Kemal Öznoyan

02 Nisan 2016, Cumartesi 05:00

Hikaye: Bir varmış bir yokmuş

Yeğenim Mert geçenlerde bir yazı göndermiş. İçinde bulunduğumuz zaman ve şartlara, özellikle Erdoğan’ın yaptığı son açıklamalara ve Obama’nın yaptığı 'emeklilik' konuşmasına “cuk” diye oturuyor bence. Yönlendirmiş olmayayım, okuyun, kararı siz verin:

"Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini önerirler.

Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından Şakir'in bölgenin en zenginlerinden biri olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında başka bir çiftlik sahibidir.

Derviş, Şakir’in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir... Şakir de ailesi de hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır.

Yola koyulma zamanı gelince Derviş, Şakir’e teşekkür ederken "Böyle zengin olduğun için hep şükret” der. Şakir ise şöyle cevap verir: "Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin ta kendisi değildir. Bu da geçer."

Derviş Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Birkaç yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir’i hatırlar, uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir'den söz eder. "Haa, o Şakir mi" der köylüler, “O iyice fakirledi, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.”

Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkarıdır.

31 Mart 2016, Perşembe 10:32

Enerji bitti!

Dünyada enerji kaynaklarının azaldığını biliyoruz. Başta temiz su ve hava olmak üzere maalesef insanlık olarak içine ettik her şeyin. Gelecek nesiller ne yapacak bilmiyorum.

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi bu konuya dikkat çekmek için bir proje hayata geçirmiş. Diyorlar ki; "Ülkelerin ekonomi ve nüfus politikalarına kadar pek çok şeyin özünde enerji ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağına dönük sayısız çalışma var. Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan pek çok krizin arkasında kıt enerji kaynaklarının paylaşımına dönük güç mücadelesi var. Bugün Ortadoğu’da yaşananları da bu bağlamda değerlendirmek mümkün. Türkiye de Kafkaslar, Karadeniz ve Ortadoğu gibi bir enerji denizinin ortasında bulunmasına rağmen bu enerji kaynaklarını yeterince barındırmayan ve enerji kaynakları açısından dışa bağımlı bir ülke..."

Üniversitenin başlattığı projenin adı 'Buruşuk Hafta'. Ana fikri de “Ütü yapma, tasarruf yap”. Bu kapsamda tüm çalışanlar okula bir hafta boyunca ütüsüz kıyafetlerle gitmişler.

Çok değişik, bir o kadar da dikkat çekici. Ütülerin çektiği elektriğin evde çalışan buzdolabı, televizyon, bulaşık makinesi gibi daha büyük aletlerden daha fazla olduğunu bilirseniz, onlara hak verirsiniz.

Ahhh bunu bir de eşime anlatabilsem!! Dolapta ütülü duran gömlekleri bile giymeden önce muhakkak tekrar ütüler. Kazara ütüsüz bir şekilde dışarı çıkarsam (Çıkmaya çalışmak demek daha doğru olur) eve dönünce gizlice değiştiririm. Eşimin savunması: "Ütüsüz çıkarsan görenler 'Bu adama bakan yok galiba" diye düşünür.