Şirin Sever Keşke o özrü dilemeseydin!
HABERİ PAYLAŞ

Keşke o özrü dilemeseydin!

Bu toplumun neşeli, eğlenen insanlara karşı nefretini nasıl çözeceğiz? Herkes istiyor ki; herkes kendisi gibi düşünsün, kendisi gibi arkadaşlık ilişkileri kursun, kendisi gibi gülsün, kendisi gibi eğlensin. Uymuyorsa da eğlenmesin bi’ zahmet! Geçenlerde bir eğlence videosu düştü sosyal medyaya mesela… Düşmedi aslında; Nesrin Cavadzade, geçen sezon yer aldığı ‘Üç Kuruş’ dizisindeki partneri Uraz Kaygılaroğlu’nun doğum gününü kutlamak için bu eski viedeoyu paylaştı.

Ekip bir masada eğlenirken; Bora Akkaş, oynayan Nesrin Cavadzade’ye para takıyor, sonra Nesrin partneri Uraz Kaygılaroğlu’na sarılıyor öpüyor. Artık nasıl eleştiriler geldiyse, Bora Akkaş “Şakaydı, yoksa Nesrin’e para takmak ne haddime!” diye bir açıklama yaptı. E şaka olduğu belli zaten! Açıklamaya ne hacet? Ama nasıl bir toplum baskısıyla karşılaştıysa artık, Akkaş’ın açıklaması şöyle devam ediyor: “Toplum tarafından hoş karşılanmayan her şeyi anlıyorum. Bunun eşimin doğumuna bu kadar yakın bir zamanda mesele haline getirilmesinden derin mutsuzluk duyuyorum. Görüntünün yarattığı bu kötü duygular için, eşim Oben’den özür dilerim. Bu konu özelinde beni yargılayan insanlara da mutsuzluğumu belirtmek isterim.”

Haberin Devamı

Ne fena bir özür yazısı ya! Sanki hayatının hatasını yapmış gibi. Keşke yapmasaydın Bora Akkaş! Eğlendiğin için keşke özür dilemeseydin! Ahlak duyarcılarının gazına bu kadar çabuk gelmeseydin! Görüntünün yarattığı kötü bir duygu da yok ayrıca. Ben izlediğimde; eğlenen, gülen, şakalaşan arkadaşlar gördüm o videoda. Bunu göremeyenler için özür dilemeseydin keşke, onlar adına sadece üzülseydin. Ama beş saniye falan o da! Bu ahlak duyarcıları için çok güzel bir söz var, yeri gelmişken paylaşayım. Diyor ki söyleyen; “Bugüne kadar izlediğim, okuduğum veya gördüğüm hiçbir şey ahlakımı bozmadı. Çünkü bana göre ahlak, sonradan bozulan bir şey değil. Bozuk ahlakınıza bahane aramayın.”

Çekilsin mi, çekilmesin mi? İşte bütün mesele bu!

Türkiye’de başarılı biyografik filmler çekiliyor malum.. Naim Süleymanoğlu, Müslüm Gürses, Dilberay, Bergen çok iyiydi mesela. Aslında daha ne filmlik hayatlar var da, ailelerin rızası yok maalesef. Ya da kendi istedikleri gibi çekilsin; bir sürü hikaye yok sayılsın, kötü şeyler anlatılmasın isteniyor! Öyle film mi olur? Olmuyor haliyle. En son Neşet Ertaş’ın filmi çekildi, bitti, gösterime 3-5 gün kala mahkemeden karar çıktı: Vizyona girmeyecek! Bu filmi vizyona girmeden izleyebilen sayılı insandan biri olarak şunu diyebilirim ancak; yazık oldu! Çok iyi filmdi.

Haberin Devamı

Ardından Yılmaz Güney filminin çekilemeyeceği ortaya çıktı. Fatoş Güney, eşinin hayatını film yapması için anlaştığı Ahmet San’la sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediği için yolları ayırdı. Film çekimlerinin önlenmesi için de dava açtı. Şimdi gündemde Bülent Ersoy filmi var! Malum, onun nasıl çekileceğine de Diva bizzat karar verecekmiş. Yazık, oysa Türkiye’nin ilklerine imza atmış biri, eşsiz bir hayat hikayesi var ortada. Siparişle çekilen bir film kimin ilgisini çeker ki? Ben ilgilenmem, en fazla kimin oynayacağını merak ederim! Geçen gün masada tam da bu konu açıldı, herkesin aklında iki isim vardı: Çağlar Çorumlu ve Salih Bademci. Ne dersiniz, olmaz mı?

Haberin Devamı

Evlilik hantallık mı yoksa...

Evlilik ne acayip şey ya… Herkes için farklı, herkes için başka bir sınav. Doğru insanı bulduğunda cennet, bulamazsan cehennem. Ama ne istendiği ne beklendiği de muamma. Bu ara insanların farklı farklı açıklamalarını okuyorum da, üzerine düşünüyorum biraz. Geçenlerde Belçim Bilgin şöyle dedi mesela; “Evlilikle ilgili çok olumsuz fikirlerim var. Evlilik kurumunun hantallığı ve özellikle de her şeyin hoyratça tüketildiği bu zamanda evliliğe yüklenen yüklerin aşka büyük ağırlık getirdiğine inanıyorum...”

Burada şöyle düşündüm; o hikayeye başlarken her şey niye o kadar toz pembe görünüyor insana o zaman? Sonra oyuncu Selim Bayraktar’ın açıklaması geldi; “Evlilik güzel şey, sevdiğini bulursan, seni anlayan, senin de onu anlayabildiğin bir insanla berabersen ömrün uzar..” Bakın, bunlar da geçen ay evlenen birinin sözleri. Çoğu evlilik bu şahane romantik sözlerle başlıyor, kısa ya da uzun zaman sonra da, (herkese göre farklı işliyor) Belçim’in dediği gibi hantallaşıyor. Kim, nasıl bu hale getiriyor peki? İşte bu noktada durup düşünmek gerekiyor sanırım.

İki küçük not: 1 kitap, 1 film

  • Kimler kimler ‘hayatım roman olur’ dedi de, o romanlar pek de okunmadı! Ama ben bu romanı okurum! Sahnelerin mavi boncuğu, en cilveli, en güzel kadını Emel Sayın’ın hayatı kitap oluyor. Gazeteci ve yazar Filiz Aygündüz tarafından roman haline getirilen kitapta; Sayın’ın bütün anıları yer alacak. Kendi adıma büyük merakla bekliyorum.
  • Sinemanın kült serilerinden Indiana Jones’un yeni filmi vizyona girdi; ‘Indiana Jones ve Kader Kadranı’. Eleştirmenlere göre gayet başarılı ve nostaljik bir yapım olmuş. Beni şaşırtan ise başrol oyuncusu Harrison Ford’un 81 yaşına basmış olması! Düşünsenize, 81 yaş ve gayet hoplamalı zıplamalı koşturmacalı bir macera filminde başrolde olmak! Sırf bunun için bile gidip bu filmi izlerim ben!
Sıradaki haber yükleniyor...
holder