İyi Hisset Alışkanlıkların gücü adına
HABERİ PAYLAŞ

Alışkanlıkların gücü adına

Sizce hayatınızı kim yönetiyor?

Bir gününüzü nasıl geçireceğinize kim karar veriyor?

Mesela ne yiyip ne içeceğinize, insanlara nasıl davranacağınıza, uykuyla ilişkinize, olaylar karşısındaki tepkilerinizin nasıl olacağına, bedeninize nasıl bakacağınıza kim karar veriyor?

Siz mi?

Peki “siz” derken tam olarak neden bahsediyoruz?

Sizin hür iradenizden mi? Duruma göre verdiğiniz rasyonel, sağlıklı kararlardan mı?

Duygusal tercihlerinizden mi? Ya da kısaca kişiliğinizden mi?

Alışkanlıkların gücü adına

Gündelik hayatta verdiğimiz kararları genelde kişiliğimiz doğrultusunda aldığımızı düşünürüz.

Haberin Devamı

Oysa yapılan araştırmalara göre kararlarımızı büyük bir ölçüde “alışkanlıklarımız” doğrultusunda alıyoruz.

Bir konudaki alışkanlıklarımız neyse, o alışkanlık çerçevesinde kalmak bize çok kolay, pratik, daha da önemlisi güvenli geliyor.

Yeme alışkanlığımız neyse onları tüketmek bize haz veriyor. Kendimizi ancak o zaman doğru düzgün beslenmiş hissediyoruz, yediklerimizden tatmin olma hissi yaşıyoruz.

  • “Ben asla ekmeksiz doymam”
  • “Et yemeden yaşayamam”
  • “Bin yıl düşünsem su içmek aklıma gelmez”
  • “Kahve içmeden gözümü açamam”
  • “Egzersizi hayatıma sokamıyorum”

Bütün bu varsayımlar aslında hayatın değiştirilemez gerçeğini yansıtmıyor.

Bizler kendimizi genelde alışkanlıklarımız ile tarif etmekten hoşlanırız, bu kolayımıza gelir.

Ben buyum, ben şöyleyim, ben böyleyim

Oysa tüm bunlar bizim kişiliğimizin net, ayrılmaz, değiştirilemez parçaları değil, büyük bir ölçüde erken çocukluk dönemimizde ailemizden, çevremizden elde ettiğimiz alışkanlıklarımız.

Özellikle beslenme, bedenle ilişki kurma ve etrafımızla sosyalleşme biçimlerimizin büyük bir ölçüde geçmişimizin izlerini taşır.

Alışkanlıkların gücü adına

Alışkanlıklarımızın kökleri geçmişimizin derinliklerinde olduğu için, onları değiştirmek gözümüze çok zor, hatta imkansız gibi gelir.

“Ben böyleyim” deyip işin içinden çıkarız.

Aslında haksız da sayılmayız; her alışkanlık bünyemizde adeta otonom bir bölgedir.

Her alışkanlığın kendine has bir geçmişi, kendine has bir sinir sistemi, kendine has bir kalbi vardır.

Alışkanlıklarımızı güçlendiren anılarımız, alışkanlıklarımıza yönelik inancımız vardır.

Bizi besleyen, bize iyi gelen, bizi güçlü kılan alışkanlıklarımız olduğu gibi, artık ya da aslında bugüne kadar hiç hizmet etmemiş, bizi aşağıya çeken, yapmadan duramadığımız, yaptıktan sonra da derin suçluluk hissettiğimiz, fiziksel ve manevi olarak bizi yıpratan alışkanlıklarımızdan da kopmak oldukça zordur.

Haberin Devamı

Neden bu böyle diye hiç düşündünüz mü?

Alışkanlıkların gücü adına

Neden bizi kötü etkileyen, hatta mutsuz eden, enerjimizi aşağıya çeken şeyleri yapmaya devam ediyoruz?

Cevabı basit; alışkanlıkların gücü sandığımızdan çok daha büyük.

Pek çok alışkanlığımız neredeyse dürtüsel. Üstünde çok düşünmeden, beynimizde yer etmiş haliyle ezbere yapıyoruz. Onları ertelenemez olarak görüyoruz, söz konusu alışkanlıklarımız dışında farklı bir biçimde davranamayacağımızı düşünüyoruz.

Çoğu alışkanlığımız bizim irademizden daha güçlü oluyor.

Bazen o an için öyle davranmak istemesek bile alışkanlığımız kendi gücünü bize gösteriyor ve iktidarı ele geçiriyor.

Alışkanlıkların gücü adına

Alışkanlıklarımızın çoğu, gücünü çok güçlü duygusal gerekçelerden alıyor:

Endişelendiğinde çok yemek yemek, yalnızlıktan korkulduğu için televizyon karşısında uyumak, can sıkıntısını alışveriş yaparak gidermeye çalışmak uzun yıllar boyunca oluşturduğumuz davranış stratejileri.

Haberin Devamı

Bu tür başa çıkma stratejileri kişide doyum yaratıyor, kendisini güvende hissetmesini sağlıyor.

Korkan küçük bir çocuğa avunması için çikolata vermek, aslında o minik çocukta korktuğu anlarla başa çıkabilmesi için bir alışkanlık geliştirmesinin temelini atıyor. Korkuyla çikolatanın o cezbedici tadını bir arada yaşayan bir çocuk, hiç fark etmeden korku ve tatlıyı yan yana yürüyen bir çift olarak kabul ediyor.

Alışkanlıkların gücü adına

Bize hizmet etmeyen bir alışkanlığı bırakmak belki de hiç bilmediğimiz güçlü bir duygusal bağı da bırakmak aynı zamanda.

Alışkanlıklarımızın bedenimizin ritmini, ihtiyaçlarını da kendine benzetiyor. Örneğin devamlı fast food ve paketli gıda tüketen birinin bağırsak florası bu beslenme tarzına uygun bir biçime dönüşür. Duygusal ya da çevresel kökenleri olan beslenme biçimi yıllar içinde bedenin ihtiyaçlarını da belirler.

Kişi yetişkin olduğunda da kendi hür iradesi ile alışkın olduğu beslenme tarzı ile devam eder.

Peki, bize hizmet etmeyen alışkanlıkların hizmet kontratını nasıl feshederiz?

  • Bir daha asla böyle beslenmeyeceğim…
  • Sigarayı ölsem bir daha içmem…
  • Dünya yerinden oynasa bile her gün 10000 adım atacağım…

Diyerek mi?

Kendinize hiç böyle büyük sözler verdiniz mi?

Sonucu ne oldu?

Alışkanlıkların gücü adına

Hem psikolojik hem de fizyolojik kökenleri olan alışkanlıklarımızı sonsuza kadar bırakacağımızı kendimize, etrafımıza büyük harflerle söylemek genelde çok az işe yarıyor.

Çünkü ömrümüzün sonuna kadar o “şeyden” o “şeyin” yarattığı doyumdan, hazdan, rutinden mahrum kalacağımızı bilmek sistemimize çok ağır geliyor.

Sigara içen bir arkadaşım “Ben aslında sigara değil, kahve bağımlısıyım”, demişti. “Sadece sigara içmeden kahve içmenin keyfi olmayacağı için ve ben de kahve içmeden yaşayamayacağım için, sigarayı bırakamıyorum”.

Alışkanlıkların gücü adına

Peki ya hayatımıza katmak istediğimiz ya da hayatımızdan çıkarmak istediğimiz alışkanlıklarımızı “ya hep ya hiç” ölçüsü ile değil de sadece içinde yaşadığımız gün ile sınırlı tutsak.

  • Sadece bugün sigara içemeyeceğim.
  • Sadece bugün sağlıklı besleneceğim
  • Sadece bugün yürüyüş yapacağım.
  • Sadece bugün meditasyon yapacağım.
  • Sadece bugün canım çok istese de gece yarısı o cipsi yemeyeceğim.

Alışkanlıklarımızı değiştirmeye, dönüştürmeye dair bir karar almak ve her ne pahasına olursa olsun o karara ömrümüzün sonuna kadar sadık kalacağımıza dair kendimize söz vermek, bazılarımıza kolları sıvamak için güç verirken, bazılarımızı ise daha işe başlamadan korkutan, harekete geçmemizi engelleyen, şevkimizi kıran bir şeye dönüşebilir.

Kendimizle yaptığımız anlaşmayı “bir ömürlük” yapmak yerine “günü birlik” yapmak sistemimize daha iyi gelir mi acaba?

Her gün yeni bir anlaşmayla güne başlamak alışkanlık enerjimizi güçsüz bırakır mı sizce?

Bırakabilir.

Alışkanlıkların gücü adına

Alışkanlık enerjinizi hiç küçümsemeyin.

“Bir daha asla” dediğinizde o, siz hiç farkına varmasanız bile değiştirmek istediğiniz o alışkanlıkta neden ısrar etmeniz gerektiği konusunda binlerce mazeret sunabilir.

Ya da alışkanlık haline gelmesini istediğiniz davranış modellerinin neden size uygun olmadığına dair tonlarca gerekçe sayabilir.

O yüzden en iyisi işe alışkanlık enerjinizi hiç uyandırmadan başlamak; sadece bugün…

Sonsuza kadar demiyorum, sadece bugün için diyorum…

İsterseniz şimdi Reiki’nin ünlü 5 prensibine bakalım:

  1. Sadece bugün için öfkelenme,
  2. Sadece bugün için endişelenme,
  3. Sadece bugün için elinden gelenin en iyisini yap,
  4. Sadece bugün için nazik ol,
  5. Sadece bugün için herkese, her şeye şükranlarını sun.

Bu beş prensipteki “Sadece bugün” yerine “Ömrünün sonuna kadar” deseydik baştan tutacağımız bir söz vermiş olmaz mıydın?

Sadece bugün ise?

Denemeye değer…

Çağla Güngör, Mindfulness Koçu - www.yogabiz.pro

Sıradaki haber yükleniyor...
holder