Şule Özdemir “Yöneticilerin performansını ölçmek için kaç yönetici çıkardığına bakmalı”
HABERİ PAYLAŞ

“Yöneticilerin performansını ölçmek için kaç yönetici çıkardığına bakmalı”

Akraba grubunda konuşuyorduk, konu iş hayatına geldi. Aramızda hemen her meslekten insan var. Ömer de ülkenin büyük gruplarından birinde üst düzey yönetici. İş hayatındaki performans ölçüsünden bahsederken bu cümleyi kurdu.

“Ben olsam yöneticinin asıl performansını ölçmek için kaç kişiyi yetiştirdiğine, ekibinden kaç yönetici çıkardığına bakardım. Yoksa işi sen de ben de yapıyoruz. Esas maharet insan yetiştirmekte. Bu ne kadar önemli biliyor musun? İyi performans yapacaksan al bunu yap. Ama bir grup yönetici neden uğraşayım benim yerime geçer diyor. Geçsin ne olacak, sen iyiysen zaten her yerde yer iyisindir, her şey sende bitiyor.”

Haberin Devamı

Performans ölçüsü hala standart bir algıyla yapılıyor. Hedefini tutturduysan, her performans döneminde ilk sıralardaysan bu seni iyi yönetici yapıyor. İş hayatının özü de zaten bu başarıdan geçiyor. Ne kadar ekmek o kadar köfte misali. Bugün çoğu yönetici -istisnalar da vardır belki- kendi başarısını ve bundan sonrasında hangi makama terfi edeceğini düşünüyor. Alt kadrosundaki insanların iyi yetişmesi, içlerinden iyi yöneticiler çıkması yöneticilik hedeflerinde bulunmuyor. Bugün bu ekibe liderlik yapmış, yarın öbür ekibe, yönetici koltuğunda kendisi oturduktan sonra fark etmiyor. Ekibine mentörlük etmek ve yetiştirmek ise romantik bir amaç gibi görülüyor. Ayrıca ustalık istiyor. Bir insan yetiştirmek başka bir meziyet çünkü. Bu meziyet de herkeste olmuyor.

Bugün iş dünyasında algının çalışanı da merkeze koyma açısından değiştiği görülüyor. Önceden sadece yöneticiler çalışanları puanlarken, bugün çalışanlar da yöneticileri puanlıyor. Çalışanların puanının üst üste düşük gelmesi o yöneticinin yetkinliği hakkında soru işareti oluşturuyor, şirketler de buna göre aksiyon alıyor. Geleneksel iş dünyasında ikinci sınıf görülen çalışan bu yöntemle etkin konuma geliyor. Nihayetinde yöneticiler işi delege eder ve yönetirken, işi üreten çalışanlar oluyor. Bu ikisinin dengede gitmediği yerde ne çalışan mutlu oluyor, ne yönetici başarılı oluyor.   

Şirketin kimi yönetici olarak seçtiği önemli bir karar oluşturuyor. Yöneticilik işi iyi bilmek ve iyi yapmakla sınırlı bir görev tanımı değil çünkü. İçerikte daha fazla şey barındırıyor. Kişiliğin gelişmiş olması, karakterin oturması, empati yapabilme, entelektüel altyapı, sosyallik, esneklik, dedikodu yapmama, adil olma, çözüm bulma, sorun çözme, yeni fikirlere açık olma, yaratıcılık, ileri görüşlülük, çok yönlülük gibi özellikler de içeriyor. Sadece işi iyi yapan ama sosyal ve insani yönü gelişmemiş birinden iyi yönetici çıkmıyor. Mesleki bilgi ve insani taraf iyi bir bütünlük oluşturuyorsa oradan da iyi yönetici çıkıyor. Bu da hem çalışan için, hem şirket için önemli bir katma değer yaratıyor.   

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder