Baykal’ı telefonla arayanlar çoğalıyor mu, azalıyor mu, merak ediyorum.
Evinin önündeki kalabalığın dağılması, İnadına Baykal sloganının yavaş yavaş sönmesi, ne anlama geliyor?
- Karagün ne demektir?
- Dost kimdir?
- Vefa nasıl birşeydir?
Kaç gündür bunları düşünüyorum.
***
Merhum Ecevit demişti ki:
- Siyasette duygusallığa yer yoktur.
Anladık, yoktur ama hançerlenmeye yer var mıdır?
Duygusallığa yer olmadığını, sanırım Kemal Derviş hepimize çok güzel göstermişti. O ders, siyasette ne ilk’tir ne de son... Durun bakalım, daha neler göreceğiz.
***
Lakin bu olayda, anlamadığım bir şey var.
- Hani bu komplo, sırf Baykal’a değil, CHP’ye yapılmıştı?
- Hani bu komplo, rejime karşı yapılmıştı?
- İşte bu sebeple, bu “alçak komplo” hani püskürtülecekti?
Ne oldu?
Özel hayata tecavüz, insan haklarına saldırı, böyle mi önlenir?
***
Kılıçdaroğlu iyi bir tercihtir. Ona sözüm yok.
Ama Baykal’ın uğradığı komplo için, yeri göğü inletip de sonra Baykal’a sırt dönmek nedir? Deselerdi ki:
- Komplo başka, bu başka... Baykal’ın artık çekilmesi lâzım... Yeter.
Eh, bunu anlarım.
Ama dediler ki, bu alçak komploya Baykal’ı kurban vermeyiz.
Hani, ne oldu?
Onu kurban verdiniz.
***
Diyeceksiniz ki, hırsızın hiç kabahatı yok mu?
Olmaz olur mu?
Anlamadığım noktalardan birisi de odur.
İşte, huzurunuzda soruyorum. Ben kriminal rapor falan anlamam:
- Sayın Baykal! O kasetteki zat siz misiniz?
Evet veya hayır.
Tek kelimeyle cevap verin.
Ne dediniz? “Hayır” mı?
Öyleyse son bir soru:
- Madem siz değilsiniz, niye istifa ettiniz?
Başka sorum yoktur. Ama bütün bunlar, Baykal’a yapılan ayıbı örtmeye yetmez. Üzgünüm. Koparan sinemi ağyâr elidir. Dost elinden yüreğim yârelidir.