Giriş
İstanbul’un en önemli kültürsanat etkinliklerinden biri olan İstanbul Bienali bu yıl kapısını 16. kez açıyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen Bienal’in bu yılki başlığı ‘Yedinci Kıta’. ‘Yedinci Kıta’ size hemen yeni keşfedilmiş bir kara parçasını düşündürecektir.
Ancak durum sandığınız gibi değil…
Bilim insanları dünyanın yeni bir jeolojik çağa girdiğini düşünüyor. Ve bu maalesef insan eliyle, doğaya zarar verecek.
56 SANATÇI 220’DEN FAZLA ESER
‘Yedinci Kıta’ adını Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa atık yığınından alıyor. 3.4 milyon kilometrekare genişliğinde, yedi milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığını yıllardır Pasifik Okyanusu’nda sürükleniyor.
Sanatın kendi bağımsız duruşuyla, dünyada olup biten her şeyle ilgilenen yanının bir araya geldiği bu ekolojik tema ortaya çarpıcı eserler çıkarmış.
16. İstanbul Bienali’nde 56 sanatçının 220’den fazla eseri, şehrin üç farklı noktasında 14 Eylül’den 10 Kasım’a kadar ücretsiz gezilebilecek.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin Tophane’deki yeni binası, Pera Müzesi ve Büyükada’da ziyaretçilerini ağırlayan Bienal’i salı günü düzenlenen basın turunda gezdim. Eserlerden oldukça etkilendim. Bienal’i ziyaret etmek isteyen okuyuculara önerilerim var.
Ylva Snöfrid’in fazlasıyla kişisel, biraz ürkütücü ve bol miktarda düş içeren işi ‘Fantazya’, Müge Yılmaz’ın 10 bin yıl sonrasını kurguladığı, hayvan ve insan formlarının iç içe geçmişliğiyle içinizi ürpertecek bir estetiğe sahip ahşap oymaları etkileyici.
DÜNYA ÇOK KÜÇÜK
Aklımda yer eden diğer bir eser Simon Fujiwara’nın bir lunaparkı andıran -ki zaten bir lunapark imalatçısının çöplüğünden alınmış- figürlerle oluşturulmuş ‘Dünya Çok Küçük’ adındaki mimari yerleştirmesi oldu.
Fujiwara’nın minyatür şehri, film ve animasyon dünyasının kahramanlarını aklımıza gelmeyecek şekilde bir araya getirmiş.
Gündelik hayatımızın üzerine kabus gibi çöken vahşi kapitalizmi anlatmak için çok akıllıca bir tasarım.
