Şirin Sever Sevil Hanım siz hayırdır ya!!
HABERİ PAYLAŞ

Sevil Hanım siz hayırdır ya!!

Kadınlara bir şey oldu! Bazı kadınlardan söz ediyorum ama. Tuhaf şeyler oluyor onlara. Bakıyorsun… Aklı başında, eğitimli, kariyer sahibi, entelektüel, gayet saygın kişilikler. Ve bir anda kadınlık üzerinden, annelik üzerinden saçma sapan konuşmaya başlıyor, cinsiyet ayrımcılığı yapıyor, bir takım genellemelerle kadınları değersizleştiriyorlar. Biri bunların içeceğine bir şey falan mı katıyor? Anlamıyorum çünkü. Neyin kafası bu? “Doğurmayan kadın eksiktir” diyen sanatçı Günseli Kato’dan sonra Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy el yükseltti.

Haberin Devamı

Armağan Çağlayan’ın programında şöyle dedi: “Kadınları daha az işe almayı tercih etmişimdir. Gençtirler, evlenirler. Birdenbire çocukları olur, onu kaybedersiniz. O tempoda, o disiplinde çalışmayabilir, ne yemek yapacağını düşünür. Onun için erkekleri tercih ederim.” Kendisi de bir kadın, üstelik profesör ya; insan hayret ediyor haliyle. Bütün bunları neden söylüyor kariyer yapmış bir kadın olarak? Kendini yüceltmek ve ‘ben bir istisnayım’ demek için mi? Hepsini geçtim; kadınlık ve yemek ilişkisi çok bayat değil mi ya?!!

***

Hayatta en nefret ettiğim şey bu tür genellemelerdir. ‘Kadınlar böyledir, erkekler şöyledir’ tipi argümanlar yani. Böyle düşünen/ davranan kadınlar vardır, olabilirler ama işiyle evini aynı anda idare edebilen, yönetici ya da profesör olabilen muazzam kadınlar da vardır. Öte yandan… Akşam futbol maçı izlemek için yanıp tutuşan, gece nerde hovardalık yapacağını düşünen, iş motivasyonu düşük, kaytaran erkekler de vardır.

“Erkekler böyledir, işe almam” mı denilmeli? Demek ki nedir? Bu tür genellemeler yapınca; evli, çocuklu, çalışkan, başarılı kadınlara ayıp etmiş olursunuz. En çok da kendinize! Asıl kötü olan ne biliyor musunuz? Okumuş, kariyer yapmış böyle kadınların bu kadar sığ düşünebilmesi! Bakın mesela, bu bir genelleme değil, bir istisna. Çünkü hepsi böyle sığ değil!

Dünya Kupası Nusret’e yaradı!

Yalan mı? Ne Arjantin, Ne Messi, ne Katar… Dünya Kupası en çok Nusret’e yaradı. Ününe ün kattı, maşallah! FIFA Başkanı’nı restoranında ağırladığı için sahaya girmesi… Kazanan ülke oyuncuları ve devlet adamları dışında hiç kimsenin dokunmasına izin verilmeyen kupayı eline alması, poz vermesi… Messi’yi saha içinde taciz edecek kadar çekiştirmesi…

Haberin Devamı

Bakın, bütün dünya onu konuşuyor. ‘Saçmalama’ demeyin bana; iyi konuşuyorlar demiyorum ki!! Konuşuyorlar! Bazıları için de bu yeterli. İtibar değil, sadece konuşulmak önemli. Instagram hesabına sıra sıra sahada çektiği kareleri dizmesi en kıymetli şey. Nasıl olduğunun önemi yok. Okuduğum en güzel yorum, kupayla poz verdiği kareye dairdi mesela; “Yahu kardeşim, sana ait olmayan bir şeyi neden bu kadar tutma isteğin var?” Psikologlar görev başına bu noktada!

Messi ile tanışıklığının eskiye dayalı olduğunu göstermek için, restoranına geldiği eski videoları yayınlamış ya bir de, üzülsem mi gülsem mi karar veremedim. Neyin çabasıdır bu? Eee, tuttun kupayı ne oldu? “Ne güzel işte, ülkeyi tanıtıyor” diyenler var bir de, vallahi terlikle ağzınıza vurasım var. Medeni ülkeler ve medeni insanlar için bunlar tanıtım değil, utanç kaynağı olabilir ancak. Bununla övünmeyin, utanın.

Haberin Devamı

Futbol sadece futboldur!

Unutulmaz bir Dünya Kupası oldu evet. Nusret dahil herkes tadını çıkardı, eğlendi, tadına vardı. Ama ‘futbol sadece futbol değildir’ denir ya... Orada keşkeler var işte. Keşke o milyonlar, o devasa organizasyonu düzenleyenler, tüm dünyanın izlediği o milyon dolarlık futbolcular bir hayat da kurtarsaydı.

İran’da idamını bekleyen Amir Nasr adındaki meslektaşlarını birkaç dakika bile olsa anabilselerdi. Belli mi olur, belki bir şeyler değişirdi. Birkaç ay öncesine kadar bir futbolcu eşi olan, 2010 Dünya Kupası resmi şarkısı ‘Waka Waka’yı yapan şarkıcı Shakira’nın isyanı buydu. “Bugün Dünya Kupası finalinde, sahadaki tüm oyuncuların ve tüm dünyanın sadece kadın hakları lehine konuştuğu için ölüm cezasına çarptırılan Amir Nasr adında bir futbolcu ve insan olduğunu hatırlamasını istiyorum” demesi herkesin umurunda olsaydı keşke.

Shakira aslında ‘biraz insan olun’ çağrısı yaptı ama kimse duymadı. Oysa birkaç saniyelik protesto, bir hayatı kurtarabilirdi belki. Tüm dünyadan milyonların izlediği Dünya Kupası, bu şekilde tarihe geçse, bu oyun daha güzel olmaz mıydı?

Yerelin izinde, Aydın kestanesinin peşinde

Aydın Kestanesi’nin 2020’de Avrupa Birliği Komisyonu tarafından Türkiye’nin 4. coğrafi işaretli ürünü olarak tescil edildiğini biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, Metro Türkiye sayesinde öğrendim. Çünkü bu ürünü satışa sunan ilk perakendeci Metro Türkiye. Ürünleri buradaki küçük bir aile işletmesinden alarak yerel ekonomiye destek oluyorlar, dünyaya ihraç ederek tanıtılmasını sağlıyorlar. Sadece kestane de değil, böyle bir çok ürün var sattıkları.

Bu coğrafi işaretli ürünlerin korunması için de ‘Yerelin İzinde’ isimli projeyi hayata geçirmişler. Hatta değerli şef Şemsa Denizsel ile işbirliği yaparak, bu coğrafi işaretli ürünler ile kaybolmaya yüz tutmuş yerel tariflerin bilinirliğini de artırmayı amaçlıyorlar. İşte bu sebeple, geçen gün Aydın’ın Nazilli ilçesindeki Aksu köyündeydik. Köy kahvesinde tarçınlı kekikli çayımızı içerken; kestanenin tarihini ve Türk mutfak kültüründeki yerini dinledik.

Kestanenin dikenlerinin ayıklanmasından, kabuklarının köylü kadınlar tarafından bir bir soyulmasına ve şekerleme halini almasına dek tüm detayları izledik. Ardından da Şemsa Denizsel’in kestaneli lezzetlerini tattık, ellerine sağlık. Köyde 5 asırlık kestane ağaçları var ve son 50 yılda ticari değeri fark edilmeye başlanmış. Bölgedeki üretici Mustafa Çetin’in Bursa’daki imalatçılara temin ettiği kestaneyi, şekerleme yaparak ticari açıdan daha değerli hale getirmesi ile bölgenin kaderi değişmiş.

Çetin köyüne bir imalathane kurmuş, Aydın kestanesini zamanla Ortadoğu, İtalya ve Japonya’ya ihraç etmeye başlamış. Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng, 10 yıl önce başlattıkları Coğrafi İşaretli Ürünler Projesi kapsamında bu ürünlere raflarında yer verdikleri belirtip, “Son iki yılda 13 ülkeye 20 bin ton coğrafi işaretli ve yerel ürün ihraç ettik. Böylece bu ürünlerin dünya mutfağında tanıtımına da destek olduk” dedi. Özetle, şahane bir iş yapıyorlar. ‘Birlikten kuvvet doğar’ dedikleri bu olmalı. Bravo emeği geçenlere.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder