Giriş
Önce Manisa Akhisar, ardından 41 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Elazığ ve Malatya... Sonra Kırkaağaç, Marmaris ve dün sabaha karşı tekrar Akhisar... Üst üste meydana gelen depremler, herkeste tedirginlik yarattı. Uzmanlar, açıklamalar, uyarılar, senaryolar... Herkes elbette önce kendi yaşadığı yerle ilgili durum değerlendirmesi yapıyor, orayla ilgili açıklamaları pür dikkat dinliyor.
İSTANBUL KONUŞULUYOR AMA...
Tüm Türkiye olası İstanbul depremini daha çok düşünüyor, daha çok konuşuyor olsa da deprem kuşağı olan ülkemizde İstanbul’dan daha riskli bölgeler var. Bunlardan biri de Ege, özellikle İzmir...
Depremler bu haftanın ana konusu olmuşken İzmir ile ilgili uzmanlar önemli açıklamalar yaptı, bilgiler paylaştı. Bunlardan en dikkat çekenlerinden biri, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şubesi’nin raporuydu. Raporda; Seferihisar ve Balçova’daki binalar üzerinde yapılan araştırmada, İzmir’deki 670 bin binadan 70 bininin, 7 ve üzerindeki bir depremde yıkılacağı veya ağır hasar alacağı belirtildi. Elde edilen bulgular ışığında can kaybının ise 30 bini bulabileceği kaydedildi. Oldukça vahim ve ürkütücü bir tablo.
TOPLANMA YERİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Peki ortada böyle raporlar, bilim insanlarının açıklamaları varken ne yapılıyor diye düşünmeden edemiyor insan. En basitini düşünürsek, İzmir’de olası bir depremde toplanma alanlarınızın neresi olduğunu, evinizin zeminini, fay hatlarının nereden geçtiğini biliyor musunuz?
Doğruyu söylemek gerekirse, düne kadar ben bilmiyordum. Örneğin bunca yıldır, bunca depremden sonra, yaşam üçgeni oluşturmayı, “çök, kapan, tutun” yöntemini daha yeni yeni öğreniyoruz. Okullarda, işyerlerinde düzenli olarak deprem tatbikatı ne kadar yapılıyor? Bunlar deprem anında hayatta kalmak için yapmamız gerekenler.
Peki ya yaşadığımız binalar? Uzmanlar gerçekleri bu kadar açık yüzümüze çarparken yaşadığımız binaların ayakta kalması için neler yapıyoruz? Sanırım “Şurada deprem olacak, şu gün olacak, şu şiddetinde sarsacak”tan daha önemlisi ve asıl konuşulup tartışmamız gerekenler bunlar... Günlerce biraraya gelip, kafa kafaya verip tüm kurumlar bunu konuşmalı ve eylem planı hazırlamalı...
