Yazarlar Buz dolu fıçıya girmek neden moda oldu?
HABERİ PAYLAŞ

Buz dolu fıçıya girmek neden moda oldu?

Ülkemizde Çağla Şıkel’le başlayan, Şevval Şahin ve diğer ünlülerin izlediği buz dolu fıçıya girme akımı bir anda popüler oldu. Bunun, dünya trendlerine yön veren Kim Kardashian, Hailey Bieber gibi isimlerin başının altından çıktığını tahmin etmek, bu sayfanın ve köşenin okuyucusu için zor değildir artık. Portsmouth Üniversitesi’nden Ekstrem Çevreler Laboratuvarı’nın başındaki Profesör Mike Tipton, “Bu yeni bir şey değil. Yeni olan şey, çok sayıda kişinin yapıyor olması” diyor. Kendisi aşırı soğuk ve sıcağın insan bedenindeki etkilerini araştırıyor. Ve diyor ki: “İnsanlar tropikal hayvanlardır. Evrimleştiğimiz yer güneydoğu Afrika’dır. Yani, soğuk suya girmek insan için çok stresli bir durumdur.”

Haberin Devamı

Buz dolu fıçıya girmek neden moda oldu

İÇERİK LOBİSİ İŞ BAŞINDA

Şıkel’in soğuk fobisiyle dalga geçildi. Ama aslında görüldüğü gibi bu fobi hepimizde var. Fıçıya girenler de bunun zihinsel olarak dayanıklılıklarını, verim ve odaklanma yeteneklerini artırdığını söylüyor. Tipton, soğuğun faydalarını kabul etmekle birlikte, soğuk sudaki ölümlerin yüzde 60’ının bedenin şoka girmesinden kaynaklandığını hatırlatıyor. 15 dereceden daha soğuk suya 5-10 dakikadan uzun girmemeyi öneriyor. Bu fıçıdaki etkileri kazanabileceğimiz sayısız bedensel ve zihinsel egzersiz varken neden bir anda bu akım öne çıktı? Üstelik yıllardır futbolcuların yaptığı bir uygulama. Ben bunun arkasında ‘tıklanma’ lobisinin olduğuna inanıyorum. İçerik pazarı çarkını döndüren en etkili yöntem ‘soyunarak’ yapılan paylaşımlar. İnsanların soyunmak için ihtiyaç duyduğu bahanelere bir yenisi daha eklendi işte.

16 SAATİNİ İŞE AYIRMAK

Geçen hafta ülkemizin en büyük e-ticaret platformlarından birinin toplantısından video yayınlandı. Yönetici, mülakatlarda işe yeni başlayacak çalışanlara “Günde 16 saat çalışmaya hazır mısın?” diye sorduğunu anlatıyor. 16 saat boyunca iş bekleyeceği anlamında değil, kendini geliştirmeye günde 16 saat ayırmasını kast ettiğini belirterek. Beyefendiye tepki yağdı. Oysa çok haklı. Kariyerinin başında günde 16 hatta belki 20 saatini kendini geliştirmeye adarsan, 10 yıl içinde günlük çalışma süreni 3-4 saate düşürebilirsin. ABD ve Avrupa’dan örnekler verenler var. Her ülkenin çalışma kültürü, genetik kodlarıyla ilgilidir. Daha az sürede daha verimli çalışma hedefi bir süreçtir. Şimdilik bu durum bizim kültürümüzle uyumlu değil. Başka ülkelerde en az 3-4 kişinin yaptığı iş, bizde tek kişiden beklenir. Yükselmenin yolu, torpilli değilseniz, bu işlerin altından kalkmaktır. O nedenle az çalışmak, işverenin ya da profesyonellerin lüksüdür. Yeni başlayanların değil.

Haberin Devamı

KİBARLIK KİMLERE MAHSUS?

Geçen hafta Beyoğlu Belediyesi’nin düzenlediği Türkiye- Japonya Ortak Sempozyumu’na katıldım. Sempozyumda Tarihi Beyoğlu Bölgesi’nde afet risklerinin azaltılmasına yönelik karşılıklı yardımlaşma sisteminin kurulması ve bilişim teknolojilerinin etkin kullanımı konuşuldu. Japonya’dan gelen profesör heyet daha sonra deprem bölgesine giderek de incelemelerde bulundu. Japonlarla temasta bulunmak bana hep iyi gelir. Çünkü hayat boyu mahrumiyetini çok kez hissettiğim kibarlığı sınırsız sunarlar. Ekiple yemeğe oturduğumuzda benden çok onlar bana sorular sordu. Haklarında nasıl haberler yaptığımı, Japonya’ya ait en çok nelerin merak edildiğini sordular. En çok uzun yaşam, çocuk yetiştirme ve nezaket kültürlerinin ilgi çektiğini söyledim. Ritsumeikan Üniversitesi’nden araştırmacı Masayoshi ITO’ya nasıl bu kadar kibar olduklarını sordum. Benzer bir kibarlığı sadece İngilizlerde gördüğümü belirterek. Ada ülkesi olmakla ilgiliymiş. Ada toplumları birbirlerine iyi davranmak zorunda olduklarına, kötü davranırlarsa suya atılacaklarına dair bir inançla doğduklarındanmış... Ben bu bilgiyle uyumlandım doğrusu.

Haberin Devamı

Bir seyahate çıkmak üzere yazılarıma ara veriyorum sevgili Dünya Halleri okurları. Yazılarıma ilham olan, yorumlarıyla beni besleyen herkese çok teşekkür ediyorum…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder