Nedim Şener Biz sana mecburuz metrobüs
HABERİ PAYLAŞ

Biz sana mecburuz metrobüs

Haberin Devamı

Metrobüs ile işe gitmekten daha kötü bir şey varsa o da metrobüs ile eve dönmektir. Özel aracınızla sıkışmış trafiğin içinde iken yolun ortasında kendisine ayrılan yoldan geçip giden metrobüse bakıp, “Şimdi onun içinde olmak vardı” demişsinizdir. Ama metrobüse bindiğinizde camdan dışarıya bakıp kaderinize kızarak, “Neden ben de arabamla temiz bir ortamda evime gitmiyorum” diye düşünürsünüz. İşe gidiş ve dönüş saatlerinde ‘balık istifini’ bile aratan metrobüs, İstanbul’da ulaşım zorluğuna çare olarak yapılmıştı.


Metrobüsü kullananlar kitap-gazete okumak yerine cep telefonlarıyla vakit geçiriyor.

Ellenmeye hazır olun

Ama İstanbul’un 15 milyona yaklaşan nüfusu, şehrin banliyölerine giden trenlerin geçici olarak kaldırılmış olması bana göre de iyi bir taşıt olan metrobüsü zaman içerisinde sorun haline getirdi. Bunu anlamak için bir kez binmek yeterli değil. Çünkü günün hangi saatinde metrobüse bindiğiniz önemli. Dolayısıyla metrobüs yaşanmadan anlaşılamaz. Yaşanan sorunlar işletmeden ve yolculardan kaynaklanıyor. Anlatmaya duraklardan başlamak lazım.

Zincirlikuyu’dan kalkan bir araç ilk durak olan Mecidiyeköy’e dolu geliyor. Kapı açıldığında kimse inmiyor. İtiş kakış bir ya da iki kişi daha bedenini aracın içine sokuşturuyor. Birkaç metrobüs dolusu insanın biriktiği durakta itiş kakış bindiğiniz aracın içinde ellenmedik yeriniz kalmıyor. Bu dolu araçlar Çağlayan ve Okmeydanı gibi istasyonlardan yolcu almıyor. O nedenle durağın uzak noktasında duruyorlar. Burada yalnızca indirme yapıyorlar. Bu ara duraklarda insanlar kaderlerine küskün biçimde bekleşiyor.

Elbette sinirleniyorlar, hasbelkader binen olursa aracın içindekilerle tartışarak vücut hareketleriyle kendilerine yer açıyorlar. Diyelim araca bindiniz. İkinci perde başlıyor. Dedim ya değilmedik yeriniz kalmıyor. Tabii siz de ister istemez birilerine değiyorsunuz. Yanlış anlaşılmaktan korkanlara önerim iki elini de yukarıda tutmaktır. Bazı yolcuların ter kokusunu klima bile bastıramıyor. Yan yana değil burun buruna yolculuğun ne olduğunu anlamak için metrobüse binmek gerek.


Oyuncu Tuğba Melis Türk de metrobüsü kullanıyor.

Boyun eğik elde telefon

Hiç de kısa olmayan yolculuk boyunca gazete ve kitap okuyana rastlamazsanız şaşırmayın. Çünkü sıkışıklık gazete okumayı zorlaştırıyor. Bugüne kadar metrobüste kitap okurken gördüğüm insan sayısı 10’u geçmez. Çanta, bavul koymak için yapılmış yüksek yerlere ayakkabılarıyla bağdaş kurarak oturanları görürseniz şaşırmayın ve tepki vermeyin. Metrobüse bindiğinizde büyük bir çoğunluğun boynunu eğip önüne baktığını göreceksiniz; bilin ki onlar cep telefonlarıyla ya Whatsapp üzerinden sohbet ediyor ya twitter mesajlarını okuyor, ya oyun oynuyor ya da dizi izliyordur.

O yolculuk başka türlü geçmez. Toplu taşıma araçlarının vazgeçilmezi, siyasi tartışma ise hiç yapılmıyor. Çünkü metrobüste zaten sinirler çok gergin. O kalabalık saatlerde yolculuk yapıyorsanız, size sıkı yapıştığı için vücut ısısı ve teri teninize geçen ya da dirseği ensenizde olan birisiyle hiç konuşmadan 30 dakika ile 1 saat arasındaki yolculuğu göze almışsınız demektir.

Metrobüsü çoğunlukla orta ve alt gelir grubundaki insanlar, işçiler, memurlar, öğrenciler, emekliler, şehir merkezine ulaşmaya çalışan işsiz gençler kullanıyor. Zaman zaman istisnalar da yaşanıyor tabii… 2011 yılında Best Model of Turkey yarışmasında birinci olan ve birçok dizide oynayan Tuğba Melis Türk, Bakırköy’deki evinden işe gidip gelirken metrobüse biniyormuş.

Onu tanıyan diğer yolcular hemen cep telefonlarına sarılıp beraber fotoğraf çekiyorlar. Ama ne olursa olsun metrobüs İstanbul’un trafiğinde şu anda önemli bir ulaşım aracı. Bu yazının sorunların giderilmesinde küçücük bir faydası olursa ne güzel... Yoksa yetersiz sefer sayısıyla, sıkışıklığıyla biz sana mecburuz metrobüs.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder