Filiz Özkol Corona günlerinde aşk
HABERİ PAYLAŞ

Corona günlerinde aşk

Kabus kelimesini oldum olası sevmem. Üstelik gerilim filmlerinden hep nefret etmişimdir. Kişinin sevmediği hoşlanmadığı bir hayatı yaşamaya mecbur kalmasının ne kadar zor olduğunu tahmin etmemek mümkün değil. Hepimiz hayatımızın içinde bir takım olumsuz senaryolara hedef olmuşuzdur.

Yaşadığımız şu günlerde geçmişe yolculuk yaparsak insanlığın birçok faciayla karşılaştığını tarih kitaplarından öğrenebiliriz. Geçmiş kelimesi acıları çağrıştırıyorsa da, geride kalması kulağa hoş geliyordu ki; tarihin yeniden tekerrür edercesine günümüzde hortlayıvermesi bize korku dolu anlar yaşatmaya başladı. Hepimiz panik atak durumlarına hızlıca geçiş yaptık. Kozmo teknolojiye çeyrek kala, nedir bu başımıza gelenler sorusunun cevabında binlerce mesaj var. Acaba gerçekten anlayabilme algısına sahip miyiz?.

Haberin Devamı

Biz ne yaparsak yapalım evrene karşı çaresiz kalıyoruz. İnsanoğlunun hataları ve günahları saymakla bitmiyor.. Doğa kendi gücünü insanlar üzerinde acımazsızca sürdürürken biz bunları gerçekten hak ediyor muyuz diye düşünmeliyiz. Sığamadık gittik şu dünyaya. Kaynayan kazan gibiyiz. Kendi ateşimizde kavrulup gidiyoruz. İnsanlık elden gidiyor ve biz sadece aynadaki parıltılarımızı görüyoruz. Hiçbir şeyden ders almıyoruz. Bu virüste, gün gelecek etkisini kaybedecek ve ne yazık ki; bıraktığımız yerden ‘’EGO’’ savaşlarımıza devam edeceğiz.

Geçmiş yıllarda en severek okuduğum bir kitaptı. Gabriel Garcia Marquez ‘ın ’ Kolera Günlerinde Aşk", geride kalmış bir sevgilinin, çocukluk yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. Aşkın baş kahramanı Florentino Ariza, 13 yaşındaki Fermina Daza'yı ilk kez gördüğünde bakışlarındaki masumiyetten etkilenip tutkuyla bağlanıyor ve aynen kolera hastalığının belirtilerini taşıyor. Koleranın ortalığı kasıp kavurduğu ve toplu ölümlere yol açtığı bir dönemde geçiyor bu tutku dolu aşk.

Her şeye rağmen aşk her dönemde aşktır. En eski anlaşma dili. Vazgeçemediğimiz bir duygu. Corona günlerinde de, aşk bayrakları dalgalanmaya devam etti. Bir çok aile sevdiğinden ayrı düştü. Çok sevdiğim bir genç kadın. Eşinden ayrılarak ülke değiştirmeye karar vermişti. Özgür kalmak ve yaşantısının geri kalanında kafasına göre tabiri caizse ‘’TAKILMAK ‘’istiyordu. İtalya’ya yerleşti. Veee Corona İtalya’yı sardığı anda, ilk aradığı kişi geride bıraktığı sevgili eşiydi. Bazen kötü olaylar iyi başlangıçları getiriyordu. Birçok çift tanıyorum ayrı ülkelerde mahsur kaldılar. Sevdiklerine uzak kalmanın özlemiyle tutuşuyorlar. Biz sevdiğimiz insanları, başucu dostlarımızı çoğu zaman ihmal ediyoruz. Dünyanın garip rüzgarına kapılmış gidiyoruz.

Haberin Devamı

Bazen bazı şeylerden sıkılırız. Çocukluğumuzun en sevdiğimiz oyuncağı gibi. Büyüdükçe görmemeye başlarız bir yerlere atılmış eskimiştir. Sonra o oyuncağı bulsak bile duygular eskisi gibi olmaz, ve anlarız ki asla giden bir daha geri gelmeyecektir. Corona çok şeylerle bizi yüzleştiriyor. Bir farkına varabilsek. Sevdiklerimizle bizi baş başa getirdi. Küçük alanlarda karşı karşıya göz gözeyiz.. Birbirimize söyleyecek ne çok şeyimiz var.

Haberin Devamı

Konuşmalıyız. Geceler boyunca, sanki ertesi gün, tüm dünya yok olacakmış gibi konuşmalıyız. Hislerimizi, sevgilerimizi her şeyimizi paylaşmalıyız. Büyük felaketlerin, unutulmuş ihmal edilmiş tüm duygularımızı ortaya çıkardığını görmeliyiz. Yaşamda geçerli olan tek şeyin sevgi olduğunu anlamalıyız.. Sağlıklı günler dileğiyle..

Acılar kadar bizi olgunlaştıran bir şey yoktur.

(Alfred De Musset)

Sıradaki haber yükleniyor...
holder