Doç. Dr. Gökçen Erdoğan Hep kadınları savunuyormuşum
HABERİ PAYLAŞ

Hep kadınları savunuyormuşum

Bu ülkede pek çok kadın son derece sıradan bir yaşam biçimine bile erişemiyor. İstediği yaşta evlenemiyor, okuyamıyor, çalışamıyor, fikri sorulmuyor ve bunlar olağan karşılanıyor. Ben mevcut hakları bile teslim edilmeyen, sindirilen, ikinci sınıf insan muamelesi gören ve hayatı erkeğin iznine tabi sayılan kadınların, hemcinslerimin, kız kardeşlerimin haklarını savunuyorum. Adalet sistemi, karar mercileri ve toplum, erkekleri savunuyor zaten.

Geçenlerde çok yakından tanımadığım, çeşitli vesileler ve tesadüflerle bir araya geldiğim küçük bir grupta şunu duydu kulaklarım; “Hocam, siz de hep kadın haklarından bahsediyorsunuz. Erkeklerin hakları yok mu?”. E onu da siz savunun bir zahmet. Bütün adalet sistemi, karar mercileri arkanızda. Kravatı takıyor, cinayette bile indirimi alıyorsunuz. Ağam paşam diye büyütülüyorsunuz, ihanetinizde, zinanızda, şiddetinizde analarınızın ak sütü gibi savunuluyorsunuz. Sizin benim savunmama ihtiyacınız mı var! Ben mevcut hakları bile teslim edilmeyen, sindirilen, ikinci sınıf insan muamelesi gören ve hayatı erkeğin iznine tabi sayılan kadınların, hemcinslerimin, kız kardeşlerimin haklarını savunacağım. Bundan utanmam, çekinmem mi gerekiyor? Bu fikirlerimi orada aynen bu biçimde ifade ettiğim için gönül rahatlığıyla yazıyorum buraya da.

Haberin Devamı

AMELİYAT DİKİŞLERİ KOCASI TARAFINDAN ELLE SÖKÜLMÜŞ HASTAM VAR!

Dünyayı, kendi dünyanızdan ibaret saymayın. Siz eşinize, kız çocuklarınıza zulmetmiyorsunuz, evinizde ve yaşamınızda demokrasi var, herkes aynı biçimde değer görüyor diye bütün evleri ve bütün yaşamları öyle zannetmeyin. Benim, ameliyat dikişleri kocası tarafından elle sökülmüş hastam var! O yüzden ben müsaadenizle benim gibi yaşama şansı bulamayan kadınların haklarını savunacağım. Daha önce de bir yazımda belirtmiştim; insanın hayatında bir ayma anı var. Bir yaşa ve bir güne kadar; bütün babaları babam, bütün anneleri annem, bütün aileleri ailem gibi sanıyordum. Bütün çocuklar yatağa mutlu giriyor, nazları, kaprisleri ana babalarının göğsünde yumuşatılıyor ve her kız çocuğu kendini güvende hissediyor sanıyordum. Sonra yaşamlar kadar ölümler gördüm, intiharlar, çöküşler, çaresizlikler gördüm. Şansımın her evde olmadığını gördüm. Benim gerçeğimin, birilerinin rüyası bile olamadığını gördüm.

Haberin Devamı

ERKEN HEGEMONYASI ŞAHSİ DEĞİL TOPLUMSAL BİR SORUNDUR

Mesele yalnızca kötü muamele görmek değil. Mesele, bu ülkede pek çok kadının son derece sıradan bir yaşam biçimine bile erişememesi. İstediği yaşta evlenememesi, okuyamaması, çalışamaması, fikrinin sorulmaması ve bunların olağanlaşması. Kadınlar, iyi bir evlilik sürmeyi 'hiç dövülmemek, hiç sövülmemek, karınlarının doyurulması' olarak tanımlıyorlar, farkında mısınız? İyi bir evlilik, cinsel açıdan da gözetildikleri, ilgi ve sevgi gördükleri, eşit söz hakkına sahip oldukları ve iş paylaşımı yapılan bir evlilik değil pek çok kadının gözünde. Bunlar olsa olsa ütopik bir dünyanın özellikleri. Aza razı gelemeyiz. Zira aza razı gelince payımıza düşen hiçtir. ‘Çok’un peşinde olacak, ‘az’ı bir teselli ve şükür sebebi değil, bir mücadelenin başlangıcı olarak görecek, ‘çok’un yolunda devam edeceğiz. Olması gereken çoktur çünkü. Erkekler de kendi aralarında toplanıp nafaka vermemek için türlü yollar icat etsinler. Zira benim anladığım tek mağduriyetleri, yine kadınlara verdikleri bir şeyler. Erkeklere düşmanlık duymuyorum. Hayatımdaki erkeklerin hepsi benim için çok değerli ve onlarsız bir yaşam düşünemiyorum. Ancak bu ülkede erkeğin hegemonyası, şahsi değil toplumsal bir sorundur ve yalnızca ilgilisi için değil herkes için çözülmesi zorunludur. Alınganlık yapılan bir konu olmasına hâlâ şaşırıyorum. Sanmayın ki bu yolda erkek yoldaşlarımız yok. Çok değerli hocalarım, meslektaşlarım mesleklerini de vesile edip kadınların sorunlarına büyük bir hassasiyetle yaklaşıyor ve bu haklı mücadelenin bir parçası oluyorlar. Dayanışma, insan işidir, cinsiyetler bahane.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder