Işınsu Kestelli Her eve bir ofis
HABERİ PAYLAŞ

Her eve bir ofis

Bizde sürekli evde oturan insana pek iyi bakılmaz. Mesela iyi bir şair olabilirsin ama sabahtan akşama kadar evde oturuyorsan, onlarca şiir kitabın olsa bile eşe dosta, konu komşuya göre işsizsindir. Hele eline defterini, bilgisayarını falan alıp parklarda, kafelerde takılıyorsan avaresindir. Daha doğrusu öyleydi. Salgınla birlikte her şey değişti. Anlı şanlı müdürler bile artık evden çalışıyor. Son 10 yılda tüm dünyada giderek yaygınlaşan ofise gitmeden çalışma, üretme dönemi bizde biraz mecburiyetten de olsa hızlı bir şekilde benimsendi.

Haberin Devamı

Hatta iş öyle bir hâl aldı ki salgın bitse bile bu durum değişmeyecek. Geçtiğimiz günlerde ülkenin en büyük holdinglerinden olan Koç Grubu, uzaktan çalışma modelinin 35 bin ofis çalışanı için kalıcı hale getirileceğini açıklamıştı. Bir başka dev holding olan Sabancı Grubu da adeta el yükselterek salgın sonrasında beyaz ve gri yaka çalışanların yüzde 75’inin tamamen ya da karma bir modelle uzaktan çalışmaya devam edeceğini ilan etti.

Koç ve Sabancı dışında pek çok şirket benzer bir uygulamaya ya geçti ya da geçmeye hazırlanıyor. Yani artık ofisler daha boş, evler, kafeler, parklar daha dolu olacak. Bu sistemin artıları olduğu gibi eksileri de var tabii ki... Çalışan açısından her gün trafikte, otobüste, metroda geçirilen 1 ila 3 saat arasında bir zamanın kazanılması söz konusu... Günlük ortalama 2 saatlik bir zaman, bir insanın sadece bir yılda yeni bir lisan öğrenmesine yeter de artar.

Ya da her gün 2 saat spor yaparak kısa sürede gayet fit bir görünüme kavuşabilir. Veya her hafta bir kitap bitirebilir. Personelin evden çalışması işverenler açısından da son derece faydalı. Az çalışan daha küçük ofis, daha az kira ya da gayrimenkul yatırımı demek... Daha az servis, yemek, elektrik, su masrafı demek. Eksilere gelince... İlki çok az insanda kazanılan artı zamana pozitif bir şeye yönlendirme motivasyonu var.

Çünkü bu bir alışkanlık ve insanın alışkın olmadığı bir şeyi uygulaması çok kolay değil. İkincisi, insan sosyal bir varlık. Pek çok çalışanın iş performansını ofiste birlikte çalıştığı arkadaşıyla girdiği rekabet belirliyor. Gözle görünür rekabet ortadan kalkınca performans düşüşleri yaşanabilir. Üçüncüsü de bizim gibi dost canlısı toplumlar konuşarak deşarj olur. Sıkıntısını arkadaşıyla paylaşarak, stresini dedikodu yaparak atar. Bu imkânın fiziki olarak ortadan kalkması çeşitli ruhsal sorunları beraberinde getirebilir.

Haberin Devamı

İşverenlerde ise personelin evden çalışmasıyla tasarruf edilen miktarın nereye gideceği önemli bir konu. Lüks otomobile falan giderse hiç kimseye bir fayda sağlamaz, yatırıma dönüşürse daha çok insan için iş olanağı yaratır. Bu konuyla ilgili çok sayıda tahminde bulunmak mümkün ama neler olacağını sadece yaşayarak görebileceğiz. Umarım toplum yararına çok önemli kazanımlar sağlayabilecek bu fırsatı heba etmeyiz.

YANLIŞ TERCİH

Ernst&Young tarafından yapılan ‘Otomotiv Perakendeciliğinde Tüketici Tercihleri’ araştırmasına göre, Türk tüketicisinin araç seçimini yakıt türü belirliyormuş ve daha hesaplı olduğu gerekçesiyle dizel araçlar ilk sıradaymış. Açıkçası bu sonuca şaşırmadım, ne de olsa herkes cebini düşünüyor ancak kesinlikle yanlış bir tercih. Nedenine gelince... Yakın bir gelecekte pek çok Avrupa ülkesinde, hava kirliliğine neden olduğu gerekçesiyle dizel araçlar şehir trafiğine sokulmayacak.

Haberin Devamı

Belirli bir takvim çerçevesinde de üretimi, satışı yasaklanacak. Yani Türk tüketicisi dizel araç alarak ölen bir teknolojiye yatırım yapıyor. Oysa tüm dünyada yükselen trend hibrit ve elektrikli araçlar. Bu tür araçların sayısının artması için de özendirici desteklemelere ve şarj istasyonlarının yaygınlaştırılmasına ihtiyaç var. Umarım bu şartları sağlamak için daha hızlı adımlar atılır ve dizel araçlar ülkemizde de tarih sayfalarına doğru yol alır.

NİHAYET

Sonunda Salda Gölü için somut bir adım atıldı. Yılda yaklaşık 1.5 milyon turist ağırlayan Salda Gölü Beyaz Adalar bölgesine bundan böyle en fazla 570 bin kişi kabul edilecek. Anlık ziyaretçi sayısı ise 540’ı geçemeyecek. Öyle eskisi gibi dileyen gölün dibine kadar otomobiliyle de giremeyecek. Çok şükür.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder