Mehmet Ali Birand Soykırımla mücadele radikal adım gerektiriyor
HABERİ PAYLAŞ

Soykırımla mücadele radikal adım gerektiriyor

Haberin Devamı

Fransa’daki soykırım oylaması sadece bir uyarı fişeğidir. 2015 yılında Türkiye’ye çarpacak olan dev buzdağının sadece görülebilen küçük bir bölümü. Neden 2015? Ermenilerin soykırım iddialarının 100’üncü yıldönümü. Bu tarihi bir kenara yazın. Göreceksiniz müthiş bir fırtına esecek. Fransa oylaması peşrev niteliğinde. Önümüzdeki yıllarda fırtına estirmeye hazırlanıyorlar. Fransa’nın tutumu tamamen iç politika kokuyor. Nicolas Sarkozy, 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ermeni oylarını kazanmayı planlıyor. Bu yaklaşım, Fransa Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi Avrupa dışında tutma politikasına da uygun.
[[HAFTAYA]]
Yani sürpriz bir gelişme değil. Biz ne yapıyoruz? Her zamanki gibi, sert uyarı mektupları, tehdit dolu demeç ve açıklamalarla olacakları önlemeye çalışıyoruz. Heyetler yolluyor, her kesimi etkilemeye çabalıyoruz. Ardından büyükelçimizi geçici olarak geri çekeceğiz hatta Fransız mallarına boykot çağrıları yapılacak. Avrupa için önemimizi, stratejik değerimizi öne süreceğiz ancak hiçbir şey değişmeyecek. Bu yöntemler artık hiçbir işe yaramıyor. Hele 2015’e doğru daha da etkisiz kalacak

2015’i çok hafife alıyoruz

Türkiye, soykırıma karşı mücadelesini kaybetmiştir. 100 yıla yakın süredir önce kafasını kuma sokmuş, tartışmamış, kendi toplumunu dahi cahil bırakmıştır. Bunca yıldır ne tehditlerini yerine getirebilmiş ne de uluslararası toplumu “soykırım olmadığına” inandırılabilmiştir. Toptan inkar etmenin ötesine gidememiştir. Artık bu tren de kaçmıştır. Uluslararası vicdan, soykırımı kabul etmiş ve Ermenilere inanmıştır. Ermeniler de 2015’te son perdeyi indirmeye hazırlanmaktadırlar.

Başta ABD Kongresi olmak üzere her yönden harekete geçip Türkiye’ye soykırım damgasını vurmayı planlamaktalar. Türkiye yine eskisi gibi, geleneksel ve inandırıcılığı kalmamış yöntemlerle mücadele edecekse, bu tsunamiyi engelleyemeyecektir. Bu tepkiler etkili olmamakta, aşırı tepkiler de ülkemizin hem yanlız kalmasına hem de ekonomik ve siyasi zararlara uğramasına yol açacaktır. Bizi bu suçlamadan ancak cesur adımlar kurtarabilir. Soykırım rüzgarını dağıtmanın yolu, uluslararası kamuoyunu şaşırtacak yeni “açılımları” devreye sokmaktan geçmektedir. Karşılıklı kayıplardan dolayı özür dileyerek, Erivan ile ilişkileri canlandıracak adımlarla soykırım uçurumunun kenarında tutunabiliriz. Aksi halde 2015 Türkiye’yi çok hırpalayacak.

Ankara’da kim ne yapıyor?


Şu anda yanıtını en çok merak ettiğim soru şu: “Ankara’da 2015 depremini az zararla atlatmak için ne yapılması gerektiği düşünülen, planlanan bir çalışma var mı?” Eğer yoksa emin olun canımız fena acıyacak. Aslında geç bile kalındı ancak yine de bir şeyler yapılabilir. Unutmayalım ki ne kadar gecikirsek bu tuzaktan kurtulmamız o kadar pahalı ve riskli kararlar alınmasına yol açar. Bir defalığına Türk gibi değil, Avrupalı gibi davranalım.

‘Siz de Cezayirlileri öldürdünüz’ diyerek Sarkozy’yi korkutamayız...

Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki soğuk savaş döneminde Washington’un elindeki en etkili propaganda silahı Moskova’nın insan hakları ihlalleriydi. Sibirya’ya sürülen aydınlar, en ufak eleştiriye verilen sert cezalar ABD tarafından davul zurnayla dünyaya ilan edilir ve Sovyet rejimi yerden yere vurulurdu. Sovyetlerin karşı savunması da “Siz de Kızılderilileri öldürdünüz” idi. Demeçler verilir, Rus gazeteleri Kızılderili ailelerle konuşup ABD’yi suçlamaya çalışırlar ancak bu hiçbir etki yapmazdı... Kimse aldırmazdı. Zira taktik yanlıştı.

Kendi kusurunu kapatmak için, karşındakinin eski hesaplarını karıştırıp suçunu göstermek o ülkenin hatasını affettirmiyor. Bu örnek son günlerde bizim durumumuza benziyor. Hepimiz Fransızlara kızdıkça “Siz de Cezayirlileri öldürdünüz” demeye başladık. Evet doğru, Fransızların tarihi de kanlı. Emperyalist güç olarak, geçmişi son derece karanlık. Ancak bu gerekçe bizleri uluslararası kamuoyunun gözünde soykırım suçlamalarından kurtarmaz. Hele Fransa’yı hiç mi hiç korkutmaz. Bu sorunu çok hafife alıyoruz. Sarkozy’nin bu adımı 2015’te bizleri bekleyen çok daha dev bir fırtınanın öncü depremidir. 2015, Ermeni olaylarının 100’üncü yıldönümü ve kıyametler kopacak. 2015’i göğüsleyebilmek için, “ambargo koyarız, büyükelçimizi çekeriz” tehditleri hiçbir işe yaramayacağı gibi, kimseyi etkilemeyecek. Uluslararası kamuoyunun dikkatini çekebilmenin tek yolu daha cesur adımlar atmaktan geçmektedir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder