Deniz Sarıhanlıoğlu Neden dünyadasın?
HABERİ PAYLAŞ

Neden dünyadasın?

Sevgili dünlük, düşündüm de yaşadığımız her şeyin, dünya döngüsünde bir anlamı var. Düşünmeden, hesap etmeden, sonuçlarını tahmin edemeden yaptıklarımızın bile. Zaten muhtemelen büyük bir çoğunluğumuz son derece sıradan görevler için buradayız.

Ortalama 70 yıllık ömürlerimizde pek çoğumuz, basit hayatlar sürüyor ve sadece yakın çevremize etki ediyoruz. Tam olarak bu noktada, yanıldığımıza eminim. Zira, yalnızca iyi bir insan olmaya çabalayarak birçok güzelliğin kaynağı olabiliriz.

Ağaç dikerek, çocukları severek, ayrımcılığa itiraz ederek, doğanın kaynaklarını koruyarak, eğitimin ve bilimin gücüne inanarak, en az kendimiz kadar toplumu da düşünerek, gülümseyerek çözen, yaşadığı gezegen için faydalı bireyler olabiliriz. Dünyada olma nedenimiz, sevgi olmalı.

Haberin Devamı

EN SEVDİĞİM SOKAK YEMEĞİ

Tüm dünyada yükselen bir gastronomik lezzet trendi var; sakatatlar. Hem de aklınıza hangisi geliyorsa. Yüzyıllardır pişiriyoruz ama dünya bu harika lezzetleri neredeyse yeni keşfediyor. Tüm sakatatlar içinde benim en büyük favorim kokoreç. Aslen bize Rumlardan geçen bir lezzet.

Kokoreç Rum düğün yemeği. Bizde de uzun süredir yapılıyor. Son dönemde ise neredeyse Rumlardan daha fazla sahiplenip, daha fazla tüketiyoruz. Tüm Türkiye’de bir bir açılan kokoreç dükkanları var. Ancak bu konuda mütevaziliği bırakarak en iyisinin İzmir’de bulunacağını söylemek yanlış olmaz.

Yaşadığımız topraklar, kokoreç kültürünün çıkış noktasına en yakın mesafede olduğundan mıdır, yoksa uzun yıllardır iyi ustalar yetiştirmiş ve hala bu geleneği yeni nesile aktaran ailelere sahip olduğumdan mıdır bilinmez.

Ancak en sevdiğim sokak lezzetinin en iyisinin canım şehrim İzmir’de olması hepimizin şansıdır bence. İçi alınmış bir çeyrek ekmeğe, çokça parçalanmadan konulan içi sulu dışı çıtır bir kokoreçe en çok kırmızı toz biber ve azıcık kimyon yakışıyor. Yanında buz gibi bir ayranla harika bir öğün olabilir.

TURİSTLİK BEDAVA

Sizi bilmem ama ben sadece, gezip görmeye doyamıyorum. Bana “en çok görmek istediğin yer neresi?” diye sorsalar bir saniyede 643 isim verebilirim. Çünkü yeni bir yer gördükçe, yeni bir müze gezip yeni bir kapıdan geçtikçe, bir köprüye, çarşıya, göle baktıkça anlamlanan hayatımı daha çok sevdim.

Haberin Devamı

Geçmişi anlamaya başladım, tanımadığım insanlara hak verdim, kendimi onların yerine koydum, turistliğim beni daha iyi bir insan olma yolunda geliştirdi. “Peki turist olmak için çok mu para gerekli?” Size “turistlik bazen bedava” desem inanır mısınız? Kendi şehrinin turisti olmalı öncelikle insan.

Köşe bucak gezmeli, bilmeli, öğrenip kendini geliştirmeli. İki taş binanın arasına konuvermiş müthiş bir müze gezdim Alsancak’ta. Kıbrıs Şehitleri Caddesi üstündeki ara sokaklardan birinde Necdet Alpar Mask Müzesi.

Ben güzel bir müzik listesi yaptım kendime, Pink Martini, Rachel Knott, Franz Gordon ve daha pek çok büyülü şarkıyı ardı ardına kulaklığımdan dinleyerek gezdim. Sergilenen maskları, kökenlerini, yapım malzemelerini ve kullanım amaçlarını anlamaya çalıştım. Tamamen kendime ayrılmış otuz dakikada, yepyeni bir dünya keşfettim.

Haberin Devamı

Bir ücret ödemedim. Sanatın epey ilginç kollarından biri ile ilgili fikir sahibi oldum. Bence bunu öncelikle kendinize borçlusunuz. Her birimiz bu güzel hayatta, mutlu ve anlamlı günler geçirmek için varız. Umarım içinizden birileri o güzel müzeye gider ve kulaklarımı çınlatır, hissederim ben.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder