Rauf Tamer Pazar Kahvesi (POSTA’ya dair)
HABERİ PAYLAŞ

Pazar Kahvesi (POSTA’ya dair)

Önceki gece POSTA’daki değerli arkadaşlarımızdan birkaçıyla buluşup yemek yedik. Yemek bahane. Birbirimizi çoktandır göremediğimiz için önce biraz hasret giderdik, sonra da gazeteyi konuştuk. Siyaseti, magazini, ekonomiyi, sporu, velhasıl Türkiye’yi konuştuk... Nice anılarla birlikte... Çok faydalı oldu.

Lafı, gazetenin vefakâr hammalı Mehmet Coşkundeniz açtı... “Meral Akşener ne yapmak istiyor” diyerek, masanın ortasına ilk bombayı koydu... Çok uzun bir tartışmaydı. Başka bir gün anlatırım. Kılıçdaroğlu’nun kulaklarını epey çınlattık. Ve siyasi yelpazeyi biraz da sosyolojiyle karışık olarak masaya yatırıp, çok ince detaylara indik...

Haberin Devamı

Güzel tarafı şuydu: Özeleştiri yaptık. Adalet çizgisinden hiç ayrılmayacağımızı bir kere daha teyid ettik.

Sonra anılara geçtik. Çok güldük. Laf spora gelince, masadaki Fenerbahçelilere -hiç belli etmeden- yanıbaşımda oturan Faik Gürses’le güya fısıltı halinde Beşiktaş’ı konuştuk ama Galatasaraylı Şoray Uzun’a hep yakalandık.

O ara Aşk Doktoru Mehmet Coşkundeniz’i tıp doktoru zanneden bir okuyucunun “Nabzımı bırak doktor, kalbime bak” dediğini öğrenince, servis yapan arkadaş da kahkahayı bastı.

Derken... Masadakilere Uğur Önver’in yeni kitabı servis edildi: Türk Hitler. Tabii henüz kitabı okuyamadım. Okuyup size fikrimi söyleyeceğim. Uğur Önver’e yeni işinde başarılar dileyerek, Coşkun Türk’ün başarılı spor sayfalarına geçtik.

Lakin burada 1 dakika duralım... 1 Dakika... Zira yazıyı kestim, şu anda bizim voleybolcu kızların Japonya maçını seyre daldım. Vallaha kızlar mı oynuyor ben mi oynuyorum bilemezsiniz. Ter içindeyim. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum: Handee!.. Edaa!.. Zehra!.. Bravo kızlar... Sesim ta Japonya’dan duyulmuştur sanırım.

Oh... Maç bitti. Ama ben de bittim. Paris Olimpiyatları’nda buluşmak üzere şimdilik bana müsaade.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder