite, gerekse ambalajlama yönünde gerçekten bir patlama yaptığını ortaya koyuyor. Bu arada, başta İstanbullu Balparmak Gıda olmak üzere, birçok büyük kuruluş önemli yatırımlara imza atıyor. Adanalı Sezen Gıda da bunlardan biri.

‘Anavarza’ markasıyla çiçek balı, keven ve kekik balı, narenciye çiçeği balı gibi çeşitler sunuyor. Ama, bir de ‘krem bal’ı var ki, bayıldım. [[HAFTAYA]]Farklı yörelerin süzme ballarından Mersin Üniversitesi ile ortaklaşa gerçekleştirilen bir AR-GE çalışmasıyla, kontrollü ortamda hafif sertleştirilmesiyle elde edilen bu katkısız balı, tıpkı Anadolu’nun birçok yerinde tattığımız katı pekmez gibi, damlamadan ekmeğinizin üzerine sürebilirsiniz. Çok pratik, lezzetine de diyecek yok.