Yazarlar Acılardan geçmek
HABERİ PAYLAŞ

Acılardan geçmek

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Joanne Greenberg'in 1964 tarihli yarı otobiyografik romanıdır. Hannah Green takma adıyla yazılan kitap 1977'de aynı adla bir filme ve 2004'te aynı adla bir oyuna temel oldu. Deborah Blau romanda ana karakter olan 16 yaşındaki üstün zekalı bir kızdır. Kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine "düşme"sine neden olmuştur. Okuduğunuz zaman anlıyorsunuz ki; dünya gelmemizin belki de ana temeli acılarla yoğrulmak.

Haberin Devamı

Korkularımız, kayıplarımız, sevilme duygumuzun tatmin edilmemesi, terk edilmişlik. Herkesin mutlu olduğu bir dünya tasvir etsek. Sadece güzelliklerin yaşandığı. Kimsenin kimseyi kırmadığı incitmediği siyah rengin olmadığı, üzüntülerin sadece korku masallarında kaldığı. Hayal etmesi bile güzel anlamlı. Hayatın sadece biyolojik bir süreç olmadığı, hayatı anlamlandırmak ve derinliğini çözümlemek adına yüzyıllardır düşünen insanoğlu bi sonuca varamamıştır.. Gerçekten insan bu dünyaya neden gelmiştir? sorusunun cevabını hala bulamıyoruz.

Aile travmaları

Kulaklarımda Mehmet Erdem’in bir şarkısı: Acıyı sevmek olur mu?

Acı hayatımızın neredeyse her anında yer almıştır. Aşk, sevgi, mutluluk gibi güzel anlar bir anda acıya dönüşebiliyor. Herkesin bir derdi var; her derdin bir acısı. Yüzyıllardır ailede başlayan çekişmelerin kaosunda kişilerin kıyıda köşe kalmış beklentilerinin büyüyüp dağ gibi olmasına neden, fark edilmemiş olmanın kanayan yaraları var eminim. Daha sonra kabuk tutması ve dökülmesi bile, izlerinin yok olmasına neden olmuyor. Hayatın son mevsimine gelmiş insanların yaşam hikayelerini dinlerken akıllarında kalan hep çektiği acılardır. Anlata anlata bitiremedikleri olayların özünde hep hüzün vardır.. Her şeyiyle tuhaf gibi görünen ve sıkı sıkıya sarılmamız gereken ciddi ve yalnız bir evren boşluğu içinde yol alıyoruz. Yaşadıkça öğreniyor, öğrendikçe anlıyoruz. Anladıkça yaşamı çözüyoruz. Düşünmemeye çalıştıkça kendinizi daha fazla düşünür halde buluyoruz kendimizi.

Haberin Devamı

Aile önemli bir kavram. ‘’Kol kırılır yen içinde kalır’’ acılarının ilk filizlendiği baba ocağı. İlk hayal kırıklıkları, ilk yenilgiler, ilk ayrılıklar, ilk kavgaların yapıldığı bir aile okuludur. Psikologları anlata anlata bitiremediğimiz çocukluk dönemlerimiz. Yaşamımızın son dönemine kadar anımsamaktan yorulmadığımız iç kavgalarımızın ilk sebepleri ilk derslerimiz. Ne yaparsak yapalım; hayatımızın her anı mutluluk senaryolarıyla geçmiyor. Herkes kendi yaşanmışlıklarından yola çıkarak, kendi katmanlarında saklı düşüncelerinin verdiği baskıya bedeni ve ruhu dayanamıyor

Her ülkenin içsel acılarını dile getiren kültür doneleri vardır. İşte bizim coğrafya kaderimizde de binlerce hikaye saklı. Acıların çocuğu Emrah tabiri yerindeyse Bizim rahmetli namı değer Müslüm babamız toplumsal yakınmalarımız simgeleyen özel sanatçılardı. Şarkı ve türkülerimizin bile temasında hep gönül kırgınlıklarımız gizli. Yaşam yaralarımızdan süzülerek geçerek olgunlaşıyoruz.

Haberin Devamı

Dünyanın yeni kuralları bizi daha çok mutsuz ediyor fakat girdap gibi dibe çekiliyoruz. Çok değiştik. Her şey çok olağan geliyor. Aile ilişkilerinin değerini eksildikçe anlıyoruz. Eski albümleri karıştırırken görüyoruz ki; her yıl azalarak sadeleştirilmiş kesir sayılarına dönmüşüz. Hayatımıza daha sonra katılan kişileri eşelemekten birçok güzel insanları yok sayıyoruz. Kısa bir öyküdür aslında hayat. Uğruna acılar çektiğimiz, az bir zamandır tadını çıkarabileceğimiz. Hayat onun anlamanı bir gün bulabilmek uğruna koşuşturacak kadar uzun değil. Her gününü dolu dolu yaşamak gerekir ki, o bir gün geldiğinde zaten gerçek anlamını bulmuş olduğumuzun farkına varacağız. Kısacası acılardan geçe geçe büyüyoruz.

Her ıstırabın öğrettiği bir şey vardır. - Balzac

Sıradaki haber yükleniyor...
holder