Şule Özdemir Her an ulaşılır mısınız veya ulaşılır olmak ister misiniz?
HABERİ PAYLAŞ

Her an ulaşılır mısınız veya ulaşılır olmak ister misiniz?

Bu soru nereden mi geldi aklıma? Geçtiğimiz akşam online dersteyken gördüğüm cevapsız aramalardan. Gündüz de görüştüğüm bir akrabam biraz daha laflayayım demiş, beni aramış. Cevap vermemişim yine aramış, olmamış bir daha aramış. O an müsait olup olmadığımla ilgilenmemiş. Sonradan öğrendim ki arama nedeni sahiden biraz laflamakmış.

Telefonlar hayatımıza girdiğinden beri ulaşılabilir kartvizitiyle dolaşıyoruz. Her zaman ulaşılabilirim, arayabilirsin, sabah akşam fark etmez, yemek mi yiyorum, merakla beklediğim bir filmi mi izliyorum, günbatımını mı seyrediyorum fark etmez. Ara beni, her an ulaşılırım.

Haberin Devamı

Bu arayanlar tanıdıkların olabileceği gibi, pazarlama şirketi, anket firmaları gibi hiç tanımadığın yerler de olabiliyor. Bir de bunlara ilave sms, whatsapp mesajları, aplikasyon bildirimleri var. Yani her yerden bir kuşatma.

Peki bu esarete kendimizi ne kadar teslim edeceğiz? Bireysel alanımızın bu denli kısıtlanmasına ne kadar razıyız? Herkese açık çek mi gerçekten? “Bana her an ulaşabilirsin” Öyle mi?

“Her an ulaşılabilir olmamak özsaygıdır.” demiş Yüce Zerey İstila kitabında. Doğru da söylemiş. Her insanın kendi alanına ihtiyacı var. Bu alana her an girme hakkını kendinde görmek, bu hakkı bile isteye karşımızdakine veriyor olmak biraz düşündürücü. Ve bir telefona sahipsen maalesef işler böyle yürüyor.

Ben telefonla olan ilişkimin bireysel alanımı kısıtlamaya başladığını fark ettiğimde hemen kendimce bir dizi önlem almıştım. Mesela önce aplikasyon bildirimlerimi kapadım. Whatsapp gruplarını sessize aldım. İlgilenmediğim yerlerden gelen aramaları engelledim. Sms listelerinden çıktım. Öğrenci olarak katıldığım online derslerde ayarlardaki rahatsız etme seçeneğiyle telefonumu sessize aldım. Bu seçeneği aile zamanımız olan akşam saat 20.00 sonrası da uyguladım. Bir arkadaşımı dinlerken, onunla sohbet ederken önemli olmadıkça gelen çağrıyı veya mesajı “sonra cevaplarım” diyerek kenara bıraktım. Instagram’ın ciddi vaktimi aldığını gördüğümde kendime 30 dakika süre koydum. Takip ettiğim hesaplarda eleme yaparak gerçekten okumak istediğim, keyif aldığım, faydalı olduğunu düşündüğüm hesapları seçtim. Bu eleme Instagramda geçirdiğim süreyi etkin kullanmamı da sağladı. Telefonun bana hizmet etmesi gerektiğini hatırlattım kendime, beni bölmesi değil. Böylelikle patron koltuğuna yine kendimi oturttum.

Haberin Devamı

Bazen unutuyoruz. Elimizdeki araçların bizi esir haline getirmeye başlayan kelepçelere dönüştüğünü görmüyoruz. İşte buralarda biraz uyanık olmak işe yarıyor. Uyanık kalıp bireysel alanına sahip çıkmak işi bir nebze kotarıyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder