Mehmet Coşkundeniz Dayak yiyen ünlü neden susuyor?
HABERİ PAYLAŞ

Dayak yiyen ünlü neden susuyor?

Haberin Devamı

Ünlü bir erkek dizi oyuncusunun, kendisiyle aynı dizide oynayan sevgilisinin kolunu kırdığı yolundaki haber ilk olarak Posta’nın pazar eki Karnaval’da yayınlandı. Bizim gazetede bu oyuncuların isimleri yayınlanmadı ama birkaç gün sonra Akşam Gazetesi bu kişilerin Tolgahan Sayışman ile Selen Soyder olduğunu yazdı.
Geçmişe bakıyorum da; Selen Soyder’in kolunun kırıldığı yönündeki haberler medyada yer almış. Ama düşüp evde kırdığını söylemiş. Hatta o zaman gazetelerde “Tolgahan Sayışman düşüp kolunu kıran sevgilisini hastanede bir an bile yalnız bırakmıyor” diye haberler çıkmış. Bu olayın kahramanları Tolgahan Sayışman-Selen Soyder olabilir de, olmayabilir de. Asıl gerçek şu: Ünlü bir oyuncu kıskançlık nedeniyle sevgilisini dövüp kolunu kırıyor.

Peki şimdi soruyorum: Kolu kırılan o oyuncu neden bunu saklıyor? Neden susuyor? Neden afişe etmiyor? Özgecan Aslan öldürüldüğünde sosyal medyada kadınlar, tacizleri, tecavüzleri #sendeanlat etiketiyle yazmıştı. O zaman bu etiketi destekleyen oyuncular, konu kendileri olduğunda neden sus pus oluyor?
Ünlü olabilirsiniz ama bu sizin de mağdur konuma düşebileceğiniz gerçeğini değiştirmiyor. O kadın oyuncuya seslenmek istiyorum: Farz edelim ki seviyorsun. Farz edelim ki ayrılmaya da cesaretin yok. Ama sana şu kadarını söyleyeyim; bu durum daha da şiddetlenecek.
Eminim sevgilinin yaptığı ilk hareket değildi bu. Başta seni itmesini, elini, kolunu tutmasını, hatta belki tokatlamasını ciddiye almadın. “Beni çok seviyor, o yüzden çok kıskanç” diye düşündün. Ama öyle değil işte. Bak son olarak kolunu kırdı. Peki bundan sonra neler yapabileceğini kestirebiliyor musun?
Kendini düşün oyuncu arkadaşım, aileni düşün. Bir adamın senin üzerinde baskı kurmasını, şiddet uygulamasını kabullenme. Çünkü kabullenmişlik seni çok daha kötü noktalara itecek.
Ben bilmem Yeşim bilir


Kanal D’deki ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’ yarışmasına eşim Derya ile birlikte katıldık. Bizim ekipte Yeşim Salkım- Hakan Eratik, Bekir-Derya Aksoy ve Pınar Aylin- Süleyman Erbaykent çiftleri vardı. Önümüzdeki haftalarda izleyeceğiniz yarışmanın çekimleri çok eğlenceli geçti. Biz öyle güldük ki, bir ara çekimlerin yarım kalacağını falan düşünmeye başladım.
Biliyorsunuz, yarışma gereği kadınlar arkadaki fanustayken erkeklere, erkekler fanustayken kadınlara eşleriyle ilgili sorular soruluyor. İlker Ayrık da sağolsun, hepimizin evliliği hakkındaki defoları ortaya çıkardı. Kim kimin hangi huyunu sevmiyor, rahatsız edici davranışlarımız neler falan hepsi yayında konuşuldu.
Yine böyle özel bir soruda en politik cevabı ise, yarışmanın adına uygun olarak Hakan Eratik verdi: “Ben bilmem Yeşim bilir.”
Eşe Aşk Klibi


Sevgililer Günü’nde, sevgilinin doğumgünlerinde ya da evlilik yıldönümlerinde falan hazır bir hediye almak yerine yaratıcılığınızı kullanarak ortaya çıkaracağınız şeyler çok daha değerli olur diye yüzlerce kez yazdım. ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’de bu yaratıcılığın en üst düzey örneğine tanık oldum.
Bekir Aksoy, Sevgililer Günü hediyesi olarak eşi Derya için bir şarkı yapmış. Bestesi de sözleri de kendine ait. Sonra bu şarkıya klip çekmiş. Ardından klibi, Kral TV’de de göstertmiş. Bekir enstrüman falan çalmıyor. Ama demek ki müziğe yeteneği var.
Sonuçta hayatları boyunca saklayabilecekleri, diledikleri zaman açıp izleyebilecekleri, aşklarını anlatan çok özel bir hediyeye sahip oldular. Klibi, youtube’ta bulup izleyebilirsiniz.
Kimbilir belki siz de kendi aşkınızın klibini çekebilirsiniz.
KEBAP KRİZİ

Mersin’de doğup büyümüş biri olarak, her daim ana yemeğim ya balıktır ya da kebap. Ne yiyersem yiyeyim, midemde her zaman 1.5 Adana kebabına ya da bir Boğaz lüferine yer vardır. Zaman zaman kebap krizine giren bir insanım ben. Ciddi söylüyorum, 1 hafta falan kebap yemeyeyim, ellerim titremeye başlıyor.
Eşimi arıyorum “Akşam mutlaka kebap yemeliyiz” diyorum. O da sağolsun, krizimin geldiğini anlıyor, evde yemek olsa bile beni kırmayıp kebapçıya gitmeyi kabul ediyor. İstanbul’da iyi balık bulunabiliyor ama iş iyi kebaba gelince maalesef her zaman başarılı mekanlar bulmak mümkün olmuyor.
Adana kebabı dediğiniz şey çok özel bir yiyecektir. Önce iyi et seçeceksin. O eti zırhla kıyacaksın. İçine sadece kuyruk yağı ve kırmızı biber koyacaksın. Izgarada kıvamında pişireceksin; kurutmayacaksın, çiğ de bırakmayacaksın. Yanına yeşilliğini, sumaklı soğanını koyacaksın. Lavaş ekmeği öyle makine işi olmayacak, fırında pişecek.
Tabii sadece kebap değil sözkonusu olan. Şişi, külbastısı, pirzolası, kaburgası da ayrı güzellikte olmalı. Benim gibi Çukurova toprağında büyümüşlerin özel kebapçıları vardır. İstanbul’daki kebapçım ‘Adana İl Sınırı.’ İsmi bile farklılığını yansıtan ‘Adana İl Sınırı’ Beyoğlu’ndaki merkezinden sonra Cihangir’de de şube açtı. Geçenlerde ben yine kebap krizine girince yeni mekanına gidip kebapların tadına baktık.
Tabii ki yine kıvamında, yine lezzet bombası. ‘Adana İl Sınırı’ için sonradan gurme bazıları ‘Pahalı’ diyor. Sahibi Adnan Çam da buna şöyle cevap veriyor: “Mehmet Abi, ben iyi et satıyorum. Başkalarından yüzde 30 daha pahalıya et alıyorum. Buraya gelen verdiği paranın karşılığını alır.”
MİLLİ TAKIM

Bir zamanlar Milli Takım hepimizindi. Hangi takımı tutarsak tutalım, konu Milli Takım olunca rekabeti unutup taraftarlıkta birleşirdik. Büyük takımların rakip amigoları, yan yana tribünleri ateşlemeye çalışırdı.
Milli Takım’ın galibiyete hasret olduğu günlerde bile desteğimiz eksilmezdi, maçları aynı heyecanla takip ederdik. Peki şimdi? Bugün Hollanda ile maçımız var. Hiç kimsede heyecan yok. Eskisi gibi milli duygularımız harekete geçmiyor. Bu hale neden geldiğimizi hepimiz biliyoruz aslında...
“Milli Takım’da şu futbolcuyu istemiyoruz” diyenler, kampta silah çeken futbolcular, mezhebi yüzünden bir futbolcuyu yedek oturtan hocalar, oynarken “Sakatlanırım da, ligde maç başı alacağım parayı kaybederim” düşüncesiyle sahaya tüm performansını yansıtmayan oyuncular... Hatta maçın yayını bile tehlikeye girdi de son anda problem çözüldü.
Milli Takım, Türkiye’nin değeridir. Birleştirici unsurudur. Bu değeri elimizden almayın. Biz o sevinçleri, o heyecanları yine yaşamak istiyoruz.
Arada kalmış Ayazağa

Kısa süre öncesine kadar Şişli Belediyesi’ne bağlı olan Ayazağa Mahallesi, artık Sarıyer’e ait. Sarıyer’in merkeze uzak mahallelerinden biri. Biz de Kasım’dan beri bu mahallede oturuyoruz. Yolları bu kadar kötü, bu kadar bakımsız bir mahalleyi 20 yıldır İstanbul’da ilk kez görüyorum.
Sanırım Sarıyer Belediyesi henüz Ayazağa’yı benimseyememiş. Henüz “Bizim mahallelerimizden biri” olarak görememiş. Ayazağa’da oturup da otomobilinin ön takımları ayda bir kere arızalanmayan yoktur diye düşünüyorum.
Şükrü Genç başkan, bir gün gelip mahalleyi gezmek isterse seve seve eşlik edebilirim. Nerelerde hangi çukurlar var, park rezaleti ne durumda hepsini gösterebilirim. Mahallemizi seviyoruz ama bu haliyle değil!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder