Deniz Sarıhanlıoğlu Mutluluktan konum atıyorum
HABERİ PAYLAŞ

Mutluluktan konum atıyorum

Sevgili dünlük, yeni yıldan beklediğimiz iyilik, güzellik performansını, birinci ayda hiç alamadık. Hatta maalesef yaşananlar, şubat ayına da biraz taştı. Kiminle sohbet etsem, yeni yılın uğursuzluklarından, her şeyin üst üste geldiğinden, depremden, virüsten, çığdan ve uçak kazalarından söz ediyor. Global felaketlerin insan psikolojisi üstündeki etkisi oldukça güçlü.

Üstüne üstlük bir de ulusal afetlerin yaşanması, hepimizi bir miktar yıprattı. Ancak durum ne olursa olsun, bana çok eski bir hocamın öğrettiği prensibi sizinle paylaşmak istiyorum. Basitçe, “İyi giden her şey daima iyi gitmez, bu iyiliğe güvenme; kötü giden hiç bir şey de daima kötü gitmez, umudunu yitirme.” Diyeceğim o ki, olumsuzluklar elbet bir noktada tükenecek ve bizler küçük hayatlarımızda yaşadığımız basit sorunlara döneceğiz.

Haberin Devamı

Çarşıya gidecek, alışveriş yapacak, annemizle telefonda konuşacak, komşunun askerden dönen oğlunun haberini alacak ve bu felaketler hiç olmamış gibi yaz tatili planı yapacağız. Peki henüz bahar bile gelmemişken bize kendimizi ne iyi hissettirir? Şimdi hemen size, mutluluktan konum atıyorum.

ŞAKRAN, FOÇA, ÖZDERE

Bu şehrin her yanının mavi, yeşil sularla çevrili olduğunu ne kadar sık hatırlarsak, ruhumuza o kadar iyi gelecektir. Aliağa, Şakran, Dikili, Çandarlı, Foça, Güzelbahçe, Urla, Çeşme, Sığacık, Gümüldür, Özdere, Kuşadası. İzmir dışında yaşayanların gelmek, görmek için yıllık izin bekledikleri bu yerlerin tamamı bize bir saat uzaklıkta. Peki bu güzelliklere gitmek ve onlara sadece bakmak yeter mi?

Gökyüzü tüm rengini suya veriyor. Kocaman gri bulutlar suyu gümüş rengi yaparken, tatlı güneş çıktığı anda, suya bir avuç altın rengi sim döküyor, pırıl pırıl parlıyor. Kuşlar, bu suların üzerinde mutlulukla kanat çırparken, size onları izlemek düşüyor. Huzurun, sıcak gevrek ve bir bardak çayla denizi, kuşları izlemek olduğunu unutmadan, sahile gidin lütfen. Tartışmalardan uzak, ahşap bir iskelenin gıcırdayan tahtalarını dinleyin ve her dalga vurduğunda gövdesinde kalan tuzu izleyin. Döndüğünüzde her şey çok daha iyi olacak.

Haberin Devamı

KAĞIT VE KİTAP SANATLARI MÜZESİ

İki işimin arasında, Bornova’da hızlı hızlı yürürken rastladım ona. Ege Üniversitesi Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi... Dünya kültür tarihinin son 2 bin yılının, vazgeçilmez demirbaşları kağıt ve kitabın uzun soluklu yolculuğunu anlatıyor. Bilgi ve görselleriyle her eğitim düzeyindeki öğrenciyi hedefliyor. Türkiye’de ilk olmasının yanısıra, konunun bu boyut ve zenginlikte ele alındığı bir üniversite müzesi olarak da uluslararası alanda benzersiz konuma sahip.

Ege Üniversitesi, eski Levanten köşklerinden 19. yüzyılın Ballian Konutu’nda kurduğu müzenin alt katında kağıdı, üst katında kitabı konu ediyor. Eski ve modernin biraraya getirildiği proje için ideal bir ortam yaratılmış.

Müzede yer alan objelerin tamamına yakını; kişi, kurum ve sanatçıların bağışlarından oluşuyor. Kağıdın üretiminden, sanat eserine vardığı noktaya kadar çok çeşitli kağıt ve baskı aşamalarından örneklerin sergilendiği müzenin giriş katında; el yapımı kağıt üretimi, kağıt tarihi, günümüz renkli kağıt sanatçıları, dünya renkli kağıtları, modern kağıt sanatı bölümleri, üst katında ise kitap sanatları, exlibris, matbaa, sanatçı kitapları, kitap biçimleri, kitaplardaki ustalar, baskı teknikleri, minyatür kitaplar ve tipografi bölümleri yer alıyor.

Haberin Devamı

Kağıt ve kitabın Avrupa’dan Uzakdoğu’ya, günümüze kadar geçirdiği evrelerden örneklerin bulunduğu müzede, 700’den fazla eser var. Josua Reichters 32 sayfalık Japon ipek kağıdına basılmış ve elle deriyle ciltlenmiş “Bilder-ABC” (Resimli Alfabe Kitabı) dünyanın en küçük kitabı unvanıyla bu müzede yerini alıyor.

Ayrıca müze sahip olduğu bir sanat galerisinin yanısıra kağıt ve ebru gibi yaratıcı sanat atölyelerine de bünyesinde yer veriyor. Her kesim ve yaşa hitap eden müze, Ege Üniversitesi’nde pazar ve pazartesi günleri hariç, 09.00- 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder