Kerem Akça Power of the Dog: Karikatürize karakterler sağanağı
HABERİ PAYLAŞ

Power of the Dog: Karikatürize karakterler sağanağı

Netflix’in “The Power of the Dog”ı dünya prömiyerini 2 Eylül’de 2021 Venedik Film Festivali’nde yaptı. Campion’ın Coenesk ve acid spagetti western sendromu olarak anılacak bir yapıt. Herkes ayrı telden çalınca ‘karikatürize karakterler sağanağı’na kayabiliyor.

FİLMİN NOTU: 4.5

Power of the Dog: Karikatürize karakterler sağanağı

YENİ ZELANDA DÖNEMİ SAFKAN VE BAMBAŞKAYDI

Yeni Zelanda sinemasının “Sweetie” (1989), “Piyano” (“The Piano”, 1993) ve “An Angel at My Table" (1990) ile tanınan ismi Jane Campion, gerçekçiliği yıkmasıyla dikkat çekmişti. Özellikle ilk ikisinde Dryburgh'un sıra dışı kamera açılarıyla ülkenin bilinmedik köşelerini sinemasal portreleme gücü olağanüstüdür. Genelde bir işlevsiz ailenin üzerine gitme vardır onun sinemasında. Ama bu temanın izinin sürülmemesiyle kontrolden çıktığı da görüldü.

Haberin Devamı

"Bir Kadının Portresi" (“The Portrait of a Lady”, 1996) ile beraber yönetmen kendini başka ülke yapımcılarına emanet edince önlemez bir uçuruma sürüklendi. John Keats'in yaşamına ve aşkına bakan “Parlak Yıldız” ("Bright Star", 2009) haricinde eli yüzü düzgün bir esere imza atmadı. Son 10 yılda ‘Top of the Lake' ile aslında cinayet araştırma gizeminin üzerine gitti. Orada özellikle sanal diziler için öncü oldu.

Power of the Dog: Karikatürize karakterler sağanağı

HERKES KENDİ SIRASINI ALMAK İÇİN BEKLİYOR!

“The Power of the Dog” o kafa yapısıyla başlıyor. Adeta yarıda start alıyor. Orantısız makyajdan mustarip karikatürize karakterler sağanağı olarak uzun süre devam ediyor. Vahşi Batı'da bu durumun sinemasal ve insani boyutlarını keşfe çıkmak istiyor. Ama etrafta aksanlı bir şekilde Plemons'dan Cumberbatch'e, Smit-McPhee'den Dunst'a kadar herkesin kendi sırasını alma çabasına soyunduğu bir eser var. Greenwood'un özellikle besteci olarak bu durumda 'sıra' beklediği de bir gerçek.

Sinematografiyi üstlenen Ari Wegner, Campion'ın hantallığına takılmış. Artık onun sinemasal vizyonu anlık tatmine kaydı. ‘Top of the Lake’de bile 40-50 dakikanın tamamına yayılmayan bir durum söz konusu. Bu sebeple de onun tablomsu kimi kareleri ilginç. Özellikle Ford'un “Çöl Aslanı”na (“The Searchers", 1956) göndermede bulunan kapı imgeleri devreye girebiliyor. Yer yer empresyonist resim tablolarını kalmak anlamlı hale gelebiliyor.

Haberin Devamı

Power of the Dog: Karikatürize karakterler sağanağı

‘İHTİYARLARA YER YOK’ TADI ARANIYOR

Ama bu durumun bütününde 1967'de yazılmış ve fazlasıyla anti-western döneminde ele alınmaya açık bir roman var. Onun izi de aslında Cormac Mccarthy'nin dahiyane uyarlaması “İhtiyarlara Yer Yok” (“No Country For Old Men”, 2007) hissedilmişti. Burada bir yerden sonra kara komediye yatkın western kahramanlarının Vahşi Batı'da asid tribine kayabilen bir atmosfer duygusu var. Ama Campion böylesi bir üslup için uygun isim değil.

Aksine ‘Coenesk western’e ‘spagetti’ dokunuşunda bulunurken, ‘acid western’in Jodorowsky kafasında bir yere uzanıp kontrolden çıktığı söylenebilir. Leone'nin Bronson imzalı efsanevi Harmonica tiplemesiyle kardeşlik ilişkisi kuran Cumberbatch'in Phil Burbank'i! Smith-Mphee ise Jodorowsky damarından gelip “Dünyaya Düşen Adam”ın (“The Man Who Fell to Earth”, 1976) David Bowie’siyle de bağ kuruyor. Plemmons'ın ise "Küçük Dev Adam"ı (“Little Big Man”, 1970) hatırlattığı söylenebilir. Hoffman’ın oradaki rolünü ise unutmak mümkün değil!

Haberin Devamı

Power of the Dog: Karikatürize karakterler sağanağı

PROJE COENLERE VERİLMELİYMİŞ

Ama film ilk bir saati boşa harcadıktan sonra epizodik yapısına odaklandıkça ‘batıdaki delilik öyküleri'ne sapıp alternatif bir western'e dönüşmesiyle ilgi uyandırıyor. Kuir kimlik mücadelesi de gizli bir şekilde incelenebiliyor. Ama bunun ötesinde bir karizma, bir tutarlılık içermek mümkün olmuyor. Aksine 'karikatürize karakterler sağanağı' ile 'anti-western' arasında gidip geliyor her şey.

“The Power of the Dog”, keyif verdiği anlar olsa da vasat-ortalama arası bir yere konumlanıyor. Verdiği tatlarla sinemasal haz yaratsa da bunu 134 dakikaya yayamayan bir tür ürünü izliyoruz. Proje Coenler'e veya Sorrentino'ya gitse daha iyi sonuç verebilirmiş. Ama burada bitirilememiş duruyor. Plastik sancıların arasından sıyrılma çabası ise aşırı göze batan bir uyumsuzluk ve orantısızlık getiriyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder