Şirin Sever Çocuğu ölen vegan anneye müebbet!
HABERİ PAYLAŞ

Çocuğu ölen vegan anneye müebbet!

Geçen gün New York’ta hayvan hakları savunucularının eylemi vardı. Görmüşsünüzdür mutlaka; protestocular ünlü markaların ve meşhur gıda zincirlerinin önünde eylem yaparken, bir vatandaş karşılarına geçti ve kebap yedi.

Karşısındaki kadınlar deliye döndü ama o istifini hiç bozmadı. Büyük bir sakinlikle yemeye devam etti. İzlerken gülmekten alamadım kendimi zira adamın ‘vegan terörü’nden yılmış olduğu çok belliydi. Veganlarla onlar gibi düşünmeyenlerin tartışması bitmiyor malum. Bitmez de! Savunulan değerler ve fikirler o kadar farklı ki, iki tarafın aynı noktada buluşması çok zor maalesef.

Haberin Devamı

Çocuğu ölen vegan anneye müebbet

Hele de fikirlerinin esiri olmuş ‘aşırı’ tiplerle anlaşmak, orta yol bulmak imkansız. Biliyorum çünkü yaşadım. Hayvansal ürünler yediğim için ve bunu savunduğum için suçlandım mesela. Enteresandı gerçekten. Neyse sadede gelirsek… Tam bu New York’taki protestocunun görüntülerine bakıp ‘başına bir şey geldi mi acaba?’ diye merak ederken; önceki gün önüme, bebeği ölen vegan annenin müebbet ceza aldığı haberi düştü.

Olay, Amerika’nın Florida eyaletinde geçiyor. 18 yaşındaki vegan anne Shelia O’Leary; 18 aylık oğlu Ezra’nın yetersiz beslenme sonucu ölümü nedeniyle ‘cinayet’ten hüküm giyiyor ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılıyor. Soruşturmayı yürüten müfettişler, ailenin sadece çiğ sebze-meyve yediğini, çocuğun anne sütüyle beslendiğini belirtmiş. 18 aylık Ezra öldüğünde, 7 aylık bir bebek boyunda ve sadece 8 kiloymuş. Doktorlar, minik bebeğin yaşamının son haftasında hiç beslenmediğini açıklamış.

Şimdi bu vahşet değil de ne? Tıp otoriteleri beslenmede hayvansal ürünlerin yani proteinin şart olduğunu ısrarla savunurken, bebeği bile bile öldürmek değil de nedir bunun adı? Sen bazı tercihler yaşıyor olabilirsin tamam ama küçücük bir bebeğin gelişebilmesi için gereken besinleri, kendi inancın yüzünden ondan nasıl esirgeyebiliyorsun? Bir anne bunu nasıl yapabilir? Durun, olayın vahametini size bir filmle anlatayım en iyisi… Buyrun aşağıdaki yazıya geçelim…

Çocuğu ölen vegan anneye müebbet

TARTIŞMAYA GİRMEDEN ÖNCE BU FİLMİ MUTLAKA İZLEYİN

Haberin Devamı

Vegan beslenme yüzünden bebeklerini telef eden ebeveyn haberleriyle her karşılaştığımda, ‘Hungry Hearts’ yani ‘Aç Kalpler’ filmini hatırlarım. “Vegan bir anne, yeni doğmuş bebeğini vegan beslerse, onun gelişimini engeller mi?” sorusunu tartışmaya açan film, gösterime girdiği yıl Venedik Film Festivali’nden 5 ödül almıştı.

Gerçekten de izlediğim en sorgulayıcı, en sinir bozucu ve etkileyici filmdi. Hikaye müthiş bir aşkla başlıyor… Çiftimiz evleniyor, çocukları oluyor. Çiçeği burnunda anne onu dış dünyadan koruması gerektiğine inanıyor ve bebeğini 7 ay boyunca hiç dışarı çıkartmıyor, güneş ışığı göstermiyor, ona hayvansal ürün ve protein namına tek şey yedirtmiyor.

Sadece inançları ve hisleri ile hareket eden karısının kafayı sıyırdığına inanan baba, oğlunu gizlice doktora götürdüğünde bebeğin iyi beslenemediğini ve gelişemediğini öğreniyor. Günde üç posta işten eve gelip çocuğunu annenin tüm itirazlarına rağmen güneş ışığına çıkarıyor, ona gizlice proteinli mamalar yediriyor. İzlerken içiniz şişiyor, sinir oluyorsunuz.

Haberin Devamı

Film gerçek bir hikayeden mi alınmıştı hatırlamıyorum ama filmden sonra algıda seçicilik olsa gerek, bu haberlere daha çok rastlamaya başladım. İşte bu üstteki son haber de onlardan sadece biri! “Anne çocuğunu istediği gibi yetiştiremez mi?” sorusunu soran bu şahane filme cevabı gerçek hayat veriyor sanırım. Hiçbir fikrin aşırısı hayatta kabul görmüyor bence!

Ayı eti şartmı sayın şefim?!!

Konu beslenmeden açılmışken… Bir de veganların tam tersi beslenenler var, gelin ondan da bahsedelim. ‘Ne bulursa yiyiciler’ diyorum ben onlara. Hani şu ‘denizden babam çıksa yerim’ grubu tipler. Niye kardeşim, bu merak neden? Yılbaşından önce bir grup gastronomi yazarı arkadaşla Ukrayna’daki gastronomi bölgesi Transkarpatya’ya gitmiştik, bizim ‘gurme’ler orada porsuk eti buldular, onu bile yediler!!

Kavga çıktı masada tabii. Ben ekstra seçiciyim et konusunda, her deniz ürününü de yemem. Mesela kolları bacaklarıyla bir canavara benzeyen ahtapotu yeme fikri beni bayıltacak noktaya getirebilir. Tamam benimki de biraz fazla ama “siz de her şeyi yemek zorunda mısınız kardeşim?” diye olay çıkardım tabii. En son şef Arda Türkmen’e sormuşlar, “Yediğin en enteresan yemek neydi?” diye.

Ayı eti yediğini söylemiş ve çok lezzetli bulmuş. Ne gerek var mesela? Yedin de başın göğe mi erdi sayın şefim? Neyse ki, benimki vegan terörü gibi bir durum değil, sonuçta başkasının yediğine karışamam ama ne mide var sizde be kardeşim? İnsanı zorla vegan yaparsınız yemin ederim.

Çocuğu ölen vegan anneye müebbet

‘BERGEN’ GİTSE KEŞKE OSCAR’A...

Türkiye’nin 2023 Oscar adayı için adaylık başvuruları başladı. Türk sinemasından 9 yapım, 95’inci Akademi ödüllerinde Türkiye’nin ‘En İyi Uluslararası Film’ adayı olmak için başvurdu. Yani bu 9 yapımdan biri seçilecek ve Türkiye’nin Oscar adayı olacak.

İtiraf ediyorum, diğer 8 filmi izlemedim ama bu filmler arasında yer alan Bergen’i izlemiş, çok sevmiştim, dolayısıyla bu filmler arasında olmasına da çok sevindim. Çünkü erkek şiddetinin sembollerinden biri bu hikaye. Üstelik yönetmen Caner Alper, hiç ajitasyona kaçmadan son derece başarılı bir şekilde aktarmış hikayeyi.

Dahası erkek şiddeti global bir sorun ve dünyanın her yerinde geçerliliği olan bir hikaye bizi temsil etmiş olur, eğer seçilirse. Dahası da var bence… ‘Duyguları inciniyor’ diye filmi yaşadığı Adana Kozan’da göstermeyen katil ve ona arka çıkan Kozan belediye başkanı da o günleri görsün çok isterim. Dileyelim, olur belki!

***

Shazam 20 yaşına girmiş! Hani şu dinlediğimiz şarkıyı bir-iki saniyede anlayan o şahane aplikasyon! Haberi okuyunca, ‘Vay be, o kadar olmuş mu?’ dedim resmen. Peki biliyor muydunuz… 20 yılda tam 70 milyar şarkı aranmış Shazam’da, ‘bu şarkı nedir’ diye. Shazam’lanan ilk şarkı 19 Nisan 2002’de T-Rex’in ‘Jeepster’ şarkısı olmuş. En çok Drake şarkıları aranmış.

100 milyon Shazam’lanmaya ulaşan ilk sanatçı ise 2015’te David Guetta olmuş. Yani müzik yazarı Mehmet Tez’in söylediği gibi karışık kaset doldurduğumuz günlerden bugünlere… Biri söylese, inanır mıydık?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder